- 505 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Merkez
Merkez
Evrenin merkezi neresi?
Evrende seçilen her hangi bir nokta evrenin merkezi olarak kabul edilebilir! “Zerre bütüne ayna” şeklinde düşünüldüğünde merkezde hangi nokta belirlenmiş ya da hangi noktadan bakılmış ise orasıdır! “Evrenin merkezi yoktur” yerine “Evrenin merkezi her noktasıdır” denilebilir! Boyutlar konusuyla alakalı olan bu durumu anlamak için önce “Boyutlar” konusu anlaşılmalıdır! “Merkez” konusu 3. Boyuttaki madde alanında orta, denge noktası gibi düşünülür! 3. Boyuttaki merkez olarak düşünülen nokta, 3. Boyutun tüm izafiyetine göreceli olmak zorunda! Bu izafiyetler; büyük-küçük, az-çok, önce-sonra, iyi-kötü, güzel-çirkin, uzun-kısa gibi pek çoktur! 2. Boyutta bu izafiyetler geçerli olmaz! Yani 2. Boyutta bir şey var ise o “Az veya çok” değildir; “İyi veya kötü de değildir; önce ve sonra diye de bir doğru üzerinde işaretlenmiş veya belirlenmiş değildir! 2. Boyutta “Merkez” ise bütüne ulaştıran her nokta yani merkez, her nokta! 1. Boyutta ise “Tercih” vardır! Hiçlikten tercih yapılır!
Evreni, nesnelerden yansıyan ışıkları üzerinden gözlemek, evreni tam, mutlak olarak gözlemek olmuyor! Işığın, maddi alan yani 3. Boyuttaki yansıması, hep önceye dair olabilir! 3. Boyuttaki “Önce-sonra” göreceliliği yani zaman göreceliliği ışık için de geçerlidir! O halde ışık üzerinden yapılan tüm gözlem “An” merkezinden bakılınca geriye düşecektir! Dünya’dan uzayı gözlemek, uzayın Dünya zamanından önceki anlarına dair olacaktır! Yani Güneş’te bir patlama yaklaşık 8 dakika sonra gözlemlenebilir! Şöyle düşünelim; Güneş patlamasının mana alanında yani 2. Boyuttaki tesiri anda olabilir iken görüntüsü ışığı 8 dakika gecikmeli oluyor!
Evrenin merkezi konusunda, “Her noktası merkez” ya da hangi noktadan seyir ya da ölçüm yapılır ise orası merkez” gibi düşünülebilir! Dünya’dan bakılınca genişleyen bir evren, Dünya merkezli bir ölçüm ya da gözleme görecelidir! Aynı şekilde başka bir galaksideki bir yıldızdan yapılan gözlem ve ölçüm de ora merkezli olacaktır! 3. Boyutta gözlemin ışık üzerinden yapıldığını bu yüzden tüm gözlem ve seyrin, ışığa izafi olacağını aklımızda tutalım! Merkez de ışık da izafiyetin bir ürünü! Merkezsiz ve ışıksız bir gözlem, ancak 2. Boyutta söz konusu olabilir bu da 3. Boyutta algılanamaz ve ispatı 3. Boyutun göreceliliği yüzünden yapılamaz! Evren hakkındaki kişisel gözlem ve seyir de “Ben” merkezli olmak zorundadır! Ben merkezli olmayan bir gözlem arayışı, başka bir “Ben” üzerinden olabilir! Yani kişi kendi “Ben” göreceliliğini aşmak için başkasının “Ben” göreceliliğini esas alabilir! Yani kendisi gözlem yapmaktan vaz geçer ve başkasının gözlemini esas alır! Bu durumda da “Ben” göreceliliği veya izafiyeti aslen aşılmış olmuyor!
Evrenin, gözlem yapılan veya merkez olarak belirlenen noktaya izafi genişlemesi konusu!
