- 958 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KOCAMAN BİR AİLEYİZ BİZ
KOCAMAN BİR AİLEYİZ BİZ
“Ben Figen’i çok özledim anne.” diyen bir yeğenim var.
Üç yaşında adı Sarp.
Sosyal statüm, dinim, dilim, kimliğim ailesel statüm hiç bir şeyim umurunda değil.
Onun teyzesi olduğumun bilincinde değil. Kan bağımızın farkında değil.
Bazen aylarca beni görmüyor.
Öyle her zaman sürprizlerle hediyelerle veya onun ilgisini çeken herhangi bir şeyle karşısına çıkmıyorum.
Benden her hangi bir çıkarı yok ama beni gerçekten çok özlüyor.
Hele bir Tuğra var o sadece Figen değil Figenciğim demeyi de öğrendi.
Sarp’tan büyük beş yaşında.
Eğer onu üzer veya keyif aldığı bir eylemden alıkoyarsam “kalbimi çok kırıyorsun Figen” diyor bana.
Her telefon konuşmamızın sonunda; “Seni seviyorum Figen kendine iyi bak olur mu? ”
Demeyi ihmal etmiyor.
Sonra bir Atakan’ım var çocukken hala sen kimseyle evlenme büyüyünce ben seninle evleneceğim diyen. Şimdi on beş yaşında.
Hatırlatsam “hala sus yaaa” diye yanakları kızaran koca danam benim.
Ah Kübra’m, canım Kübra’m, ilk göz ağrımız Kübra’m.
En büyük baş belası ağabeyimin; en büyük baş belası kızı ailenin ilk göz ağrısı.
Başlı başına konu olmaya aday zilli.
Yukarıda anlattıklarım ağabeylerim ve ablamdan olma yeğenlerim.
Örneğin bir ağabeyim var beş vakit namaz kılar hem sağcıdır hem aşırı dinci “aşırı dediğime bakmayın.
Bizim ailede körü körüne sorgulamamak araştırmamak aşırılık hoş karşılanmaz ayıplanır.
Birlikte yeni yıl kutlar kola kadehini kaldırır yatsı namazını kılmadan da yatmaz.
Diğer ağabeyim caminin kapısından geçmez.
Güzelde içer, sağcıdır kendisi ama dindar olduğu konusunda şüphelerim var.
Bitmedi.
Bir ağabeyim daha var o hepten karışık, namaz kılar içki içer gece hayatı var.
Orucunu asla aksatmaz üstelik solcuda.
Aynı ülkem gibi, beşeri her şeyi harmanlamış.
Son olarak ablaaaam.
Ablam kesin Atatürk’ün soyundan geliyor; ilerici çağdaş modern hırslı azimli inançlı.
Tam bir Türk kadını.
Ona hayranım.
Ben mi?
Hiç sormayın.
Siyaset neymiş din neymiş bir türlü öğrenemedim, hala öğrenmeye çalışıyorum. Umarım ölmeden öğrenirim. Ancak doğuştan solağım doğam gereği elimde değil.
Kısacası bizim ailede her tür insana rastlamak mümkün.
Övünerek söylemeliyim ki en sağcımızda, en solcumuzda, liberalimizde; din dil renk ayırımı yapmaz. Çünkü insan insandır.
Canlı canlıdır, kimse kimsenin yaşam hakkını almaya sahip değildir.
Dünya üzerinde hiçbir sınır çizgisi yoktur.
Bunu biliriz.
Bir de kuzenlerim var Sevda’m, Ferda ablam, evcilik arkadaşım Gökhan, Cengiz ağabeyim, Engin ağabeyim, Nurdan, Çiğdem, Reha, Seha, Alparslan say say bitmez.
Bitti sanmayın.
Kuzenlerimin çocukları var elimde büyüyen onlarında halası teyzesiyim.
Kocaman bir aileyiz.
Ben kuzenlerimle yıllarca aynı yatakta kardeş gibi büyüydüm.
Bizlerde misafirliğe gidildiği zaman; sohbet muhabbet yemek içmek bitmez. Sonrada evin her köşesi yatak olur. Kim kimin koynuna denk gelirse yatar uyur.
