- 1443 Okunma
- 11 Yorum
- 5 Beğeni
KORKUNUN EDEBİYATI
Korkunun bir tarifi var mıdır? En çok korktuğunuz şeylerin belli bir zaman sonra en sevilen ve en çok aranan şeylere dönüşmesi olası mıdır? Edebiyatın korkusu, okuyucusuna ne derece işler ?
Korkuyorum !
Çok korkuyorum !
Edebiyatın en güzel yanı korkularımızı görebilmek ve onlara yazılarımızla yeniden hayat verebilmektir. Batıdan doğuya uzanan korkular, el değiştirdikçe, kelimeler döküldükçe renkten renge girebiliyorlar. Toplumsal yaşayışın getirdiği bu bakış açısı ‘’ .. Orta Avrupa’da ay dolunken kurtlaşan adam, kan içerek yarasaya dönüşen kadın, canlanan kerpiç heykeller en belirgin korku izlekleridir.’’ Buna karşı doğunun doğaüstülüğüne karşılık batı’da korku daha çok görünür bir boyut taşır. Dinsel inançların korkunun içine kadar sızması, insanları ölüm denen sonla kaynaştırması ve belirgin bir şekilde yeniden dirilen bedenlerin karşısına yaşayan insanların konulmasıyla, korku daha da belirginleşebiliyor. Okuyucu kendisini bu denli canlı bir var-oluşun içinde bulması belki de korkunun yeniden yeniden insan içinde dirilmesine neden olabiliyor. ‘’ Maturin’in, lewis’in korkunçlukları, doğaüstü bir yaratık olmaktan çok metafizik bir kötülük olan şeytanın egemenliğinde, yolundan çıkan kişilerce belirlenir. shelley’lerde, byron’da bu metafizik kötülük, İngiliz romantiklerinin Katoliklik ve Papalık’a odaklanan din karşıtlığı ile ivme kazanarak gelirşir, Dr. Frankestein’ın yaratığı ise, insan zekasının çığrından çıkmasının bir belirtisi olarak yarattığı canavarda alegorik bir kimlik kazanır.
Korku ,edebiyatın içinde birazda saygınlık kazanmasına neden olmuştur. Saygın bir korku, edebiyatın çığrından çıkmasına neden olabildiği kadar da , edebiyata konu olan yazıya da değer katması açısından önemlidir. Korkunun içini dolduran edebiyat eserlerine hayat veren ve onu okurken konu ettiği hikayelerin içinde her ortamda şüphe ve hemen ardında korkuyu çok güzel barındıran kadın yazarlardan biri olan Agatha Christie ,dedektif Hercule Poirot ile bir çok korkuyu deşifre edebilmiştir. Aynı şekilde Edgar Allan Poeöykülerinde gizemli cinayetleri çözerken korkunun her katmanını okuyuşu ile paylaşabilmiştir. ‘’ “Polisler önce bana, sonra da birbirlerine baktılar. Duvara koşup ellerinden geldikçe çabuk tuğlaları çıkartmaya başladılar. Birkaç dakika içinde bütün duvarı kırmışlardı ve karımın cansız bedeni işte oradaydı. Karımın başının üstünde, kırmızı, ağzı açık ve içinde alevler yanan tek gözüyle, beni katil eden ve şimdi de ölüme gönderen kara kedi oturuyordu. O korkunç şeyi, karımla beraber duvarın içine koymuştum. Hem de canlı canlı.” ( Öyküler; Kara Kedi: Edgar Allan Poe. S.27). Aslında bu örnekte bir korku hissetmeniz tabii ki zor olacak, çünkü öykünün tamamını okumanız gerekiyor.’’ Bunu gibi dünya edebiyatında çok sayıda örnek ve başarılı yapıtlar vardır.
Korkularınızı edebiyatınız da hür bırakın. Hür korkular kaleme alındığında onları sevecek , onları okuyacak, onları sahiplenecek çok kişi olacaktır. Korkular da insanın duygularından kopup edebiyatımızın içinde kendini alacak ve kendisini bizlere defalarca izletecektir.
Çok edebiyat ve az korkular diliyorum…
SemirayEmre
YORUMLAR
aslında dinimiz korkuya önem verir başta Allah korkusu yaşam bile korkularımızın yönünde geçit vermez mi ama bizler çığırdan çıktığımız içindir ki korkuyu saklı kent gibi gizler erkekliği lekelemeyiz güya erkekler ağlamaz ya aslında korku insanlığın ilk belirtisidir dost bir cani korkusuz olur zira hiçbir şeyi kalmamıştır derin ve çok önemli bir konu başarı ile kaleme alan yüreğini kutlar sevgiler sunarım...
