- 533 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYAT İŞTE…
Hayat işte: Anne rahminden ayrıldıktan sonra başlıyor…o sımsıcak korunmadan ayrılıyor her birimiz…sanıyoruz ki rahmin dışında da o korunak olacak bize, ama nerde ilk emeklediğimizde, ilk adımımızda ve ilk kelimemizde başlıyor anlaşılmamak. Tuhaf değil mi, her birimiz aynı büyüme evresinden geçiyoruz, aynı duyguları hissediyor, hislerimiz baltalandıkça hissizleşiyoruz. Bu sadece bizim toplumumuza mı özgü, yoksa dünya geneli mi böyle. Gerçek olan hepimizin bir rahimde hayata başlaması değil mi, yani bir kadında can buluyoruz ilkin. Can bulduğumuz bir kadınken toplumumuzun kadına bakışı neden sığ, neden sadece doğurganlık yönünden, cinsiyetine bakılıyor dersiniz. Çekirdek aile kurumanı mı yanlış uyguluyoruz, erkek olarak koruyucu ve hayat ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu verilirken, kadın ki daha yeni iş kadınlığı sıfatını kabul edilmiş. Yine de kadın daha fazla sorumluluk içinde, aylarca rahminde büyüyen kızı-oğlu fark etmez kadın anne olunca cinsiyet ayrım etmez, ancak bu da yetmiyor toplumumuza, kadınsan meslek edindiysen çalışmak istiyorsan, çalışacaksın ancak evine de bakacaksın çocuğuna da, yani erkekler gibi işten gelip koltuğa yayılamayacaksın, kadının mesaisi hiç bitmez.
Hayat işte: Kadın diyorum, kadın ne olmalı ya erkek nasıl olmalı sizce! paylaşım dünyası derken yine bölücü materyaller buluyoruz mutsuz günlerimize. Şimdi kendi toplumumuza bakarsak, hem erkek için hem kadın için sayfalarca yazılabilir, biz ana temayı bulmaya çalışıyoruz. Erkeği yetiştirenin kadın olduğunu düşünürsek neden saygı duyulmaz, saygı duymadıkça erkekte çok sevdiği kadından saygı almaz. Bir doğal döngü bu, kırıldıkça kırmayı, saygısız davranışları gördükçe saygısızlığı öğreniyoruz. Ne güzel bir dünyamız var. Muhteşem varlık insanoğlu öz duyguları yaşamsal lüks için kirletti, çıkar dünyası, zevk dakikalarına dönüştü, allandı pullandı hayat. Baylar, Bayanlar burası yeryüzü, bizler yaşamımızda neyi şekillendirirsek o şekil bizim zincirimiz olacak, koparın artık zincirlerinizi. Kırılıyoruz, yıkılıyoruz, kaybediyoruz kim yerde kazanıyoruz da, iyilikle harmanlanmış özümüzü kirletmek niye!
Hayat işte, ana rahminde ikizimiz bile olsa yer altına indiğimizde yalnızız, bireysel bir yalnızlığı vardır ruhumuzun. Kullanılmış hayallerin işçisi olmayın, kendi hayallerinizin peşinden gitmeyi öğrenin, ilk başta ana rahminde başlayan hayatınızın herkes için geçerli olduğunu unutmayın. Samimi olun aynanın karşısına geçtiğinizde, ne kadar insanız, ne kadar hayvan ve ne kadar yabancı kalıyorsunuz dış dünyaya; yaşamsal zevklerinize, keyiflerinize bir bakın ne kadar tat ve ne kadar acı var içinde, sizi en çok üzen yaşanmışlığı düşünün, neden yaşadığınızı, neden pişmanlık hissettiğinizi ve kendinize geldiğinizde içinizdeki ruha ne fısıldadığınızı. İntikam almak mı, kim olduğumu göstereceğim mi, hadi eğlenmeyin benimle siz pek ala biliyorsunuz o fısıldayışı. Hiç olun bir kez olsun hiç olun, arının bütün kimliklerinizden, çıkarın üstünüzdeki toplumsal baskıyı kendinize samimi olun. Bu zordur biliyorum, samimi olmak, dürüstüm diye geçinmeyin, iyiyim, başarılıyım diye övünmeyin, çünkü bunları dile getirip kartvizit olarak karşınızdaki insanlara kullandığınızda geçersizdir. Bilinç altınız baskı içinde, bir insanın kendine dürüstlüğü çok zordur, gizli bıraktığı kendinden bile sakladığı bir gerçekliği vardır. Eğer bunların farkına varıp, korunağın, sevgi duvarının kendiniz olduğunuzu keşfettiğinizde çevrenize başka bakmaya başlarsınız.
Hayat işte, dört mevsimlik bir yaşam ilk baharımız doğuşumuz, yazımı gençliğimiz, sonbaharımız olgunluk dönemimiz ve sonbahar dünya dertleriyle, keyifleriyle geçen bir ömrü hatırlayışımız…Önce kendinize gülümseyin, iyi imajı için değil, kendiniz için gülümseyin!
İlknur köknar-sokak kaçkınından
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.