- 904 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YALANCININ EVİ YANMIŞ KİMSE İNANMAMIŞ
Atatürk’ün şu özlü sözünü yazı derslerinde de kullandım yıllarca. Bitişik eğik yazı yazma çalışmalarında. “Tek bir şeye ihtiyacımız var, çalışkan olmak.” Öğrencilerim bu sözü yazarlarken klasik müzik dinlettim goncalarıma. Ben de diyorum ki az gelişmiş, demokrasiyi yaşama geçirememiş şark memleketlerinde ve de ülkemizde şu sözü çokça söylemeye ve içselleştirmeye acilen gereksinimiz var. (Tek bir şeye ihtiyacımız var, yalan sözünü söz dağarcığımızdan çıkarmak) Doğada kuşlar yalan söylemiyor, börtü böcek yalan söylemiyor, rüzgârlar, yağış biçimleri yalan söylemiyor. Çiçekler yalan söylemiyor. Maymunlar da yalan söylemiyor. Yıllar önce nasıl mırıldanıyorlarsa yine aynı ses tonuyla mırıldanıyorlar. Kuşlar yıllar öncesinde aynı güzel şarkılarını şakıyorlar. Ağustos böcekleri yer karasının dört bir bucağında ağustos aylarında hep aynı makamda saz çalıyorlar. Karıncalarda her zaman çalışkan ve dayanışma içinde.
Bizler niye yalanı katıyoruz aşımıza ekmeğimize. Nedir yalan? Sözlükte şöyle tanımlanıyor bu sihirli kelime: Aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz. Yalana kim başvurur, evet kim baş vurur yalana? Gerçeğin hiç şaşmayan bir ok olduğunun bilincinde olan, karşısındakini aldattığını zanneden kişiler yalana sığınır dersek yanılmayız. Başkasını aldattığını yalanına inananlar kendi yalanlarına da inanmaya başlarlar. Acı olan bu.
Konuyu biraz açalım… Baba yalan söylüyorsa erkek evlat yalan söyler, anne yalancı ise kızlarının yalancı olmayacağı garantisi yoktur. Bir ocakta ne yanarsa o tüter. Mahalle muhtarı ve heyeti, kooperatif başkanı ve üyeleri yalan başvuruyorsa sık sık vatandaşlarda yalanın kısa süren tadını tatmak isterler. Öğretmenin küçücük bir yalanı onun saygınlığı yerle bir eder melek kalpli minikler arasında. Yöneticiler yalana tevessül ediyorlarsa vay gelir yönetilenlerin başına.
Çok kısa bir hikâyecik anlatayım, yalandır demesin kimse anlatacaklarıma. Yakın tarih yazdı bu olguyu. Bin dokuz yüz yetmişli yıllarda yenilmez armada ABD’nin bir başkanı vardı: R. Nixon. Başkan rakip partinin seçimle ilgili çalışmalarını gizlice izletmiş. Gazeteciler olayı ortaya çıkardı. Başkan yalanını saklayamadı. Halkının karşısına çıktı, özür diledi ve istifa etti. O bir başkandı. Lakin aydın halka karşı yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı, hemen sönüverdi. Kamuoyu denen varlık çok güçlü demokrasinin tam yeşerdiği, olgunlaştığı ülkelerde. Gerçek haykırılıyor korkusuzca. Gerçeği söyleyenler dokuz köylerden kovulmuyor şark ülkelerinde olduğu gibi. Bizlerin yaşadığı yerlerde yemek yer, su içer gibi yalanlar söyleniyor. İstifa müessesesinin çalıştığını görmedi gözlerim. Eğer bu saptamamda yalanım varsa; aklaşan saçlarıma, yıllarca okuduğum kitaplara, Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’me, Mevlana’nın Mesnevi’ne, klasik romanlara, dostluk, barış muştuluyan şiir kitaplarına haksızlık etmiş olurum. Anne-babama, sevgili öğretmenlerime haksızlık etmiş olurum. “Yemin yalancının kalkanıdır.” Mevlana’nın bu güzel sözünü dilime pelensk ettiğim içselleştiremedim diye vicdan azabımdan kurtulamam.
