Ölüler Diyarı 10. Bölüm
Şu çamura bir bak elime aldığım. Bana ne kadar da çok benziyor. Benden çok işe yaradığı kesin. Ama bir gün onun gibi olacağım. Ellerimi kirlettim. Bir kucak dolusu cesetle. Cesaretime ne oldu? Üzerinde oynanmış kuklacıklarla dolu bir gölde kulaç atmam. Saf bir cesette can bulmak umuduyla…
Adam da öyleydi… Çamur içinde kalmıştı. Ama o çırpınıyordu…
***
Maina rektayı zindana bırakıp zindanın girişini büyüledi. Galionlardan birini nöbetçi olarak bıraktı. Ardından Piram Kalesine dönmek üzre yola koyuldu. “Mau’nun planı ne olabilir?” diye düşündü. Mau iyi ruhların tarafındayken kötü ruhların en korkulu düşmanıydı. “Peki ya Bay O. Bu olaya dahil olacaktır. O zaman ne yapacağız…” kendi kendine mırıldandı.
Maina Piram’a gelmeden önce Tiros gezegeninde Lord Freh’in varisiydi. Ordu komutasındaki zekası mükemmeldi. Acımasızlığı ile bilinirdi. Fakat Tiros’un Kanur gezegeni ile son savaşında esir düşüp Kanurlar tarafından akıl almayacak işkencelere maruz bırakılmıştı. Son olarak Kanur topluluğu önünde idam edilecekken Mau gökyüzünden inanılmaz bir heybetle gelip ilk kez birisi henüz son nefesini vermeden ruhunu almıştır. Mau kendi ordusunun başına geçirebileceği bir deha arayışı içindeydi. Ta ki Maina’nın varlığından haberdar olana dek. İlk günlerde Mainayı zindana kapatıp onu karanlığa mahkum etmişti. Bir sene sonra gelip bir anlaşma yapmış ve eğer Mau için savaşıp orduyu komuta ederse Tisor gezegeninden intikam almasına yardım edeceğini söylemişti. Kabul etmediği takdirde sonunun tahmin bile edemeyeceği şekilde azaplı olacağından bahsetmişti. Maina ise bir an bile tereddüt etmeden kabul etmişti.
***
Bay O gözlerini gökyüzüne dikerek , “İşte Siyadel Vadisi.”
Sam ise yere bakıyordu. Ayağıyla çamurları eşeledi. “Bay O kusura bakma ama burası bir çocuk parkı.”
Bay O yavaşça başını Sam’e doğru çevirdi. “Ciddi olamazsın Sam. Gerçekten mi? Burası bir çocuk parkı mı? Vay canına. Gözlüklerimi takmayı unutmuş olmalıyım.”
Sam şaşkın bir ifadeyle; “Nasıl yani? Sizin de sağlık sorunlarınız mı oluyor? Bir de gözlük mü kullanıyor sun?”
Bay O saçları olsaymış tutup yolacakmış gibi başını tuttu. “Sam ciddi olamazsın. Tam bir budalasın.”
Sam kahkaha atarak, “Bay O bu sefer şakaydı. Gözlük kullanmayacağınızın farkındayım. Lens tavsiye edebilirim. İlklerde biraz rahatsız ediyor fakat alışınca pek de sıkıntı olmuyor.”
Bay O kaşlarını çatıp tam bağıracağı sırada, "Tamam Bay O. Sakin ol biraz eğlenmek istedim.”
