Niceleri geldi,neler istediler...
Niceleri geldi,neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de senin gibiydiler…
Ö.Hayyam
Dünya hayatına olan aşırı tutkunluk…Nefsimizin elinde oyuncak olmak.Para hırsı,mal hırsı,ölümsüzlük isteği…Rahmetli dedem para için derdi ki;(affınıza sığınarak söylüyorum)”Köpeğin önüne atsan yemez.”Oysa bir köpeği geçin para için neredeyse biz birbirimizi yiyeceğiz.Bir ev bir ev daha,daha lüks arabalar,marka kıyafetler…Geçenlerde internette bir resim gördüm Afrika’da küçük bir çocuğun ayakkabıları…Pet şişelere ip bağlanarak yapılmış…Sonra kendime baktım ,bir hafta önce bir yığın para vererek aldığım o “marka” ayakkabılarıma.İnsanlığımdan,kendimden utandım açıkçası.
Bir yanda açlıktan nefesi kokan çocuklar,kiralarını ödeyemedikleri için kapı önüne konulan insanlar,diğer yanda bilmem hangi mankenin tatil alışverişinin kaç milyonluk faturası…İkiside yurdum insanı.İkiside Türkiye’de yaşıyor.Daha ne olsun ki? Bu kadar mı kayıtsız kaldık etrafımıza bu kadar sorumsuz olduk insanlığa…Oysa hepimizin unuttuğu bir şey vardı ki;kefenin cebi yoktu…Gidenler ne götürmüştü ki bizler ne götüreceğiz.Rahmetli Sakıp SABANCI’nın üzerinde de beyaz bir kefen vardı Güngören’de yaşamını yitiren masumların üzerinde de…
Oysa paylaşmak değil midir aslolan?Cebindeki paranı paylaşmazsan,evindeki yemeği paylaşmazsan,kalbindeki sevgiyi paylaşmazsan nasıl dersin kendine insanım diye.Paylaştıkça artmaz mı mutluluklar yada hüzünler azalmaz mı paylaştıkça?Geçenlerde markete ekmek almaya gittim bir de en sevdiğim şekerlerden.Tam eve girecektim ki kapının önünde oynayan çocukları gördüm.İçlerinden ismini bildiğim olana seslendim:
---HÜSEYİNNNNN!!!
Cebimdeki şekerlerden çıkarıp arkadaşlarıyla beraber yemesini söyledim.Bana öyle bir gülümsedi ki,öyle içten samimi yalansız bir “Teşekkür ederim”dedi ki ondan çok ben sevinmişimdir eminim.O gün belki üç dört şeker daha az yedim daha az tat aldım belki.Ama yüreğimde ki o tatlığın yerini anlatamam.Bütün gün o küçük çocuğun gülümsemesi aydınlattı ruhumu.
Hüseyin’e bir teşekkür:)Sizlerde Hüseyinleri şekersiz bırakmayın olur mu???
Son olarak Hz. Mevlana’ya kulak verelim isterseniz.Bakın ne diyor;
"Öldüğüm gün, tabutumu omuzlar üzerinde gördüğün zaman,
bende bu cihanın derdi var sanma..
Bana ağlama,"yazık yazık, vah vah deme.
Şeytanın tuzağına düşersen, vah vah’ın sırası o zamandır,
yazık yazık o zaman denir..
Cenazemi gördüğün zaman ayrılık ayrılık deme, benim,
buluşmam, görüşmem o zamandır.
Beni mezara koydukları zaman "elveda elveda" deme..
Mezar cennet kapısının perdesidir.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret.
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir.
Sana batma görünür ama o aslında doğmaya hazırlıktır, yeniden doğmadır.
Mezar ise hapishane gibi görünür ama aslında can’ın hapisten kurtuluşudur.
Yere hangi tohum atıldı da bitmedi.
Neden insan tohumuna gelince bitmeyecek zannına düşüyorsun.
Hangi kova kuyuya salındı da dolu olarak çıkmadı.
Can Yusufu kuyuya düşünce, niye ağlasın.
Bu tarafta ağzını yumdun mu o tarafta aç..
Çünkü artık, hayhuydan uzak mekânsızlık âlemindesin"
HZ.Mevlana’nın sandukasındaki 9 beyitlik gazeli.
YORUMLAR
bu sabah
küçük bir kızın
gülüşüne ortak oldum.
karşılıklı öyle gülüştük ki,
hayatı gülüyor buldum...
YA DA
Seygiyi paylaşmak,
Barışı paylaşmak,
Hüzünü paylaşmak,
Çileyi paylaşmak,
Üzüntüyü paylaşmak,
Duyguları paylaşmak,
Sırları paylaşmak ,
Şiirleri paylaşmak ,
Simidi paylaşmak ,
ama karşılıksız......DEĞİL Mİ?
Bir küçük şeker yeter paylaşmaya.
Yazarı kutlarım.
Sevgiyle.