- 2447 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLAMA ÇOCUK!
Namzet ıssızlığa şu boyutsuz güncenin satırlarına yığdığım günlük hezeyanlar.
Kırık ve kırgın alabildiğine, çatısı olmayan yaralardaki o tüketilmişlik kadar andan kopuk, dünden sızan, yarını olmayan belki de boyunduruğu mecalsiz, köhne zihniyetlerden vuran tokat misali, koynumda serkeş bir bulut kadar aşikâr iken hepten uzanan hiçliğe; hiçliğin adsız tınısında sakladığım bir düş yarası bırak gerçekleri, sorgulanan kıtalarca methiye, yazmaktan muzdarip kalem belki tek bir ünlem nazarında hibeli bir dokunuş kadar muzaffer bir edayla sarıldığım dostun uzanmayan eli, hanidir suskun hanidir cebbar hanidir sondan başa seyreldiğim bir rakımda, yoldan çıkmışlığı kadar zamansız tufanların belli ki başıma bela şu söyleyemediğim yaramda saklı tuttuğum, adını anarken ve uzaklaşırken adım adım…
Dündeyim ve ansızın sızan bir buhranda verdiğim kayıplarım kadar adsız ve asılsız bir hikâyenin hangi boynu bükük kahramanı ise sorgulanan, uçan halımda bir elim yağda olsa da koruyamadığım o çocuk yanım nasıl da yalpalarken, gözlerden ırak bir coğrafyanın safran sarısı kaybolmuşluğunda ve elimdeki atlasta işaretli bir nokta kadar ufacığım belki de koca bir derya şu ruhum, kanarken ve anarken adını usul usul.
Bir çocuk tek yoldaşım ve tek sırdaşım: Küçük, öksüz ve çelimsiz.
Bir gölge belki de rahvan kıtaların girizgâhında, gıyabında kırık bir imgenin, kayıp ve soluk yaprağında solmuş bir gül kadar kırgın bir yürek, imtihanı en derinde sefil bir derviş, hayıflandıkça düzenden, düzen bir kez çıkmışken yoldan, sorgulayan, sunuma altın tepside körelmiş bir vicdan kadar kayıtsız olmadı sus pus yetmedi hele ki bir kez koymuşken son noktayı.
Ey çocuk, susma sakın. Asla eğme başını öne ne de utan. İstifle öfkeni ve peyder pey at içindeki haykırışı uzak tepelere. Sen ki masum, sen ki en yalın, sen ki gözümün nuru. Bir ana babanın tek evladı, en kıymetlisi ve en aciz kulu adına düzen denen şu başıbozuk evrenin: Atlas yorganlarda serili zifiri karanlık, asılsız öngörülerde yitip gitmiş bir kez masumiyetin o ahenksiz tınısı kadar yalıtılmış olsan da evrenden, evrildikçe en dipte ve nasıl da hicap yüklü şu beşerin kayıp kimliği ve bir elinde neşter öldürürken aynadaki aksini yetmedi yığılı mahremiyet bildiği ve cafcaflı hayatların tekeri kadar bilmez iken gideceği istikameti, bir gölgeden ibaret ne ise sakladıkları ve çağırırken adını içinde kotarılmış bir rivayet.
Dört başı mamur, sivrildikçe dili, uzanamadığı tüm ciğerlere sızarken kansız bir mecranın en kanlı soykırımı: Çocuk aklın ermez inan ki… Hele ki o kara gözlerinde göğün saflığı sızarken yürekten çehrene, uzanan elin kalsa da boşlukta, cevherisin tüm ölü vicdanların çeperinde bir kez ölmüşken sanır mısın ki erecek başın göğe.
Melekler korur seni çocuk ve bil ki Yaradan’ın aşkı çağlar yüreğinde. Çıfıt çarşısı olsa da mezat aşklar, sevmese de kimse içindeki kayıp ve bakir masumiyeti, korkma sakın çocuk ve susma da hele ki anan baban kavuşmuşken rahmetine Hakk’ın elbet vebali boynuna şu kâfirin. Yeter ki iste, yeter ki gözle, yeter ki dokun elime olmadı bak gözlerimin içine. Sakın benzeme kimselere. Varsın yolun da olmasın yoldaşın da, anlık bir hüzün bile esaretinde şu körpe temennilerde saklı tuttuğun en mahrem düş’ünün. Düşünme ötesini çocuk ve asla hıçkırma. Dayanamam, dayanamaz gök kubbe, bulutlarda saf tutan melekler elbet verir el ele ve asla verme sırrını dost bellediklerine.
Dünden yorgunsun, bilirim nasıl da yoksun. Olmadığın hangi miraç ki sonsuzluğun pergel bildiği onca tahakkümü sırtlanmışken bir kez minicik bedenin.
Çocuk, ağlama görmez misin rahmeti engin Rabbimin, dilediğin yağacak başından aşağı hele ki bir vakti zamanı vardır bu çileli gönlün ereceği hidayetin.
YORUMLAR
Ve daha demincek yıllarda geçse demincek ilahi bir emirle ona ruh emanet eden melekle konuşuyordu bebek: "Beni dünyaya göndermeyin, orada kötülük varmış, orada savaş varmış, orada iki yüzlüler varmış" dedi "hem orada sizin gibi melekler yokmuş kim koruyacak ki beni siz olmadan"... şimdiyedek duyulmamış en güzel sesle melek: "merak etme sen, bizi görmesen de hep çok yakınında olacağız sana verdiğimiz emaneti senle beraber koruyacağız hem orada bizden daha iyi kalpli biri daha var seni çok seven ve koruyacak olan"... Bebek yine tedirgin, "peki ben onu nasıl tanıyacağım" der... Bebeğin baş parmağını bırakırken melek son defa seslenir "sen ona anne diyeceksin"... Ve belkide o ayrılıktandır, her doğan bebek ağlayarak dünyaya gelir ve her bebek meleğin son dokunduğu baş parmağını emer uyurken...
...Tebrikler dünyanın bütün çocukları adına saygı ile...
Gülüm Çamlısoy
televizyon karesinde, enkaz altında kalan defter ve kitaplarını göz yaşları içinde arayan küçük bir çocuğun yarattığı duygunun izdüşümüydü kaleme aldığım.
duyarlı yüreğinize selam olsun ve çok teşekkür ediyorum.
saygılarımla efendim...
hayırlı Cumalar dilerim.
Özünde burukluk, acı olsa da şiir gibi okunan bir yazıydı.
Tebrikler üstadım.
Selamlar.
Gülüm Çamlısoy
Sağlıcakla kalınız.
Saygılarımla dost kalem...