- 504 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EY HAYAT!
Ansızın bir telefon gelir. Ahizenin diğer tarafındaki cırtlak ses, bir an yıllar öncesinin anılarına alıp götürürken seni hüzne boğulursun. Çocukluğunda sende az da olsa derin izler bırakan ama kendi yaşadığı hayatı ile romanlara konu olacak kadar fırtınalara göğüs geren kadın( hala) gözlerinin önünde canlanır. O başka bir ilde sen başka bir ilde. Ekmek kavgası işte; rüzgâr kimleri savurmadı ki ters köşelere. Ölümün yüzü her zaman soğuktur derler ya doğru. Bu dünyanın çilesi ne kadar katmerli de olsa kim ister meçhule gitmeyi. Ve bir daha dönmemeyi. Şairin dediği gibi:
“ Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden.
Öğlen namazına müteakiben kaldırılacak sözleri, halaya son kez kavuşmanın, mezarına iki kürek toprak atmanın ve Fatiha okuyarak varsa günahlarını affettirmenin çağrışımı yankılanır belleğinde. İçine bir burukluk soğuk bir ürperti girmiştir ister istemez. Oysa nice sevdiklerini göndermedin mi sonsuzluğa. Zamanında onlar için de gözyaşları dökmüş, için parçalanmıştı. Ama sonra? Rutin hayatına dönerek gidenler anılar defterinde silinmemek üzere karalanmışlardı. Halan için de öyle olacaktı şüphesiz. Gittikçe sıranın sana geldiğini bile bile hayattan kopmamak gerektiğini düşünerek yollara düşersin. Yol boyunca hep hayata başka pencereden bakarsın. Arabanı mola verdiğin yerde plakasının önü “evleniyoruz” yazısı ile kapatılmış iki gence gözlerin odaklanır. Damadın mutluluktan dudakları kapanmıyor, gelinin kuğu kuşunu aratmayacak yürüyüşündeki mutluluğu aksettirmesi ne kadar manidar geliyor. Hep öyle kalınsa diye yutkunursun. Ama yıllar sonra temeli sağlam olmayan binalar gibi en ufak bir sarsıntıda neden yerle bir olur yeminler:
“ Hastalıkta ve sıhhatte, birlikte sırt sırta, omuz omuza hayatı göğüsleneceğine dair…”
Ah o yeminler! Boşa edilen yeminler!
Çalınan davul zurna eşliğinde gelinle- damadın etrafında oynanan oyunlar.
Bir hayat sönerken, diğerinin yeniden başlaması… Doğanın gereği olsa gerek. Sırası gelen gidecek ki geriden gelenlere yaşama alanı açılsın. Hazan gazelleri gibi savrulup gitmek de var zamanı geldiğinde, daha taze iken dalından kopmak da var. En acısı da bu değil mi zaten!
Üç saat ne çabuk geçti anlayamadın bile. Sabah Ankara’dan çıktığında Güneş yeni doğmuştu. Şimdi güneş tepende olmasına rağmen hâlâ kaşmir kabanına sıkı sıkıya sarılıyorsun. Üşütmek var işin ucunda.
Öğlen namazına müteakiben imamın; hatun kişi niyetine diye başlayan seslenişi ile artık ölümün resmi tebligatının yapıldığını anlarsın.
Kalkan eller ve eller üzerinde dalgalanan mevta. Ayaklar, birbirlerine çarparcasına alınan yol. Hiç bitmese diye içinden geçirirsin ama nafile. Kamyonların karoserlerine yazılan:
“Ömür biter ama yol bitmez” sözleri kim bilir kaç kez canlanmıştı belleğinde.
Aslında ömür de bitiyor yol da. Ömrün bittiği yerde yolları arşınlamak mümkün mü. Seninle her şey doğarken seninle her şey sonlanıyor zamanı geldiğinde.
On bir tahta, iki de başlara on üç tahtayla paravana oluşturularak mevtanın toprakla irtibatı sağlanır. Topraktan geldik toprağa gideceğiz sözleri şimdi gerçek oldu. Toprağın dili olsa neler anlatmazdı ki. Bir daha o paravana hiç açılmayacak. Açılıp da kimseden elektriklenme alınmayacak.
Ey hayat!
Sen ne kadar gerçekçisin. Değirmen gibi valslerinde bizleri un ufalak ederken seni hala anlamamakta direniyoruz ya.
Başın sağolsun diye avuçlarını açmış, oranın müdavimleri olan, günlük ekmek kapısı olarak gördükleri mevtaların sahiplerinden ne koparırsak kârdır düşüncesinde olan zavallılara üç beş kuruş uzatırken yüzlerindeki sevinçleri görmek, seni bir nebze olsun rahatlatırken bıraktığın yerden yaşam kavgasına devam etmek için büyük metropolün gettolaşmış mekânına dönerken kendi dünyanın içine çakılır kalırsın.
Ey hayat sen ne acayip şeysin!
YORUMLAR
Bugün gene kaybettiğimiz 9 şehidimizin acı haberi ardından, yazınıza rastladım.ölüm tesellisiz.Ben ölümle henüz 15 yasındaydım, babamı kaybedince tanıştım,ölümü kabullenmeyecek yastaydım. darmadağın olmuştuk. Dört kardeşiz en küçüğümüz hatırlamıyor ,annem durmadan fotoğrafını gösteriyordu oğlum bak bu senin baban. Her insan yeri dolmayacak bir değer, genç ölüm çok yakıyor. Tesellisi de yok.Emir büyük yerden...
Evet Ayhan bey,başınız sağ olsun mekanı cennet olsun. sabırlar diliyorum.Şehitlerimize rahmetler dilerken ailelerinde yüce sabırlar ver Allah'ım...
Saygılarımla...
Öncelikle başın Sağ olsun.
Rahmetlik babam ölüm için"Taze sürgünler yeşersin diye eski dalları budarlar oğul"derdi.
Ey ölüm sen geldiğinde ben gitmiş olacağım.
Ey Hayat sen çok mu acımasızsın ?
Yoksa düzenin akla uygun mu?
Gerçekçi ve o kadarda anlamlı sana yakışan bir yazıydı.
Hasretle öperim gözlerinden...Allah kalanlara uzun ömür versin.