- 268 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kapının sırdak hâli.
Aristo mantığının temel özelliklerinden biri "üçünü halin imkansızlığı" önermesidir.
Yani bir şey ya iyidir ya kötü;ya güzeldir ya çirkin;ya siyahtır ya beyazdır bu mantığa göre.
Oysa hayat bunun böyle olmadığını tam terine üçüncü halin hayatın her alanında kendini derinlemesine hissettirip,gösterdiği örneklerle doludur.
Karl Marks bile "emek","sermaye" çelişkisini belirleyici alıp,hem emeği,hem de sermayesiyle çalışan ve son yıllarda oldukça gelişen "orta tabakanın" varlığı ve gelişimini hesaba katamamıştır.Yani yanılmıştır siyaseten!
Tıpkı devrimin önce gelişmiş ülkelerde emek-sermaye çelişkisinin derinleşmesine bağlı olarak ortaya çıkacağı öngörüsünde olduğu gibi.
Günümüz dünyasını daha iyi anlayabilmek;olayların sosyal-kültürel ve siyasi boyutlarını kavrayabilmek için siyah ve beyazın dışında olan ve iki rengin arasında yer alan "gri alanının" varlığını hesaba katmak gerekir diye düşünmekteyim.
Evlerimizin ya da odalarımızın kapıları genelde 90 derecelik bir açıyla açılıp,kapanmaktadır.
Kapının pervazları açık ya da kapalı hallerinde birer derecelik açı kadar yer tutsa,geriye 88 (seksen sekiz) derecelik bir açı kalmaktadır.
Yani kapının açık ya da kapalı olmasının dışında yarı açık veya aralık halinde oldukça geniş bir yelpaze ve açı vardır.Bu aynı zamanda birden fazla "doğru" diye de okunabilir.
Ege’nin dağ köylerinde kapının bu "yarı açık" ya da "aralık" halinin adı "sırdak"tır.
Hayata kapı "metaforu" kullanarak bir anlam yüklemek istersek;açık ya da kapalı haliyle değil,sırdak haliyle bakılmasının hem doğru hem de gerekli olduğunu düşünmekteyim.Bu aynı zamanda Aristo mantığındaki "üçüncü halin imkansızlığı"önermesinin reddidir de.Açık ya da kapalı durumunda kapının pervazları birer derecelik açı kadar yer tutarsa,sırdak halde seksen sekiz derece yani seksen sekiz çeşit yol/yordam/yöntem de var demektir.
Onun için hayata da kapının sırdak halinden bakmak gerek sanırım.
Daha hoşgörülü olmak/olabilmek için.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.