Semiray Sezgin
Bunun yanında kendimize ait aslında her birimizin korkuları ve kaygıları vardır.Kolay kolay dile gelmez....Erkekler de ağlar onların hisleri yok mu ama biz hiç eksiğimizi başkalarına göstermemeliyiz. çok doğru efendim.Önce insan olabilsek ve korkularımızı birlikte aşabilsek ne güzel olurdu..Selamlar.
Agatha Christie'nin Pera Palas Otelde kaldığı da söylenir
Edgar Allan Poe'nin "Annabel Lee" adlı şiirini de bir başka severim
Verdiğiniz korku hikâyesi alıntısının korkutucu yönünü yıllar önce öyküyü okumak suretiyle yaşadığımı özellikle söylemeliyim
Efendim! Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza selam ve saygılarımla...
Semiray Sezgin
Poe bir çok yazarın öncüsü olmuştur Batı edebiyatında. Lovecraft'ten Stephen King'e, Jules Verne'den Baudelaire'e kadar bir çok kişiyi etkilemiştir. Karanlık edebiyatın duayenlerinden sayılsa da, farklı tarzda öyküleri de oldukça fazladır. Poe'yu diğerlerinden ayıran özelliği ise bence bir kaç öyküsü dışında gerçek korku öğelerini kullanması ve insanın karanlık tarafını ortaya çıkarmasıdır.
Lovecraft ise insanın bilinmeyene karşı duyduğu korkuyu kullanır. Gece dışarıda dolaşanlar, yerin altındakiler, dünyanın eski sahipleri, karanlıklar ve mezarlardan beslenir.
Her iki yazar da Stephen King gibi insanı ayrıntıya boğmamışlardır. Kısa öykülerinde çoğu zaman giriş kısmında kendini gelişme içinde bulursun, ne olduğunu anlamadan sonuca ulaşırsın.
Bizde ise korku öğeleri genellikle din destekli olduğundan (yanlış anlaşılmasın, zombi, vampir gibi varlıklar yerine dini kitaplarda geçen cin, ifrit, şeytan gibi varlıklar) pek değinilmemiş olduğunu düşünüyorum. Kulaktan kulağa anlatılan veya herkesin bir şekilde birinci veya ikinci ağızdan duyduğu olaylar varken, edebiyata malzeme edilmekte geç kaldığını düşünüyorum. Kaldı ki sinema sektöründe bile daha yeni yeni bazı tabular yıkılıp korkuların üzerine gidilmeye başlandı. Bundan sonra da her alanda devamı gelir diye düşünüyorum.
Elinize sağlık, selamlar saygılar.
Semiray Sezgin
inşallah cesur ve atak olan yazarlarımız korkularımızı ve çekicelerimizi aslında toplumu çürüten başka konuları da dile getirmelidir diye düşünmekteyim.selamlar,saygılar.
Güzel denemenizi okuduktan sonra şöyle bir düşündüm ve "Korku" imajını yazmanın çok zor olabildiğini ve güçlü bir kalemin başarabileceğini hissettim.
Öyle ya; yazar korkuyu laf olsun diye yazarsa okuru cezbedemez. Oysa okur korkuyu her satırda hissedebilmeli, tabir yerindeyse o korkuyu her nefesinde ruhunda hissedebilmeli, korkunun eşiğini atlayıp geçebilmelidir.
Bunu okura yaşatacak olan yazar olduğuna göre; işi zordur bu tür roman, öykü, tiyatro, senaryo yazarlarının.
Tebrik ederim bir solukta okunabilecek kadar akıcı kaleminizi.
Nicelerine...
Semiray Sezgin
değerli yorumunuz için çok teşekkürler.
çok ilginç bir konuyu çok güzel kaleme almışsınız
okuduğum kitapları ve izlediğim filmleri düşündüm
bizim edebiyatımız çok az yer vermiş korkuya
bana ilham kaynağı oldunuz, sanırım bundan sonra korku ile ilgili bir şeyler yazacağım
paylaşıma teşekkürler
selam ve saygılar
Semiray Sezgin
Bugün yayınlanan KÖKÜ MAZİDE BİR ATİ (Levent Taner) ,KORKUNUN EDEBİYATI (Semiray Emre), Boşlukta Düşünmek (Turgay Çoşkun) okuduğum üç güzel câlışmanında güne gelmesini dilerim.
