SEDEF’İN MECNUN’A AŞKINI İTİRAF ETMESİ (LEYLA İLE MECNUN)
Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi! Elbette bazımız çılgınlar gibi sevmemiş olabilir ama o kişiler başka başka şeyleri de çılgınca sevmemişlerdir hayatlarında. Her neyse burada onu tartışmaya açma niyetinde değilim. Ben yine dizimden bahsedeceğim biraz. Daha doğrusu dizimin sadece bir sahnesinden bahsedeceğim. Sadece bahsedeceğim bu sahne diziyi izlemek için yeterli bir neden. Beni ağlatan (normalde film izlerken ağladığım görülmemiştir) sahneyi izlemek için 41 bölüm geride bırakıp 42.bölüme gelmeniz gerekiyor.
Sanırım önümüzde üç beş yıl boyunca bu sahneyi izleyince üzüleceğim. Üzülmeme sebep olan bir şeyler mi yaşadım zamanında… Hayır, tam olarak o tarz durumlara düşmedim belki. Ama ben de buna benzer durumlar yaşamışımdır belki. En azından teklif etmekten çekindiğim kızı düşünürken aklıma gelmiş olabilir böyle şeyler.
Senaryoyu yazan Burak Aksak’ı tebrik etmeliyim. Beni ağlatan bu sahneyi çeken yönetmeni de. Ve oyuncuları. Yani Ali Atay, Zeynep Çamcı ve Serkan Keskin… Üçü de çok iyi oynamış bu sahneyi. Diğer sahnelerde de iyiler elbette.
Ve geçelim bahsettiğim sahneye.
Sedef (Zeynep Çamcı) önceki akşam korkuyla elini tutan Mecnun’un heyecanıyla sabah erkenden İsmail Abi’nin denize ve gemilere el salladığı sahile gelir. O da denize ve gemilere el sallayacaktır. İsmail Abi’yi sahilde bulur her zamanki gibi. Uzaktan uzaktan bağırır:
‘’O da beni seviyor, beni! İsmail Abi!’’
‘’Hop! Kim?’’
‘’Mecnun! Dün gece böyle elimi tuttu!’’
‘’Elini mi tuttu? ‘’
‘’Masal çiçeğini almaya gittik Şirinler’e. Böyle elimi tuttu. Sonra ben sabaha kadar uyuyamadım! Ben dedim kimseye anlatmazsam delireceğim. Geldim buraya, denizlere anlatayım diye geldim.’’
‘’Çakal, yaban çakalı seni! O zaman bir an önce konuş Mecnun’la!’’
Ve İsmail Abi Sedef’i zorla Mecnun’un kapısına getirir. Kapı açılır. Mecnun gayet rahat bir yüz ifadesi ve biraz da küçümseyici bir hava ile ‘’Vay, muhtar ne haber?’’ der. Ne kadar kötü bir şeydir, insanın sevdiğinin insanı hafife alması…
‘’İyiyim Müdür, iyiyim! Müdür konuşalım mı?’’
Bahçeye geçerler. Mecnun gayet rahattır, Sedef renkten renge girmiştir. Direkt olaya giremez. Kendisini pizzacıda çalışan diğer kız olarak düşünür. O kızın derdine derman olmak için olayı anlatır. Kızın sevdiği çocuk şu boydadır, dedeleri vardır… Ten ten dir. Ten ten de ne oluyorsa artık… Mecnun olayı anlar ve basar kahkahayı.
‘’Sen benden mi hoşlanıyorsun kız? O ağız ne öyle! O utanma ağzı mı? Ha, ha, ha! Utanınca ağzın öyle mi oluyor? Sen demin ince ince bana mı yürüyordun! Geri zekâlı! Gelmiş bi de arkadaşım diyor. Ten tene benziyormuşum. Çok yakışıklıymışım. Karizmamdan ortalık sallanıyormuş. Benim işte. Olmaz ki öyle bir şey. Muhtarla müdür… Olabilir mi böyle bir şey! Muhtar ne yaptın? Valla seni seviyorum müdür. Ha, ha. Tutmaz, ikili olarak yürümez.’’
Sedef üzüntüyle, utançla kalkıp gider… Sokakta İsmail beklemektedir.
‘’Ne oldu Sedef! Konuştun mu Mecnun’la?’’ Ağladığını fark edince, ‘’Olmaz mı dedi sana!’’ diye sorar.
‘’Olmaz dese iyi. Benle dalga geçti. Eğlendi benle!’’
‘’Kim! Mecnun mu? Mecnun öyle şey yapmaz.’’
‘’Yaptı işte. Geri zekâlı dedi bana! Ben gidiyorum abi!’’ Ve ağlayarak gider. İsmail öfkeyle Mecnun evinin kapısını çalmak için bahçeden içeri dalar.
Tak tak!
‘’A İsmail Abi ne yaptın?’’
‘’Sen ne yaptın? Sedef’e sen ne kadar iyi bir insansın dedin mi?’’
‘’İyi bir kız! İyi bir insan.’’
‘’Ha!’’ der İsmail Abi.
‘’Bu geri zekalı ne yaptı biliyor musun?’’
‘’Ha, geri zekalı değil mi? (iyi ve geri zekalı)’’
‘’Ya çok geri zekâlı! Geldi, bıcı bıcı anlatıyor. Yok bir arkadaşı varmış….’’ Diye devam eder anlatmaya Mecnun. Hatasını anladığında çok geçtir artık. İsmail Abi ceketini çıkarıp yere fırlatır. Artık Mecnun’un abisi değildir.
Bu kadar… İlk kez bu sahnede Mecnun’dan nefret ettim ve tiksindim. Piyasa böyle binlerce gencin saftirik kızları Kezban yerine koyduğunu, dalga geçtiğini ve son tahlilde onları yatağa atıp yarı yolda bıraktığını anımsadım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.