- 888 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YUMUKTEPE HÖYÜĞÜ-MERSİN
Arkeoloji dünyasında ayrı bir önemi bulunan Yumuktepe Höyük (Neolitik deöenmden günümüze kadar gelen kesintisiz yerleşim görmüştür.) kent merkezinin yaklaşık Bir km. kadar kuzeyindeki Demirtaş mahallesinde yer almaktadır. 1936 yılında John Garstang ve ekibinin burada yaptıkları ilk incelemeler sırasında höyüğün batı bölümünde, derenin tahrip ettiği kesitlerde Neolitik aletler bulduktan sonra kazı yapmaya karar vermiştir. 1939 yılında ara verilen kazı çalışmaları 1946-1947 yıllarında tamamlanmıştır.
45 yıl aradan sonra 1993 yılında, Kültür Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi prof. Dr. Veli SEVİN Başkanlığında yeniden başlatılan kazı çalışmalarına Roma Üniversitesinden Dr. İsabella Canevada katılmıştır. garstang’ın tespit ettiği 33 tabakanın gerçekte iki katı olabileceği tespit edilmiştir.
Daha sonra Prehistorik yerleşimleri ile tanınan Yumuktepe’ nin her ne kadar İslami tabakaları park yapımı sırasında tahrip olsa da, Ortaçağ’ da en az üç yapı katı halinde, surlarla güçlendirilmiş önemli bir merkez olduğu ortaya çıkmıştır.
Arkeobotanik analizler ise zeytinin ana vatanının bu bölge olduğu, üzümün ise daha geç dönemde geldiği gibi ilginç bulgular vermiştir. Kazı buluntuları Mersin Müzesi’ nde sergilenmektedir.
Kaynak: Valilik 75. Yıl ve Mersin, Turizm Müdürlüğü mersin turizm Envanteri ve Mersin, Mersin Kültür Bakanlığı Mersin Müzesi, Silifke Müzesi, Tarsus Müzesi, Anamur Müzesi Örenyerleri kitaplarından yararlanılarak hazırlanan kitaplardan derlenmiş tanıtım amaçlı kitaptan ve internet araştırmalarından yararlanılarak alıntı yapılmıştır.
YORUMLAR
yazınızın her bir kelimesine katılıyorum.
ve şunu da söylemeden geçmeyeceğim hala başörtülülerin hakları diye zırvalayanlar artık sussun.hakları ellerinde sağlık kuruluşlarında doktoruda hemşireside rahatlıkla başörtüsüyle işlerini yapıyorlar.ne ilginç hastasına bakarken doktorun biri namaz saati geldi diye muayeneyi bıraktı ve gitti.
önce İNSAN...
TEBR...
Bir ateist hanım inancından dolayı eğitim hakkından mahrum kalmıyor.Ancak bir müslüman hanım inancından dolayı üniversite eğitiminden mahrum kalabiliyor.Öyleyse biz laikliği tam uygulamıyoruz.Sıkıntıda burada zaten.Laikliği inançlara, hatta daha da ötesi sadece müslümanlık inancına müdahale hakkı gibi algılıyor ve uyguluyoruz.Gerçek, çağdaş, batılı anlamda bir laiklik anlayışıydı elbette Atatürkün düşündüğü.Sonrasında iktidar sahiplerinin, hegemonyalarını sürdürmeleri için baskı aracına dönüştürdüğü bir laikçi anlayış elbette değildi.
Ülkenin yaşadığı sancıların nedeni bu bana göre.Ama daha çok demokrasi ile aşılacak bütün bunlar ümit ederim.