Düşündüren çalışmalar, en güzel katkıyı insana sunması, okuyucusuna da ayrı bir zevk katar.
Tekrar Saygılar.
Semiray Sezgin
Değişik, güzel bir bakış açısı...
Korku da çok hissedilen bir duygu olduğuna göre edebiyatta daha çok işlenebilir,ama bu klasik anlatımdan uzak farklı anlatım ve iyi bir kurguyla gerçekleştirilebilir ancak.
Korku temasına sıcak bak-a-masam bile edebiyatın farklı,heyecanlı bir dalı olabilir.
Semiray Sezgin
Ecel ile elem ! Her ikisinin arasında korku, büyür ya da küçülür ...Dünyanın bir yanından diğer bir yanına, korku ne kadar el değiştiriyorsa o kadar da şekil değiştiriyor.
Korkunun aslında cağlarıda var. Bazı dönemlerde korku kendini büyüttüğü gibi tam tersini de yaşayabiliyor. Bu durum, insanın zekası ile aynı seyri yaşar. İnsan büyüdükçe bazı korkuları büyüdüğü gibi tam terside olabiliyor.
Bütün bu korkuların insan hayatının her zerresine islemesi ,edebiyat için kaçınılmaz konular arasına girmesine en güzel neden bence. Korku merak, sır, olağanüstü gibi kelimelerin üzerinden yürüyebilir. Böylece konu edilen her şey okuyucuyu konuya daha fazla bağlayabilir.
Korkmak guzel bir duygudur. Korkuyu edebiyatta tanımak ve ona orada saygı duymakta başka bir güzelliktir
" çok edebiyat, az korkular dilerim "
Tebrikler
Sevgiler
Korkularınzı sevin gibi bir durum buda ' insanı başarıya götüren duyulardan bir tanesi aslında ' çünkü yenilğiye karşı koymanın bir başka yolu' bana göre. hayale(t) olsun :)
korkunun edebiyatı olurmu demeyin bayağı bi güzel olmuş ! kıymetli kalem Semiray Hanfendi'den sevgilerim ile tebrikler.
beren yılmaz tarafından 2/4/2016 10:15:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
Semiray Sezgin
Galiba biz millet olarak her günahı işlemekten korkmuyoruz ama hepimizin bir çok anlamda korkuları var.
Korkuları yenmek ve üstüne üstüne gitmek gerekir.Şahsen biz son günlerde bunu yapıyoruz ve tabularımızı yıkmak derdindeyiz.
Değer verip yorum yazdığınız için çok teşekkürler sevgiler.
korkuyu esas alan epey hazırlık yapılmış güzel bir makale.
korku insan içindir bu durumda inanların korkularında farklı farklı olacaktır elbette.
korkuların edebiyat ta malzeme olarak kullanılması da normaldir ve bu konuda çok eser vardır.
ilgiyle okudum emeğinize sağlık
Semiray Sezgin
Değer verip yorum yazdığınız için teşekkürler.saygılar...
İlginç bir yazı.
Öncelikle hemen belirteyim ki hiç dikkat etmediğim bir noktaya çok güzel temas etmişsiniz. Gerçekten de batı edebiyatı ya da film endüstrisinde korku daha korkunç. Sebebi sanırım korkunun kaynağının insan olması. Mesela çocukluk ve gençlik yıllarımda seyrettiğim o ejderhalı filmler hiç bir şekilde korkutmamıştır beni ama bir Sapık, Şeytan ( Excortist yazılıyordu sanırım), Hannibal, tüylerimin diken diken olmasına sebep olmuştur.
Bir diğer husus gerçekten de özellikle Türk Edebiyatında korku teması neredeyse yok gibidir. Mesela ben bilmiyorum bizde korku romanı var mı? Oysa özellikle zamanımızda oldukça sevilen ve beğenilen bir tür korku.
Üzerinde ciddiyetle durmak gerekir bence.
Selam ve sevgilerimle.
Semiray Sezgin
Batıda çok örneklerine raslamak mümkün.Bizim geleneksel yapımız ve inançlarımız sanırım bu yüzden henüz bu tarza edebiyat eserleri vermemize engel teşkil etmiş olabilir.Edebiyat her kokunun işlenebileceği genişlikte bir alan...saygılar .