HAYATIMIN GERÇEKLERİ 1
Velhasılı…
İşçi çocuğuyduk, memur çocuğuyduk, esnaf,çiftçi çocuğuyduk.. Düşüncem, Lise zamanlarında 28 şubat’ın muhafazakar kesime, başörtülü öğretmenlerimize reva gördüğü zulüm üzerine, okuyup adam olup, devlette bir yerlere gelip bu tür zulümlere engel olmaktı. Devletin; bir görüşün eline geçip, diğer görüşlere zulmetmesine engel olmaktı. Lakin önümüzde katsayı engeli vardı, istediğimiz bölümü kazanmamız öküzün buzağı doğurması kadar zordu. Meslek lisesi mezunlarının %1 veya 2’si meslek öğretmenliklerini veya mühendisliklerini kazanabildi, öküze buzağı doğurtanlar o arkadaşlarımızdı. Geri kalanımızın da yüzde 35-40 ön lisans bölümlerine kayıt yaptırdık, geriye kalanlarımız ise fabrikalarda asgari ücrete tabii, karın tokluğuna işlere girdi, küçük meslek ve sanayii dükkanlarında çıraklığa başladı. Sonradan kendi dükkanlarını açanlar oldu, kendi dükkanını açanların da % 1 veya 2’si hala bu işine devam etmekte, çoğu fazla dayanamadı, onlar da fabrikalara müracaat ettiler.
Bir yıl ansızın, bir parti çıkageldi. Adı ak parti idi. Herkesi kucaklayan söylemleri vardı, 70’li ve 80’li yılların ikiye bölünmüş ve birbirine düşman olan aynı vatanın evlatlarının siyasetine karşı, bunlar; hep ortak olanın üzerinden söylem geliştirdiler, cumhuriyet kurulalı köşe başlarını tutmuş olan odaklar ile millet namına mücadeleye giriştiler.
O zamanlar önlisans öğrencisi idim, kaldığım devlet yurdunda ülkücü arkadaşların vesilesiyle tanıştığım, ilahiyat fakültesinde yüksek lisans yapan bir abim, geldi, tam olarak ne dedi, bilmiyorum ama: kendimi okuduğum meslek yüksek okulunun ak parti adına sorumlusu olarak buldum. Kimi zaman iki haftada, kimi zaman ayda bir okulumuzun bulunduğu ilçenin, il ve ilçe parti toplantılarına meslek yüksek okulunu temsilen katılmaya başladım. Yine aynı yıllarda gülen cemaatine mensup arkadaşların davetlerine katıldım, arada sırada evlerindeki, yurtlarındaki ve sosyal alanlarındaki etkinliklerine iştirak ettim. Nur cemaatinin diğer kollarına mensup arkadaşlarla da o dönemler tanıştım. Onların da etkinliklerine ve evlerindeki muhabbetlere iştirak ettim.
Üniversite, büyük şehir başkaydı. Bir sınıf arkadaşımın evlerinde bir kişilik yer boşalmış ve bana yurttan ayrıl, birlikte kalalım demişti. Sınıf arkadaşım lise yıllarında cemaat evlerinde kalmıştı, ancak üniversite; ve üniversite ortamının özgürlüğüyle birlikte kendini ortamlara salmıştı. Daha doğrusu ortamlara birlikte takılıyorduk, önceliği bir kız arkadaş edinmekti. Benim öyle bir derdim yoktu, yurtta kaldığım 2002 yılının 12 ocağında bir akşam kantine inmiştim, kantin kapısını açtığımla, kantinin orta masalarının birinde bir grup kız otuyordu, onların içinden birine -ilk görüşte aşk dedikleri- şey başıma geldi. 6 aylık bir uğraş sonucunda o kızla çıkmaya başlamıştım. Şimdiki aklım olsa; kızlardan fersah fersah kaçarım.
Her ne kadar ortamlara takılsak da, sınıf ve ev arkadaşımla en büyük amacımız DGS’nı kazanıp, mühendislik fakültesine dikey geçiş yapmaktı. Lakin bu çok zordu. 80 sayısal ve 80 sözel sorudan 75 üzeri netler çıkarmamız gerekiyordu hatta daha yüksek. Kendimize uyguladığımız ders programıyla ortalama 70 ve 71 netlere kadar çıkmaya başarmıştık. Bir deneme sınavında ikimiz de, rekorumuzu tazelediğimiz de (74 ve üzerine net) bu işi başaracağımıza inandık. O dönemlerde kpss sınavı da varmış, kendimizi denemek için 2004 kpss sınavına da girdik, amacımız sınav atmosferine ve stresine alışmaktı. Sınavlara alışkandık ama hazırlandığımız sınavı mutlaka kazanmalıydık. Uçarı kaçarı yoktu bu işin çünkü. Sınavlara çalışırken ben bulunduğum ilçenin üniversiteye hazırlık kurslarına da gitmeye başlamıştım. Makul bir ücret ödüyordum, yine de her ay ailemizin gönderdiği harçlıkları dört gözle bekliyorduk.
