- 814 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YEŞİL DİVRİĞİ DE UNESCO’NUN ULU CÂMİ'Sİ
YEŞİL DİVRİĞİ DE UNESCO’NUN ULU CÂMİ’Sİ
Anlatımlarım da her ne kadar hikaye dilini kullanıyor olsam da yazdıklarım; aslında soygeçmişimin, yaşanmışlıklarının, acı tatlı gerçekleridir. Bize miras kalan anılar içerisin de, UNESCO dünya kültür mirası listesine alınan Sivas-Divriği Ulu Câmii Külliyesi’nin Cennet Kapısı;
Benim için kapağında taş sanatının nakşedildiği ,derin anlamları olan şaheser bir kitabı ifade eder. Güneşin sabah, öğlen ve ikindi zamanları ışıklarıyla taradığı camii kapılarında; taç kapıda kuran okuyan, cennet kapısında namaz kılan ve darüşşifa taç kapısında dua eden insan siluetlerinin görülmesi, soy büyüklerimizin giderken izlerini taşda gölgelerini kapıda bıraktıklarının en somut delilidir. Divriği Ulucâmimiz eski zamanlar da sosyal olayların yaşandığı kutsal ve önemli bir mekânmış. Rahmetli ulu dedem Basmacıoğulları’ndan Halil Ağa; çok hayırsever, devrinin ileri gelen saygın ve sevilen ağalarından biriymiş, her yıl Divriği Ulucamii avlusunda yeddi gazan kaldurur, kurdu guşu doyururmuş. Yetim erkek çocuklar ile yoksul ailelerin erkek çocuklarını , hayrına sünnet ettirir, mevlütlü şenlik yaptırırmış. Bu sünnet şölenleri için, bir yıl önceden hazırlık yapılır, Ağa kendi sürüsünden kaç kazan aş kaynatacaksa o kadar hayvanı kesimlik ayırırmış.
Ayrıca o sene harmanda ki ürünlerden gerektiği kadarı saklanırmış. Örneğin; çerezlik için nohutlar, saratbaşı leblebi olarak kavrulur, Arapgir’in meşhur kuru üzümü ile karıştırılıp ceviz ve sütlü kavurga ilave edilip şölende dağıtılmak üzere harmanlanırmış. Halkı Ulucamii’ye davet edecek okuyucu kadın (Ulak)’lar kollarında kur’an çantalarıyla;
-hu gomşu Basmacılı’nın gor mövlüdüne okundunuz(Basmacılı ailesinin şölen mevlüdüne davetlisiniz )diyerek evleri dolaşırmış. Ayrıca kasabanın çarşı meydanın da dellal bağırır. Bu Perşembe Ulu câmi’de Basmacıoğlu Halil Ağanın sünnet konuğusunuz diye haber duyuru yaparmış.
Bu şenliklerde kirve olacak kişiler mutlaka köy ağalarından seçilir, sahipsiz yetim çocuklara böylece sahip çıkılır, kasabanın köylerle ilişkisi yedi göbek(kuşak) devam edecek bir akrabalık kurumu gibi pekiştirilirmiş. Yeri gelmişken rahmetli Sn. Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün o anlamlı sözünü ; ’’KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR’’ ve Sn.Bülent Ecevit beyin ‘’KÖY KENT PROJESİNİ’’ anımsamadan geçemeyeceğim.
Köylü kirveler o gün sünnet çocuğunun ailesine hediye olarak getirecekleri koçları katırlarına yükler, en önde at üstünde bir kişi elinde Türk Bayrağı tutar ve kervan arka arkaya dizilir, davul zurna eşliğinde kasabaya girerlerken, adeta sarayın mehteran takımını andırırlarmış. Bugünkü sünnet düğünlerin de Mehteran takımının marşlarla açılış yapması, bizlere tarihimizin o şanlı ve asil günlerini hatırlatmaktadır.