3. Boyuttaki “Işık hızı”, maddenin 3. Boyuttaki sınırını belirler. Işık hızını aşan "Şey", madde olarak 3. Boyutun algı araçlarıyla ölçülemez ya da bildik manada algılanamaz! 2. Boyut levhasında "Data" olarak varlığını sürdürür! Zaten 3. Boyutta gözlemlenenlerin ruhu ya da datası 2. Boyutta levhada var ki 3. Boyutta maddi alanda yansıması gözleniyor! "Ruh yok olmaz!" denmesi bundan! 3. Boyuttaki eskime, 2. Boyutta işlemiyor!
Dünya’dan bakılınca, genişleyen evren veya evrenden geçmişe dair gelen ışıkları düşünelim! Dünya merkezli bir büyüme gözlemlenebilir! Çekirdek, Dünya ve üzerinde uzay genişliyor! Uzaydan gelen ışıklar ise hep öncesine dair oluyor! Bu durumda zaman göreceliliğinde; Dünya, “An”; uzay, “Geçmiş” olur! “An” da geçmiş üretiliyor! Gelecek, andan geçtiğinde “Geçmiş” oluyor; uzay oluyor! Dünya’dan uzay üretiliyor ve uzaydan geçmiş yansıyor!
Gelecek, nerede üretiliyor?
Geleceği üreten 2. Boyuttaki ruhsal data ve 1. Boyuttaki “Tercih” olarak düşünülebilir! Birinci boyutta tercih edilen “Şey”, 2. Boyutta tasarlanıyor ve 3. Boyutta sergileniyor! Uzayı 3. Boyutta “Geçmiş” olarak düşünmüştüm; bu durumda Dünya da “An” olacaktır; 1. Ve 2. Boyuttaki aşamalar da “Gelecek” olarak düşünülebilir! Yani gelecek için insanın ya da kişinin kendi tercih ve tasarısı esastır! Geleceği kişi kendisi üretiyor ama bunu kabullenmesi kolay olmaz! “Başkalarının tercihleri tercihimizi etkiler konusu!” 2. Boyut için görecelilik olmaz demiştim yukarıda! Yani 2. Boyutta bir şey var ise o “Az veya çok” değildir; “İyi veya kötü de değildir; önce ve sonra diye de bir doğru üzerinde işaretlenmiş veya belirlenmiş değildir! O halde başkalarının tercihleri, aslen kişisel tercihi mutlak manada bağlamıyor! Bu konu “Kader-kaza”, “Elest” konularıyla alakalı ve çok ayrıntılı, uzun! Fakat anlaşılamaz değil!
Bilmek istersen seni,
Can içre ara canı.
Geç canından bul anı,
Sen seni bil, sen seni.
Kim bildi efalini,
Ol bildi sıfatını.
Anda gördü zatını,
Sen seni bil, sen seni.
Görünen sıfatındır,
Anı gören zatındır.
Gayrı ne hacetindir,
Sen seni bil, sen seni.
Kim ki hayrete vardı,
Nura müstağrak oldu.
Tevhidi zatı buldu,
Sen seni bil, sen seni.
Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu.
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
Hacı Bayram-ı Veli
Son tahlilde; evrenin merkezinde “Ben” olmak zorundadır! Çünkü insan, tüm boyutlardaki algılama ve seyrini “Ben” ile yapar! Ben göreceli algılar ve ben göreceliliğinden kurtulmak mümkün değildir! Görecelilikten kurtulmak için 2. Boyut bilinmelidir! “İlim, kendini inkar etmek!” değil “İlim kendin bilmek!” hakikat bilinir! Ben göreceliliğinden kurtulmak için başkasının göreceli seyrini esas alanlar, aslen “Ben” göreceliliğini aşmış olmuyor! Gözlemine güvenmeyen zaten başkasının gözlemini de içselleştiremeyecektir! Bu bir çeşit teselli olabilir, orası kişinin kendi tercihi! Bilmek 2. Boyuta uzanan hatta 1. Boyuta Ve hiçliğe ulaşan bir süreci kapsar! Bilmeden taklit ile bu aşamaları geçmek de mümkün görünmüyor!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.