Üniversite yılları böyle geçerken, arkadaşımın okulunun uzadığı kesinleşmişti, ben ise ihtimal bitirecek, diplomamı alacaktım. Yine de bir yıl ona eşlik edecektim. Part time bir iş bulacak hem harçlık istemeyecektim ailemden hem de sınava hazırlanmak için bol bol vaktim olacaktı. Lakin, finaller bitip, transkripleri elimize aldığımızda, ortalama sınıf geçme notu olan 2,00 puanı, 1,88 ile kaçırdığım gerçeğiyle soluğu, bölüm sorumlusu öğretim görevlisinin yanında almıştık. Hocam, 0,2 puan için mezun olamıyorum, bir şey yapın. Bir hayli konuştuktan sonra, çocuklar yapabileceğim bir şey yok demişti. Sonraki yıl bir dönem boyunca sadece pazartesi günleri öğleye kadar dersim vardı. Bir lokatanya da işe girmiştim garson olarak.
Sonuç mu: DGS’ında ikimiz de istediğimiz netleri yakalayamadık, birimiz 69 ve 71 net çıkarmıştı galiba o bendim, diğerimiz de üç aşağı beş yukarı aynı netlerle hayal kırıklığına uğramıştık.
Kız arkadaşım ise devlet memuru olmuştu sağlık sektöründe, paramedik. Sanırım; 2005 yılının kurban bayramının 3. Günü terkedilmiştim. O gün telefonumu kaldırıma çarpmıştım, deli gibiydim, inanamıyor, kaldıramıyor, hazmediyordum olanları.
Memleketime döndüğümde işsiz güçsüz… ne aşkta, ne okul ne de hayatta kendi hedeflerimde konusunda başarı sağlayamamıştım.. Lakin bir defa siyasete bulaşmıştım, kendimi memleketimin ak parti gençlik kollarında buldum. Takvimler 2005’i gösteriyordu. Toplantılar, etkinlikler ve gençlik kolları olmamınız dolayısıyla il ve ilçe başkanlıklarının etkinliklerinde ayak işlerini yapmaya başladık. Bu arada 2004 yılında girdiğim KPSS sınavında aldığım 87,56 mı neydi, puan ile devamlı tercihler yapıyor, sonuçlarını takip ediyordum.
Bir gün emmioğlum aradı ve bir otobüs firmasının merkez yazahanesinde kasada buldum kendimi, işe girmiştim, sabah 04:30 gibi yazahaneyi açıyor, öğleden sonraya kadar bilet kesiyordum yolculara. Parti çalışmalarına da aksatmadan katılıyordum, gençlik kolları olarak üç ayda bir dergi çıkarıyorduk. Hayat böyle devam ederken, bir gün evimin yolu üzerindeki bir kırtasiyeye girdim, üniversitede hayli kitap okumaya başlamıştım ve memleketime döneli ise kitaplardan uzak kalmıştım. Kırtasiyede okuyabileceğim kitaplara bakarken, köyümden bir abimle rastlaştık. Hal hatır ederken, bana bir kitap hediye etti ve haftada bir çay içiyor, sohbet ediyoruz, istersen seni de çağıralım dedi. Hediye ettiği kitabın adı, Hoca Efendinin kitabı: Fasıldan Fasıl 4’dü. İşimden arta kalan zamanlarda parti çalışmalarına katılıyor, haftada bir de hizmet hareketinin çay sohbetlerine katıyordum. Aradan 2-3 ay geçmeden, 2004 kpss puanımla ikinci veya üçüncü yedek atamalar sonucu, postacı kapımıza bir bakanlığın zarfını bırakmıştı. Memur olarak atamam yapılmıştı sonunda. Lakin yakın çevremden bir yengem, bir bayramlaşmada sen de parti kanalıyla kendini işe yerleştirdin sonunda, bizimkilere de bir iş ayarla artık oğlum, demişti. O an ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum ama o haftaki toplantı da bu durumu dile getirmiştim gençlik kolları başkanımıza, bu atamada partinin bir etkisi var mı? o da gülmüştü: böyle bir şey olsa benim yiğenlerim hala neden üniversite mezunu olarak boşta geziyor, demişti. Hem böyle bir şey olsa, neden üçüncü yedeklere kadar devamlı tercihleri takip ettin sen, ilk tercihinde yapılırdı ataman. Rahatlamıştım. Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değildi çünkü.
Ver elini bir başka şehir…o şehir bile, beni terkeden, kız arkadaşımın şehri idi.
YORUMLAR
Merhabalar sevgili kardeşim. Hayatınızdan daha doğrusu üniversite yaşamı ve sonrasından ilginç kesitler sunan anı-yazınızı özümseyerek okudum.
Benim yazımdan etkilenmiş olmanız da ayrıca onur verdi teşekkür ederim.
Devamını ve sonucu sabırsızlıkla bekliyorum.
Selam ve sevgi bıraktım buraya.