Sünnet çocukları başlarında beyaz namaz takkesi, beyaz uzun entari giymiş olarak, mihrabın önünde halka şeklinde dizili otururlarmış. Ulucâmi’ de okunan mevlüdü şerif câmi’nin o mükemmel ses akustiği ile çok güzel seda verip yankılanırmış, Câmii’nin Cennet Kapısı girişinde ki salonda şadırvan (havuz) kenarında sıralanmış kur’an kursu talebeleri , ellerinde dervişan def’lerle çok içli ilahiler söylerler, dinleyenleri mest eder de cennet kapısından girmiş hurilere çevirirlermiş. Câmii’nin darüşşifa bölümünde dualarla sünnet edilen çocuklar ağızlarına lokum tıkalı halde, omuzlarına da babaannemin yaptırdığı,şehzadelerin ceketlerinden örneklenmiş, fes rengi kadife kumaştan sırma ile işlenmiş ceketler koyulup, birer, ikişer beyaz örtülü minderlere yatırılırlarmış. Yaşlıca sevecen bir amca da ‘’Oldu da bitti Maşşallah, Güveyliğini Görelim İnşallah’’ diyerek çocukları eğlendirmeye çalışırmış.
Bir zamanlar hasta olanların şifa bulması için bir gece Ulu Câmi’ de yatırılması adet halini almış olup bu durum ; Ulu câmii içinde ki darüşşifa (Hastane)’den kaynaklanmaktaymış. Zira Câmi’yi yaptıran Selçuklu sultanı, Ahmet Şah ve eşi Turan melek Hatun hazretleri yine kendi adıyla anılan (Ahmed-i Şah Suyu ) çok şifalı kaynak suyunu Divriği halkına sunmakla kalmamış; Ulucâmii’nin içindeki büyük şadırvanda şırıl şırıl dökülen su sesi eşliğinde, hastaların bu suyun hem sesiyle, hem içirilip banyo yaptırılmasıyla tedavi edilmesini sağlamış. Yani Abı hayatmış. Hayat veren su günümüzde Ulucâmi’nin içindeki sekiz türbe mezarda yatan, Selçuklu Hanlığının ileri gelenlerine atfen, Yeşil Divriği’nin sekiz semtinin sokağında, rahmetli Naci Demirağ bey tarafından ‘’Naci Beg’’ çeşmesi adıyla hayrat olarak halka sebil edilmiş.
Dedem şölen yemeğini kasabanın en usta keyvenilerine (Aşçı) pişirtir. güveçte türlü, hoşov(üzüm veyahut erik hoşafı), etli pilov(alatlı Divriği Pilavı) tatlı olarak da kadayıf bağlatırmış(Kadayıfları tepsiye dizdirmek). Câmiiye gelemeyen yaşlı kişilere bakır bakraçlarla hoşov, kapaklı sahanlarda pilov yollanır, hayır duaları alınırmış. Bu arada herkes kaşığını kendi evinden götürürmüş külfeti(aile bireyleri)’ne göre yani kaç kişi katılacaksa o kadar kaşık alır giderlermiş. Kadınlar genç kızlar ve gelinler, gor mevlüdüne en güzel elbiselerini giyinir, kızlar üçbeş dediğimiz ipek şalvarlı güzel bir kıyafet,gelinler bindallı ve orta yaşlı olanlar da kadife elbiseler giyerler çarşaflarının koltuk altına seccadelerini sıkıştırıp Ulucâmii’nin yolunu tutarlarmış.
Yemekler câmii avlusunda yer sofrasında yenilir, mevlüt dinlemek için kadınlar kadın bölümüne (haremlik) , erkekler de camii büyük salona(selamlık) geçer otururlarmış, bir taraftan bakır maşrafalarla gülsuyu ikram edilirken, fişenklerde (Külah şeklinde kağıt keseler) beyaz mevlüt şekeri , lokum ve gülyağı dağıtılır, câmii’nin içi adeta miski amber gül bahçesi gibi kokarmış.
Elbette bu ilahi şölenler de en güzelini ,en güzele adamak anlamında bir gelenek daha varmış . Genç kızlar el emeği göz nuru işledikleri seccadeleri renk renk, desen, desen bir dilek nakışı, gönül bakışı ulviyetinde türbeğaha bırakır orta yaşlılar da güzel bir tesbihi camii sütunlarındaki kancalara asarlar dualarını dillerinin döndüğünce ve gönüllerince ALLAH’a iletirlermiş. Ulu câmii’nin şölen sonrası ve her cuma birkaç aile tarafından temizliği yapılır halıları itinayla silinirmiş, zira bu camideki halılar ramazan ayında ve yılın diğer kutsal aylarında câmii’ye hayır olarak getirilen çok kıymetli el dokuması ipek halılarmış. Dedem şölen sonunda sünnet çocuklarına tek tek altın takarmış, fakat yıl boyunca eşine borçlu kalırmış şöyle ki; o zamanlar banka, banker ,tefeci olmadığından, takılacak altınları babaannemin başında taşıdığı zovgatbaş denilen, altın dizili fesinden borç istermiş. Babaannem de yirmi ,otuz artık ne kadar lazımsa, fesinden keser verirmiş .
