- 706 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
NE EKSİK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne Eksik
Nurşen Kaygısız
Bir zamanların –ki o zamanlar bizim okullu olduğumuz yıllardı- meşhur bir anket sorusu vardı.
”Issız bir adaya düşseniz, yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?”
Herkesin buna düşünüp taşınıp tartıp vereceği bir yanıt elbette ki vardı. Hala da vardır sanırım. Ancak artık insanlar yükte hafif, pahada ağır olanları tercih ediyor desek boş olmaz.
İnsanların büyükçe bir bölümünün geçim derdinde olduğu bir yerde eğlence, ancak eğlenenleri seyretmekle mümkün.
Koltuğunuza kurulup açıyorsunuz sihirli kutuyu. Alıyorsunuz elinize sihirli değneğinizi -kumandanızı- başlıyorsunuz, o kanal senin bu kanal benim dolaşmaya.
Günün her saatinde Kemal Sunal filmi bulmak mümkün. Günün yirmi dört saati var.
Arayıp da bulamayacağınız program türü nerdeyse yok. Geziden ekonomiye, yemek, spor, siyaset, din, moda, güzellik, sağlık… ne ararsan her şey. Çalgı, çengi ve halay. Müzik de var elbette.
Sanırım en az yer tutan program türü mizah. Ancak birkaç kanalda mizah programına rastlıyorsunuz. Neden azdır? mizah programı diye sorsak, üç beş dakika bu konuda kafa yorsak bulacağımız pek çok yanıt olacaktır.
Hoşgörünün azlığı ilk sırada yer almalı belki. Şiddetin giderek yaygınlaştığı bir toplumda her geçen gün hoşgörü ve sevginin azalması kaçınılmazdır.
Gün geçmiyor ki birileri çıkıp başka birilerinin yaşamına bir şekilde tacizde bulunmasın.
İkinci bir neden dilimize duyduğumuz saygı ve özen olmalı. Mizah yapabilmek için kişinin dilini çok iyi kullanabilmesi ve dile hakim olması gerekiyor. Ayrıca ortalamanın üstünde bir zeka gerek.
İnsanları ağlatmak son derece kolaydır. Bunun için bilgi ve beceriye, kültüre ihtiyacınız yoktur. Zaten bunların yokluğu da kişiyi şiddete yönlendirir.
Oysa bir insanı ya da kitleleri güldürebilmek sanıldığının aksine zor bir iştir. Emek ister.
Gündüz saatlerinde hemen hemen pek çok kanalda rastlayabileceğiniz evlendirme programları var. Bir tarafta evlenmek isteyenler diğer tarafta ya da telefonun öbür ucunda isteklileri.
Kolay ve masrafsız programlar. Bir sunucu bir de orkestra kafi. Bir şey düşünüp taşınmaya da ihtiyaç yok. Belki milyonlarca insan ki sık kullanılan tabiriyle yetmiş milyon hiç emek verilmeden hiçbir estetik ve yarar kaygısı güdülmeden hazırlanmış bu programları izliyor.
Kişiler arasındaki diyalogları izlediğinizde “İşte kara mizah bu” diyorsunuz. İlk okuldaki çocuğun bile bu diyaloglardan kat kat nitelikli şeyler ortaya koyabileceğini düşünüyorsunuz. O pırıl pırıl çocuklar büyüyüp bu hale geliyorlar. Şaşırmıyorsunuz elbet.
Büyüklerin hazırladığı bunca özensiz TV programı özellikle çocukları ve gençleri olumsuz etkiliyor. Görsellikten başka hiçbir estetik kaygıları yok neredeyse.
Bu programları seyrede seyrede pasifleşiyor insanlar. Konuşmayı unutuyorlar. Konuşabilenlerin de ikinci cümleleri şu. Ben öyle demek istememiştim. Kişi düşüncelerini bir açıklama ya da düzeltme gerektirmeksizin ifade edebiliyorsa dilini iyi kullanabiliyor demektir.
Düşündükleriniz ile söyledikleriniz bir türlü birbirini tutmuyor ise bu kişinin kendini ifade edemediği anlamını taşır.
Toplum olarak bizleri güldürecek en azından gülümsetecek bu uğurda emek harcayan insanlara ihtiyacımız var. Çokça mizah ve çokça mizah ustalarına. Evde, sokakta, yolda yada TV de. Kısacası her yerde.
Nasrettin Hocalara, İncili Çavuşlara, Namı Kemallere, Bektaşilere. Temel’e, Dursun’a, Fadime’ye.
Gülümseyin gülümsetin.
Sevgi, dostluk ve umutla.