Yorgan altı fısır fısır sohbetlerimiz bitmez.
Sabahı sabah ederiz.
Kurdeşen dökeriz yorgan altında hele bir sesimiz çıksın bir yerden bir terlik mutlaka gelir en kaba etimize.
Bir kuzenim var “dı diyemiyorum hala” rahmetli Cengiz ağabeyim…
Onu belli bir yaşa kadar öz ağabeyim sanarak büyüdüm. Kuzenim olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım. Uzunca yıllar bizde yaşadı.
Ben nereden bileyim ki kuzenim.
Onun yeri apayrıdır.
Kardeşlerimin acısını yaşamadım, umarımda yaşamam.
Ancak onun acısı hala kalbimin bir köşesinde kapanmayan bir yara gibi kanar.
Biz Sivaslı bir aileyiz.
Akraba evliliğinin normal olduğu gibi kanılar var bize dair.
Ancak biz aynı yatakta yattığımız kuzenlerimizle değil evlenmek, kuzen bile demeyiz.
Dedim ya ; bizde kuzen yeğen kardeş ayırımı yoktur. Yaşımız ilerledikçe biliriz, kim yeğen kim kuzen kim kardeş.
Sırf bununla da bitmez.
Hala, amca, dayı, teyze, yenge, enişte; onları da yaşımız ilerledikçe ayırt ederiz. Hangisi annemin kardeşi hangisi Babamın kardeşi bilmeyiz.
Ayır gayrı yoktur bizde.
Ben gecelerce amcam ateşlendi diye annemin başında nöbet tutuğunu, dayım için babamın günlerce yollara düşüp hastanelerde refakat ettiğini bilirim.
Bunları neden mi anlatıyorum!?
Annem babam ailemin özellikle yaş almış nesli kapalı namazında niyazında insanlar.
İslamiyet’in hakim olduğu Türkiye topraklarında Müslüman bir ailede doğduk büyüdük.
Her evde mutlaka bir kitaplık ve o kitaplığın en ön kısmında Kuran’ı Kerim olmazsa olmazımızdı.
İnanırım inanmam sorgulanmaz.
Kutsal bütün kitaplara ve herkesin inacına saygısı duyarız.
Ancak bizde bırakın kan bağı olan herhangi birine yan gözle bakmak; uzaktan tanıdığımız herhangi birinin eşine nişanlısına sözlüsüne sevdiğine, hatta mahallenin kızına yan gözle bakmayız.
O artık bizim dünya ahret bacımız ağabeyimiz olur.
Biz özenle seçilmiş ve dünyaya getirilmiş bir aile değiliz.
Eminim ki çok değil.
Biraz geriye dönüp bakarsak dünlerde her birimiz böyle büyüdük büyütüldük.
Kafamız karışsın.
Birbirimize düşelim.
Babamızdan bile şüphe edelim.
Saçma sapan sapkınlıklara öfkelenelim.
Biz bunlarla oyalana duralım, o esnada; alan alsın, satan satsın, kaçan kaçsın, ölen ölsün, gözümüz görmesin.
Kulağımız duymasın.
Sesimiz çıkamasın.
Evet, böyle gerçekler var ve tabi ki duyarsız kalıp göz ardı etmemeliyiz; ancak bunu genelleyemeyiz, bu bizi içten içe çürütür.
Kimse bir kendini bilmez öyle böyle dedi diye karısına kızına yan gözle bakmaz benim topraklarımda.
Yok böyle bir sapkınlık.
Biz sapık sapkın hastalıklı bir toplum değiliz.
Ne geleneklerimizde, ne de genlerimizde yok böyle birşey!
Artık silkelenip kendimize gelelim.
İnsan önce ailesi için yaşar.
Bütün çabalarımız ailemizin sevdiklerimizin yarınlarını inşa etmek adına değil mi zaten.
Kardeşi kardeşe babayı anneyi evlat’a kırdıramazlar.
Gelmeyelim galeyana oyuna.
Gelirsek ne mi olur.
Yaşadığımız coğrafyaya bi bakın.
Her şey çok açık değil mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.