Düşünüyorum da Türk’ler çok eski çağlardan beri eşleriyle hareket eder, kadınlarının sözüne değer verirmiş. Hani hükümet gibi kadın sözü var ya o günlerden gelmedir. Oysa ki bugün kadın ötekileştirilmekte, câmiye gitmesi, gülmesi, değer görmesi adam yerine konulması adeta yasaklanmaktadır. Her ne kadar şimdiler de kadına altın takmak yöntemi Güneydoğu illerimizde kadınlara altın takarak sürdürülüyor olsa da, günümüzde bu durum asıl amacını aşmış insanlarımız sadece vergi kaçırmak adına kadınlarını kuyumcu dükkanı gibi gezdirir olmuşlar. Geçmiş zamanlarda her şey halk için, toplum içinmiş, kadın da çok değer verilen hatun kişiymiş, o zamanlar ailelerin zenginliği yoksullar içinmiş ,komşuda pişer bize de düşer misali herkes komşusuna güvenir onun varlığını almak için yaşamına silah sıkmazmış. O zamanlar da insana değer vermek yardımlaşmak ne güzel toplumsallaşmak örneğiymiş.
DİVRİĞİ ULU CÂMİİ
MİNAREDE EZAN SESİ
MİNBERİ MEKÂNLAR HASI
AHMET ŞAH’IN ŞAHANESİ
SELÇUKLULAR* ABÎDESİ
MİHRÂB-I HADİS DÖŞELİ
ONİKİ YILDIZ KÖŞELİ
KARTAL BAŞLI NİŞANELİ
MENGÜCÜKLER* HEDİYESİ
USTALARI NAKIŞ VURUR
DÖNER TAŞI ZAMAN DURUR
GÖLGESİ SECDEYE VARIR
DİVRİĞİ ULU CÂMİ’Sİ
SUYUN İÇEN BULUR ŞİFA
TURAN MELEK’*DEN BİR VEFA
MÜMİNLERE DARÜŞŞİFA
MİRASLARIN NADİDESİ
Şiir : “Hülya Aslan 1999, ‘Gönül Gözü’ adlı şiir kitabından.”
*Divriği Ulu Câmiî : Mengücükler’den Ahmet Şah tarafından 626/1228-9 yılında inşa ettirilmiştir. Divriği Ulu Câmii ve Dârüşşifa’ sı 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmıştır.
*Mengücükler: Selçuklu Sultanı Alparslan’ ın komutanı, Mengücük Gazi tarafından, Sivas’ın, Divriği ilçesinde; kurulmuş (1072-1118),Türk beyliği
*Ahmet Şah : Divriği Ulu Câmii’ni yaptıran , Mengücük Türk beylerinden.
*Tûrân Melek : Ahmet Şah’ın eşi. Divriği Ulu Câmii Dârüşşifa’sını yaptırmış hatunkişi.
Divriği Ulu Câmii; mihrapta ki şekillerden ( Hilâl) Allah yazısını ifade eder.
in
Share
.
www.artukluhaber.net/yazar-_________________yesil_divrigi_de_unesconun__ulu_c%C3%A2miisi-1109.html
YORUMLAR
Tebrik ve Selâm ederim... sağlıkla kal.
kadiryeter Ocak,2016
kadiryeter tarafından 1/31/2016 10:51:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hülya BASMACI
''YEŞİL DİVRİĞİ DE UNESCO'NUN ULU CÂMİ'Sİ'' >TDk tarafından doğru kabul gören bir yazılım şekli bende ona göre düzelttim uyarınız için teşekkürler selamlarımla
Ayrıca dilimize ve dinmize kısaca kültürümüze yabancılaştırıldığımız doğru tesbitiniz farkındayım dilerim düzelir herşey .
bilgi dolu çok anlamlı bir makale,
beğeni ile okudum.
Özünde Türk kültürünün derin izlerini barındıran bilgilerle dolu.
O zaman Türkler gelenek ve göreneklerine ve dinlerine çok bağlıydılar.
gerçek manada dinlerine..
şimdilerde bir Arap kültür ve merakı sarmış Anadoluyu. bu durum bizi bozdu velhasıl.
Toplum bırakmış geleneklerini, yaşadıkları dine inanmaya başladı..
şiirde oldukça güzeldi
saygılarımla