- 251 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deli Hüseyin Paşa
Bizim tarihimiz, Türklüğün var oluşundan beri mertliklerle dolu olup, hileyi, desiseyi bilmezdi ve onun için de gizli, kapaklı oyunlara hep ‘’Bizans Oyunu’’ denirdi.
Ama ne yazık ki, zamanla bizim de kültürümüz, töremiz ve de önemlisi kanımız bozuldu, hile ve desisede, yalan söylemede mahir, hatta dünyada önde gelen milletlerden olduk. Hatta, bu konuda belki üstümüze de yoktur. Yalanın, hilenin, düzenbazlığın ve günlük, dünyalık çıkarlarımız uğruna neler yapabileceğimizin en güzel örneklerinden birini size Osmanlı tarihinden vermek istiyorum.
Deli Hüseyin Paşa:
Alınması mümkün değil denilen GİRİT fatihi!
Deli Hüseyin Paşa
, sarayda ‘’ Zülüflü baltacılardandır’’
Seferlerinde nâm yapmış, şan almış dirayetli bey, kısa zamanda yükselir ve ‘’Girit Seferine Serdar olur’’ Onun yavuzluğu ya da Osmanlı tabiri ile ‘’Deliliği’’, savaşla alınması mümkün değildir denilen Girit’e tayin edilmesinde etkili olmuştur.
Çünkü, o, merkezden mühimmat, asker ve erzak gelmemesine rağmen, bin bir müşkülat içinde de olsa mücadelesinde ısrarlıdır. Çünkü, ‘’Akıllı’’ olan onun yaptığını yapamaz!
Yapamaz, zira bizim huyumuzdur, devlet adına sahip çıkmaya çalışan bazıları hep bu ‘’delilerin’’ yolunu kesmiş ve onları yok etmek istemişlerdir. Maalesef Deli Hüseyin Paşa’da istisna değildir. Onun kaderi de kendine haset edenlere kurban gitmektir.
Girit’te onun kumandası altında bulunan Zurnasen Mustafa Paşa, Hüseyin Paşayı çekemez , onu devirmeyi kafasına koyar ve askerleri kışkırtarak kazan kaldırır:
- Bize yeteri kadar kuvvet, cephane ve lağımcı gelmezse siperlere giremeyiz! Derler
- Zurnasen Mustafa Paşa bununla da yetinmez, günümüzde de geçerli olan ‘’iftiraları’’ devreye sokar.
- Serdar’ın küffâr ile gizli sözü vardır! Yani vatanhainliği!
Asker, paşayı öldürmek ister ve o yiğit serdar, askerin önüne çıkar:
- Bre utanmazlar! A’day-ı dinime karşı şerefimi ayaklar altına aldınız; muhalif-i din olan milletlerden hiçbir zerre serdar zabitlerine bu resme ihanet ettikleri duyulmuş mudur?
Asker, bu mertçe çıkıştan sonra pişman olur.
İşte, artık, Zurnasen ne yapsın! Gider, Deli Hüseyin Paşa’nın ‘’ayaklarını’’ öperek bağışlanmasını diler, diğer iftiracılar da hemen tornistan yaparak, paşanın kulu ve kölesi olurlar.
Deli Hüseyin Paşa
Girit’i kahramanca savunurken, onu çekemeyen de maalesef çoktur. Onun şöhretini ve başarısını kıskananlar arasında İstanbul’da vezir-i azam da bulunmaktadır ve padişah’a şikâyet ederler ve derler ki, Paşa, Girit’te askere eziyet etmektedir.
Deli Hüseyin Paşa yine gürler:
…! Baka, gaza yoldaşlarım. Hak kelâmı ne ise diriğ (Esirgeme) etmeyin; dünya ve ahirette sizden şehadet isterim!…
Girit’teki asker, Paşanın yanında kenetlenir ve bu badirede aşılır.
Padişah, önce gerçeği görür ve Deli Hüseyin Paşa’yı sadarete getirir. Ancak irade-i şahane Girit’e varmadan, ona haset edenler yine hünkârın kanına girerler.
Emir, tebliğ olmadan, Deli Hüseyin Paşa getirilmediği makamdan azlolunur.
Sadarete gelen Köprülü Mehmet Paşa bile bu ‘’yiğitten’’ korkmaktadır, nefsine kapılır ve onu bir an önce devre dışı bırakmayı düşünür.
Gidip padişah’a ‘’ Kendisine onca akçe ve mühimmat gönderdik, başarılı olamadı’’ diye yalan söyler.
Ve… Bu yalan/dolanlara akıl erdiremeyen Paşa, pasif göreve alınır ama buradan da kendisine rahat vermezler, kellesi istenmektedir.
Artık onun da bu oyunlar karşısında takati kalmamış ‘’Bana edenleri Allah’a havale ettim!’’ diyerek boynunu cellada uzatır! Allah ona rahmet etsin.
Saygıdeğer Okuyucular
Ne yazık ki tarihimizde, özellikle de Osmanlı’dan böyle hayata hüzünlü vedalar olmuştur. Ancak tarih onları aklamış, gerçekler gün yüzüne çıkmış ve mağdurların arkasında rahmet okunmaktadır. Buna karşılık düzenbazlara – bu satırlarda yer vermek istemezdim ama- lanet okunmaktadır.
Hepsi gerçek dünyalarına kavuşmuş ve Cenabı Hak huzurunda yüce divandadırlar.
Ve… Yine, Allah ile kul arasındaki hakların belki Cenabı Hak tarafından affı mümkündür ama, bir ayet-i kerimesinde huzuruma ‘’Kul Hakkı’’yla gelmeyin diyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.