süpermen, örümcek adam ve bergen
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dün gece rüyamda örümcek adam, süpermen bir de ben eve çıkmışız. Ev dediysem, örümcek adamın halasının evinde, üst kattaki odada kalıyoruz hep beraber. May hala sağ olsun, gün görmüş halden anlayan, olgun bir kadın. Baktı gidecek yerimiz yok "gelin kalın madem, bir yer bulana kadar idare ederiz" dedi. Bu ikisi önce mırın kırın ettiler, yok bizim kendi özel alanımıza ihtiyacımız var, yok biz gündüzleri başka geceleri başka adamlar oluyoruz, bu iş böyle yürümez falan dediler ama, neticesinde kiraların hali ortada, iş güç desen hak getire. Bilgisayar oyunları çıkalı beri kimse bunları iplemez oldu. Ortalık süper kahramandan geçilmiyor zaten. Karınca adamıydı, yeşil feneriydi, kolları uzayanı mı dersin, görünmez olanı mı dersin, elinden bıçak çıkaranı mı dersin, çeşit çeşit süper kahraman var dünyada. İnsanlar değişiklik arıyor. Çalıştıkları gazeteler de bunları işten çıkarmış. Araştırmacı gazetecilik artık maliyetini kurtarmıyor, bize daha “vurucu”, internette viral olacak haberler lazım diye. Kredi kartı sahiplerini şok edecek, emeklileri havaya uçuracak haberler yapamıyorsanız, bir haftada on kilo verdirecek diet reçeteniz yoksa, ya da kim kardashianın totosunun fotoğrafını daha önce hiç çekilmemiş bir açıdan çekemiyorsanız sizinle daha fazla çalışmamız mümkün değil diyerek yol vermişler. Süpermene sordum ’kanka sizin bi çiftlik vardı, orada organik tarım işine mi girsek” diye, olmaz dedi. Analığıyla arası açıkmış bu aralar. Kadının üzerinde inanılmaz mahalle baskısı varmış. Yok senin oğlun uzaylı, vay efendim kimden peydahladın bu çocuğu, biz uzaylıya kız vermeyiz diye. Örümcek adama “baba senin bu ağları makaraya sarıp okutsak köşeyi döneriz” dedim, o da “yok ben bedenimi satmam, benim bedenim benim kararım, büyük güç büyük sorumluluk getirir” gibi bir şeyler zırvaladı, burun kıvırdı. Benim halim ortada zaten. Doğaüstü herhangi bir gücüm olmadığı gibi, doğa altı bir zekaya ve ahlak anlayışına sahibim. Bunları işten çıkaran o gazetelerin bütün haberlerini baştan sona okuyorum. Nerede kredi kartı sahipleriyle ilgili başlık görsem kredi kartım olmamasına rağmen hemen tıklıyorum. Hayatım “flaş, flaş, flaş... şok, şok, şok”. Yüzüncü kez boşanan “O” ünlüyü inatla merak ediyorum, her seferinde açıp okuyorum, fotoğraftaki çocuğun büyüyünce hangi siyasiye dönüşeceğini merakla bekliyorum. Sığırım anlayacağınız, sığırın önde gideniyim.
Geçen baktım bu ikisi ellerine eski manitalarının fotoğraflarını almışlar, patlattım hemen şakayı “hacılar, siz bacanak sayılırsınız” diye. “O da nereden çıktı” dedi örümcek adam. Durur muyum hemen yapıştırdım cevabı “olum birinizin manitası Mary Jane öbürünün ki Lois Lane, kafiyeye gel, hahaha”. Benden başka kimse gülmedi. Hatta ters ters baktılar. Tırstım hafiften. Ortamı yumuşatmak için bunlara “pötüncek adam, yelincek adam, sitemmen, süpo, öro” gibi sevimli isimler takmayı denedim. O da işe yaramadı. Kalktım Bergen’den “Elimde duran fotoğrafın” şarkısını açtım. Süpermen’in gözleri doldu, örümcek adam bir köşeye sinip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Baktım bunlara, uzun uzun baktım. Aklıma çok parlak bir fikir geldi. Resmen aydınlandım. “Buldum” diye bağırdım. Nasıl bağırdıysam artık, aşağıdan May hala “zıkkımın kökü” diye karşılık verdi. “süpo uçuş takımlarını hazırla Ortadoğuya gidiyoruz” dedim. “Hayırdır” dedi süpermen, “İŞİD lemi kapışıcaz?”, “yok be oğlum, Rusyasından, Amerikasına bütün dünya savaşıyor zaten İŞİDle, nasıl bir İŞİDse artık bir türlü üstesinden gelemediler” diye cevapladım. Örümcek adam “Eğer Amerikaya karşı savaşmak gibi bir niyetin varsa ben yokum, ayrıca seni hemen şuracıkta gebertirim lan” dedi. “Savaşmak falan yok, bütün dünya savaşıyor zaten, savaş işinde rekabet çok sıkı, silah tüccarlarından, petrol şirketlerinden bize sıra gelmez, biz daha karlı bir alana yöneliyoruz” dedim. Anlamadı bu mallar tabi. “Ağıtçılık işine giriyoruz! Sizde bu göz pınarları bende bu Bergen, Müslüm külliyatı varken biz bu işten çok ekmek yeriz” dedim. “Ortadoğuda ölüm eksik olmaz, hem sever bunlar ağıt yakanı. Ben alttan alta vericem damarı sizde manitalarınızı düşünerek ağlayacaksınız. Amerika vuracak, siz ağlayacaksınız... Rusya vuracak, siz daha beter ağlayacaksınız... İŞİD vuracak siz kendinizi yerden yere çalacaksınız...”
Nasıl fikir ama?
YORUMLAR
Unuttun mu, daha önceden defalarca sana söylemiştim… Zaman geçiyor, tut ellerinden . Zaman büyüyor , öp dilinden… Takmadın, aldırmadın, hiç’e saydın…Şimdi ne oldu ? Ohhh oldu ohh..
Aklımızda yer eden kahramanların mutlaka bir görevi vardı.. ‘’ iyilik ve yardım edenler ’’ Zamanla onlardan sonra gelen kuşaklar değişti ve parça parça olup evrensel duygulardan yoksun yerel ve bölgesel duygulara haps oldular… Ohhh olmasın ohh …
Dünyayı avuçlarına alan ve dünyadan yoksun olan ‘’ görünmez adamlar ‘’ ölmüyor… Ama dünya ve dünyada yaşayan insanlar çizgi filmlerdeki gibi ölmüyor… Gerçekten yaşamadan, gülmeden, sevinmeden güzel duyguları yaşamadan korkunç bir şekilde ölüyor….
Ağlamak için bol bol zamanımız var. Peki ya gülmek için ?
Keşke ……
Saygılar…
kimi siyaseti kimi şiiri kimi romanı kimi inançları kimi ideolojileriyle ağlayan insanlardan başka bir şey değiliz artık. ama paraya dönüşür mü onu bilemem işte. zira her şeyi ayağa düşürmede daha başarılıyız sanki.
gayet başarılı bir durum özeti olmuş. kurgunun yanı sıra yazının dili de iyi bir seçim. zira bu halden başka bir şey tanımlayamaz artık bu kanıksanmışlığı.
tebrik ederim.