- 1474 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KÜLDEN ELBİSE GİYENLER
Paranoya Çirkinliğinden arınmak
Anlaşılması güç şeyler yazmıyorum, net bir insanım. Çevremde barındırdığım kişiler de bu özellik yoksa kaynaşamayacağımı bildiğimden hemen çıkarırım hayatımdan. Hele sinsileri, iki lafından biri yalan olanları, fazlaca meraklıları hiç sevmem. Niçin özellikle mutsuzken başka hayatlarla ilgilenir insan. Daha mutsuz ve yalnız kılmak için kendini, en mutlu olanlarını mı seçer yoksa. Kaçırdığınız yaşamı sorguluyorsanız günbegün, kendinizden başlayın işe. Gücenmeyin hayata, kızmayın. Alçaklığa özendiniz diye hiç çıkmayacak mısınız o çukurdan? Tüm bunlar makyajını, saç modelini değiştirmekle olmuyor. Bu boş çabalar sizi güzel kılmıyor. Astrolojinin hayatımızdaki öneminin ne denli etkili ve gerçek olduğunu bildiğimden burçlarını da sorgulamayı hiç ihmal etmiyorum. Hele bir burcun insanı var ki, ömrüm boyunca fesat, hin karakterler çıktılar. Hep mi böyle olur dedim, evet hep de öyle oldular. Yaradılış işte ne diyeyim. Çok samimi görünüp, işlerine yarayana kadar herkesle anlaşır durur, içten pazarlıklıydılar. Ömrüm boyunca herkesle iyi anlaşan insanları çok iyi oyuncular olarak görüp güvensiz bakmış, sevememişimdir; işte bunlar onlardı. Hain düşünmek, kıskanmak, sadece sizi bitirir, beni katlar ikiye üçe demeye getirdiklerimden; hani şu külden dikilmiş elbise giyenler. Beş dakika içinde birini sevmediysem, hayatıma almadan çıkarıyorum; ısrarla yaklaşmaya çalışanı da ketum bir tavır sonrası def ‘ediyorum. Çünkü onlar beni hiç yanıltmadı. O tahammül edilmesi zor mizacınızı süslemekten vazgeçin. İlgi çekmeye çalışmaktan, tutarsız, bir güneş, bir ay karanlığı tavırlar sergilemekten, birbirine âşık güzel çiftleri kıskanmaktan, peşin hükümlü olmaktan, sürekli yargılar gözlerle çevrenizi taramaktan, dürüstüm, harikayım ama hep yalnız yüzerim gibi balıksız göllere dalmaktan, tüm sıfatlarınızı geriye çekip başkası gibi olmaya çalışmaktan, mutsuzluğunuza sebep olarak mutlu insanları görmekten vazgeçin. Hâlbuki çekseler fişimizi yığılıp kalacağız bir tarafa. Hiç tanımadığım kişilerin anlamsızca düşmanım olduğunu gördükçe şeytanı taklit etmenin düşündüğümden daha kolay olduğu anladım; ben bunu abartmışım meğer. Bir paranoya çirkinliği. Hazımsızlık. İstediğim kişilerce ne mutlu ki çok sevildim. Ama siz bu tabloyu hiç sevmiyorsunuz değil mi. Bunu gördükçe günden güne, hiç tanımadığınız insanlara düşman oluyorsunuz. Böyle baktığınızda siz de kendinizi itici buldunuz mu? Bu duyguları kazanmak için aslında sadece iyi insan olmak yeterliydi. Bunun devamını sağlamak, kişilerle değil hayatla kavga etmek, başka hayatları çokta önemsememek, sevdiklerimi mutlu etmek, korumak dışında paraya önem vermemek, kötü düşünmemek için gereksiz şeylerle beynimi yormamak, sağlam insan sözünü onlarca kez duyup hep aynı kalmak, şaşmaz çizgim için yeterliydi. Hayat, Lir kuşları şiirindeki mücadeleyi sunabilir bazılarına. Aynaya baktığımda çok güzel görüyorum kendimi, yüzüme bakmıyorum ya da boyuma posuma. Tam olarak , göğsümün tam ortasına, iki kaburga kemiğimin arasına!
Hatırlarsanız, Cem Yılmaz’ın bir oyununda ’Geçen inşaatta kürekle kazıyordum, bir kürek attım fıtık attıııı… bir ittirdim gittiiii’ şeklinde bir diyalog vardı. Yok öyle bi’şey! Hayat mikro ameliyatlara giren doktor gibidir. Sen de yatacaksın o ameliyata arkadaş! Onun tüm güzellikleri detaylarında saklıdır. İtinayla gözlemlemeden göremiyorsun içindeki moleküllerini. Sen bir elementsin tıpkı dünya gibi. Sen bir devekuşusun tıpkı insana benzeyen iki ayaklılar gibi. İki rayı gibiydik bir tren istasyonunun, siz bir durağına yakın gördünüz diye kendinizi, ben bu haritayı yırtmam; yolumdan da şaşmam. Uzaklarda bir horoz ötüyor evet ama güneşi doğdu sanacak kadar da cahil değilim. Dünya küçük, hayat kısa diye diye geldik neredeyse o son durağa. Gün gelir sevmediğin biri yok olur ya da düşmanın eksilir, ona bile üzülürsün. Karlı ayaz bir gün köprüden geçerken, aniden geri dönüp, son paramı ıspanak satan yaşlı teyzeye sunarken henüz eve nasıl döneceğimi bilmiyordum. Hiç birimiz fildişi kulelerde yaşamıyoruz. Şükür, yaşlı kadın evine ben evime yol aldık.
O senin hayatın, bu da benim. O senin külden dikilmiş elbisen, bu da benim derim.
Siz de deneyin. Yine mi olmadı?
Eşekten şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenirmiş.
Bol şans.
FUNDA MAVİ
YORUMLAR
Beğenerek okudum. İşin öznesi galiba insan olmaktan geçiyor. Afralı tafralı süslemelerle kişi kendini değil egosunu yükseltiyor. Herkes eteğinde ki yanlışları görse böyle bir yazıya gerek bile kalmazdı ama neylersin ki insan fıtratı iyiler ve kötüler üzerine kurulmuş. İyilerden olmak temennisiyle..
eğer hainlik ve sinsilik doğuştan gelen bir karakter ise
kırığım ve kıracağım tümkafalar için minnettarım kendime :))
iyi olmak bir sanattır. ve herkes kalbiyle sanat işleyemez.
o 5 dk içide sevdiklerimden birisisin . pişman değilim.
her kalp kendi ekmeğini yer nasılsa
gerisi sadece okuduktan sonra akılda zerre kalmayan bir hikaye
sevgiler
Şirin Kelebek
Senin içinde 5 dakika yeterliydi, pişman hiç değilim.
Yazdıkları gibi olsaydılar zaten yanıbaşımızda olurdular değil mi.
O sinsilik ne yazık ki doğuştan, çünkü ben çok anlattım koca kafalılar anlamadılar:)
Sevgimlesin
Okuduğum yazı zaten güzel bir yazıydı ama en çok beğendiğim hangi satırlardı biliyor musunuz?
". . .makyajını, saç modelini değiştirmekle olmuyor. Bu boş çabalar sizi güzel kılmıyor."
İnsan aynaya bakmadan da güzelliğini görebilmeli: Önce kendi yüreğinde. Sonra belki bir çocuğun gözlerinde. . .Hiç ummadığı bir yerlerde. . .
Yeter ki kendi yüreğinin sahibi olabilmeli.
Şirin Kelebek
Çok güzeldi sözleriniz, boyasız. Teşekkürlerimle