Yalana baş vurmamanın tek yolu var bildiğim, görevimizi tam yapmak. Görevini layıkıyla yapmanın verdiği ruh huzuruna eren kişi ve toplum mutluluğu yakalar. Yalana, yalakalığa, ikiyüzlülüğe tevessül edenleri de barındırmaz, aralarına almaz, bu yolda devam etmek isteyenleri de tedavi eder.
Şimdi yalanla ilgili derlediğim güzelliklerden bir demet sunacağım saygıdeğer okuyucuya…
Dürüstlük pahalı bir mülktür herkeste bulunmaz. Bulunmalı…
Olmaz dediğin hepsi olur./Düşmez dersin düşersin./Şaşmaz dersin şaşarsın,/Öldüm der durursun ,/ Yine de yaşarsın. Mevlana…
Bir kez yalanını yakaladığın birinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Yalan öyle nüfus etmiş ki insanların diline “doğru söylemek gerekirse” diye bir cümle kalıbı var.
Az yalan söylenmez, yalan söyleyen her yalanı söyler.
Yalan, güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder. Şafii
Suçların en büyüğü yalan söylemektir. Hadis-i Şerif
Gerçek, çizmelerini giyerken, yalan bütün dünyayı dolaşır. Spuregeone
Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte yalan söylemenin cezası budur. Tolmud
Yalanla kurulan zamanla yıkılır. Anonim
Üç şey münafığın alametidir: Yalan söyler, sözünde durmaz, emanete ihanet eder.
Bir yalan dört doğruyu götürür: İyilik, güven, saadet, huzur.
Yalancılık; meslek dalı olarak ilan edilmeli artık. Çünkü çok fazla ustası var. Balzac
Bazen YALAN söyleyenlere inanmış gibi yapıyorum. Onlara da YAZIK, emelleri boşa gitmesin.
Dünya yalan kardeşim, dünya yalan. Var mı bu yalan dünyada baki kalan?
Mal da yalan mülk de yalan. Biraz da sen oyalan.
Ayran içinde yağ nasıl gizliyse, doğruluk cevherinde de yalan gizlidir. Mevlana
Yalan söylemek değil, gerçeği gizlemekmiş marifet. Can Yücel
Yalandan kim ölmüş diyenler! Yalan insanı öldürmez ama imanı öldürür. Sait Çamlıca
Dileriz güneşin yedi renginin tüm tonlarının gözlendiği güzel ülkemizde yalana tevessül edilmeyen günler görürüz. Yazımızı Peyami Safa’nın aynı konu üzerindeki sözleriyle bitirmek isterim:
“Bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır…”
YORUMLAR
Dünya yalan kardeşim, dünya yalan. Var mı bu yalan dünyada baki kalan?
Bir öğretmen kaleminden okumak çok anlamlıydı..
Suçların en büyüğü yalan söylemektir. Hadis-i Şerif
Yazıya giriş muhteşemdi efendim, tamamı ise feyizlerle dolu, isterdim ki sayfanız yorumlarla dolu olsun.Bazı yazıların gözden kaçması belki de çokça kalemler olunca fırsat olmuyor.Yalancılık; meslek dalı olarak ilan edilmeli artık. Çünkü çok fazla ustası var. Balzac. Evet Balzac gerçekten dediğiniz bugün kanıtı,usta yalancılar çoğaldı.
Karıncaların medeniyetine hayranım ben,
Küçük Karıncalar
Küçük karıncalar
Erkek dişi işçi
Toplu halde yaşarlar
İşte karınca medeniyeti !
Dörtlüklerimden...
Yalan sözcükleri gördüğümde babamı anımsarım, yalan en zehirli yılan derdi...
Tebrik ederim İbrahim Yılmaz bey.
Saygılarımla öğretmenimiz...
İBRAHİM YILMAZ
bu çabamda sizden gördüğüm içtenlikli ilgi ve diğer arkadaşlarımın yazdıklarıma ilgisi yeni yazılar yazma isteğimi adeta ateşliyor...
saygı bizden Sayın şair-yazar Oya Gedik hanımefendi.