YORUMLAR
Valla şair arkadaşım
o kadar güzel bir konuya parmak basmışsınız ki
günümüzde artık her şey para olmuş
ne dostluk ne sevgi kalmamış
her şeyde bir çıkar baş gösteriyor sen bana ne kadar geldin bende sana o kadar geliyorum
..... bende içimi acıtan bir konuya değinicem yüksek müsadenizle
öyle farklı bir insan toplulugu olmuşuz ki şurada bile o beni takip ediyorsa ediyor o bizim şiirimizi yazımızı okuyor ise bizde okuyoruz eger o bize yorumsuz kalmış ise bizde sesiz kalıyoruz öyle bir dönemdeyiz ki tamam almadan vermek allaha mahsus ama her şey çıkar olamamalı ben neden okudum sizin yazınızı çıkarım mı hayır güne seçilen yazıyı merak ettim ve gerçekten çok güzel bir yazı
.... şimdi yazıya gelelim evlenme programları
daha 16 yaşında kız gelmiş ben hayatı tanıdım
kendime zengin koca arıyorum yakışıklı olmasada olur ışıgı kapatırım muhb yapıyor
yazık ya yazık ne hale geldik
embesil mongol bir toplum olmaya başladık
demekki diyorum çok erken büyüyoruz ve çok şey yazıyoruz
ben 39 yaşındayım her saç telimde bir tecrübe
daha 16 yaşındaki kız gelmiş neler diyor şaşırıyorum vallahi
yazın böyle degerli şair dostum yazınki en azından üç beş kişinin gözü açılsın bende yazıyorum
şairin en büyük silahı gücü en büyük kozu aklıdır yüreginize saglık
Erdinn
KeLeBeK EtKiSii
Erdinn
Ben şiirlerimi suya yazıyorum, bazen de gökyüzüne... Ki, sonra ben dahi okumayayım.
Mizah : Ne kadar uzağız değil mi bundan . Kendimizi aynanın karşısına koyup kendimizi oynamaktan ne kadar uzaklaşmışız… Acaba neden ?
Toplum olarak geçmişin birikimlerinden, kültüründen o kadar uzaklaşmışız ki, düşünsenize ‘’ Kanuni'nin öz oğlunu öldürdüğünü 500 yıl sonra diziden öğrenen bu millet, yaşadığı ülkede sahip olduğu kültürün acaba neresinde ?
Evet mizah …İnsanları ağlatmak gerçekten çok kolay, ama aynı insanları düşündürmek o kadar zor ki, çünkü düşünmeleri için onların eğitim seviyesi kökünden tamamen tv’lerle yerle bir edilmiş…
Sadece tüketen bir toplum olarak yeniden yeniden dizayn edilen toplum olmuş çıkmışız.. Madame Bovary ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Ve en uçra köylerde dahi insanların okuma –yazma bilmesi ilginçtir değil mi? Oysa yaşadığımız yüzyılda ülkemizde ki eğitim seviyesi 1800 yılların Avrupa’sından ne kadar uzak…
Üzgünüm ! Mizah bile tek başına hiç’bir ‘şey dir…Onu anlayan yorumlayan bir toplum olmadıktan sonra boş boş çok boşşşş…
Yazık ! İnsanımıza …Hala geçmişinden uzak ,geleceği için hiçbir çaba sarf etmeyen insanımız.. Dindardır lakin ahlaktan yoksun, İnsandır ama insanlıktan yoksun, her şeyi bilir lakin kültürden ve bilimden yoksun….
Ne diyelim … Yaşasın tv’ler ve onların programları…!!!
saygılar
Çok önemli bir noktaya değindiniz. Mizahın, insanları belki de hüzünden daha çok eğiteceğine ve şiddetten alıkoyacağına inanıyorum. belki birileri çıkıp bu milletçe büyük sıkıntı çektiğimiz dönemlerde mizaha gerek olmadığını söyleyecektir. Evet, üzülüp dertlenmeliyiz, fakat kaliteli mizahın eğitici olan ve insandan olumsuz enerjiyi boşaltan yönü itibariyle toplumsal barışa katkı sağladığını unutmamalıyız. Çok tebrik ederim.
Unutmamış olmalıyız o günleri.
" Issız bir adaya düşersek yanımıza alacağımız ilk üç şey ne olurdu acaba?"
Yıllardır çok büyük ve modern bir adada yaşayan biri olarak düşünecek olursam ve de büyüdüğümü tabi ki de: Önce gideceğim yerin gerçekten ıssız olup olmadığını kontrol ederim.
Sonra; gülümsemesini çok iyi bilen sırtımı dayadığım zaman canımı acıtmayan pozitif bir dost.
Ne eksik? Bir: Oltam ve kalemim.
Kağıt ve kitap almaya gerek yok. Yazmak ve okumak isteyen insan, doğadan da faydalanabilir.
Kurut yaprakları, yaz yazabildiğin kadar. . .