- 768 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GOGOL’DAN NACAR’A KESİŞEN DELİLİK
GOGOL’DAN NACAR’A KESİŞEN DELİLİK
Evet, ‘’Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.’’ gerçeğinde ve Şeyh Edebali’nin söyleminde kategorize edilenlerin yurdudur Anadolu.
Onbinlerce yıllık tarihin ‘’doru, deli ve yiğit’’ tamlamasındaki yerini hiç düşündünüz mü?
‘’Herkes akıl küpü dese de bana,
Sen yine deli der, kızarsın ana…’’ (Sayfa 87)
Böylesi bir payeyi hak etmesi için Mehmet Nacar’a atfedilen iki kuvvetli neden var. Birincisi gözünü budaktan sakınmayan ve hak bilinen yolda yalın kılıç dövüşen bir savaşçı ve kalemini bir kılıç gibi kullanmış olması. Bir diğeri ise oldukça kuvvetli bir neden olan şairliği.
Düşünce adamlığı ve şairlik bizde deliler sınıfında sayılma nedenidir. Bakın modern psikoanaliz’in kurucusu Sigmund Freud bu düşüncelerimi karşı tezi ile nasıl güçlendiriyor.
‘’Şair, yazmakla delirmekten kurtulan insandır.’’ Yani düşünce ve duygu anlamındaki yoğunluğun ağır yükü ve iki omuzun üzerinde duran kafaya bindirdiği ağırlık, deli’den yahut dahi’den sayılmanın koşullarındandır.
Mehmet Nacar’la aynı sınıfın sıralarını paylaşıyor olmakla birlikte, aynı delilikle payelenmekse ayrı bir saadet bence.
Keşke modern zamanın bu deli dervişlerini çoğaltsak da, gündüzün karanlığında (kimilerine göre aydınlık) elindeki kandille gerçeği arayanları, bu toplum yadsımadan kurtulsa.
Mehmet Nacar’ın düşüncelerini hepiniz biliyorsunuz. Onu, ülkesini ve ulusunu birincil tutan, derinlik dolu tespitlerinden tanıyorsunuz.
Araştırma ve incelemelerinin müdavimleri bir Anadolu bilgesiyle aynı düşünsel çizgiyi paylaşmanın hazzını onunla birlikte yaşıyorlar.
Aslında bu yazımın konusu Mehmet Nacar’ın şairliği ve son çalışması olan ‘’Bu Kentin Yalnızları’’ adlı kitabındaki şiir tahlilleri olacaktı.
Ki, ‘’Yitik Sevgiler’’ ve ‘’Bu Kentin Yalnızları’’ kitaplarıyla onun şiir alanındaki çalışmalarını da birçoğunuz biliyorsunuz.
Bütün bu bilinenlerin yanında Mehmet Nacar’ın gizemi ve deliliği kendiliğinden bu yazımızın ana konusu oldu.
‘’At, avrat ve silah’’ diyen onbinlerce yıllık bir ırkın ahfadından, bilge, eren, cengâver ve sonunda deli bir siluet türeten de işte o müthiş birikimin tezahürüdür.
‘’Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun’’ (Çile, sayfa 312) diyen şairlerin sultanı Necip Fazıl’dan, miskin ve biçare Yunus’un ‘’Ne akilem ne divane/Gel gör beni aşk neyledi.’’ diyen, ham iken pişen, çiğ iken yanan o gönül gözüyle, deli ve divaneliğin de manevi mirasından Mehmet Nacar ve diğerleri türemiş olsa gerek diye düşünüyorum.
Ne dersiniz?...
Tamer Abuşoğlu
Gaziantep27 Gazetesi—26/Temmuz/2004
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.