“Sen eğlence mi istiyorsun? Demek eğlence istiyorsun?” Etrafına bakınıp sesini yükseltti. “Bakın bu arkadaşımız eğlence istiyormuş.” Sam iyice tedirgin olmuştu. Bay O cebinden kalem gibi on santimlik bir metal çubuk çıkartıp elinde çevirdi. “Bunu izle Sam. Kaçırmamalısın!” Metal çubuğu ucundan tutup yere doğru savurdu. Çubuk birden bire iki metre oldu. Bir ucunda koyu lacivert renkte yarım daire şekli oluştu. Diğer ucu ise mızrak ucu kadar sivri oldu. Sam istifini bozmadan dikkatle izliyordu. “Bu… Bu nedir Bay O?” Bay O gülümseyerek, “Bunun adına eğlence denir evlat!” dedikten sonra uzun çubuğu kaldırıp yere sapladı. Eş zamanlı birden çevredeki bütün ışıklar söndü. Gökyüzündeki ay bile yok oldu. Her yer zifiri karanlık olmuştu. Sam sağına soluna bakındı. “Bay O! Nerdesin! Bir dakika! Sesim!! Sesimi duyamıyorum. Sağır mı oldum?!... Bay OOOOOOO!” sesi çıkmıyordu. Öksürmeye çalıştı. Etraf yavaşça aydınlanmaya başlamıştı. Birkaç saniye sonra her yeri sarımsı bir ışık sardı. Az evvel eşelediği toprak şimdi kurak bir arazi toprağına dönüşmüştü. Uzaklarda tek tük beliren ağaçları gördü. Hemen yakınında bir kuyu vardı. Gidip bakmaya cesaret edemedi. “Bay O! Neredesin!” Sesi yerine gelmişti. Tam o sırada Sam’in omzuna bir el dokundu. Ayak tırnaklarından ensesine kadar ürpermişti. Arkasına yavaşça dönerken neyle karşılaşacağını merak ediyor ve korkuyordu. Yüzseksen dereceyi döndükten sonra tuttuğu nefesi bıraktı. Karşısında Bay O vardı. Bay O ağzında biriktirdiği havayı Sam’in yüzüne patlattı. “Gülmemek için kendimi zor tutuyordum Sam!” Sam rahatlamış ama kızgın bir şekilde, “Kahretsin Bay O. Bana bunu neden yapıyorsunuz!” Bay O, “Eğlence isteyen sendin.” Diye karşılık verdi.
Bay O devam etti;
-Beni diriltirken söylediğin kelimeleri hatırlıyor musun?
+Hayır Bay O. Söyledikten hemen sonra unutmuş olmalıyım.
-Parşömen parçası nerde peki?
+Cebime koymuştum.
Sam kağıdı çıkartırken sitemli bir şekilde, “Sizi diriltirken olanlar olacaksan ben yokum Bay O!”
-Ver şu kağıdı gerzek. Bunu ben halledeceğim.
+Ritüelinize başlamadan Bay O bunu sorduğum için üzgünüm ama burası neresi? Yani nasıl olur da….?
-Siyadel Vadisi. Dünyanızdaki her yerin görünümü kendi boyutundan çıktığında farklılaşır. Anlamanı beklemiyorum ama bilsen yeter. Şimdi gözlerini kapatmakta serbestsin. Ben varken korkmana gerek yok.
+Pek inanasım gelmedi ama… evet bekliyorum.
Bay O kağıdı aldıktan sonra kuyuya doğru ilerledi. Kuyunun ağzı çalılarla kapalıydı. Çalıları toplayarak kuyunun ağzını açtı. İçeride koyu mavi renkte dalgalanan, kabarcıklar çıkartan bir sıvı tabakası vardı. Bay O kağıdı sıvıya bıraktıktan sonra “Bin kali mea oktra. Stador ori gartru.” Dedi. Sıvıdan çıkan kabarcıklar artmaya başladı. Yineledi. “Bin kali mea oktra. Stador ori gartru.” Sıvı giderek daha koyu hale geldi. Tekrar. “Bin kali mea oktra. Stador ori gartru.” Sıvı yarım metre kadar daha dışarı çıkıp birden dibe çekildi. Bay O iki adım geri geldi. Yer hafifçe sallanmaya başladı. Birkaç saniye içinde giderek şiddetlendi. Sonunda kuyunun dibine çöken sıvı şiddetli bir şekilde gökyüzüne doğru fışkırdı. Bay O gözünü kuyuya dikmiş bakıyordu. Fışkıran bütün sıvı etrafa saçıldı. Sam dikkatli ce Bay O’nun yanına ilerledi. Gözgöze gelip ardından kuyuya bakmaya devam ettiler. “Hala bişi olmadı Bay O? Gelmeyecekler herhalde.” Bay O, “Sabırlı ol” demekle yetindi. Sam kuyuya yaklaşıp içine bakmak istedi. Biraz eğilerek baktıktan sonra “Bay O burada hiçbir şey yok!” Ellerini birbirine sürttürerek tozları temizledi. Bay O, “Hey Sam! Oradan uzak dursan iyi edersin.” Sam “Neden?” diye sormadı. Derhal oradan uzaklaşıp Bay O’nun arkasına geçti. O an yerdeki hareketlilik dikkatini çekti. Dirseğiyle Bay O’ya dokunarak “Buraya baksan iyi edersin!” Bay O ses vermedi. Bakmadı bile. Kuyuya odaklanmıştı.
O sırada yerdeki sıvılar hareket edip sanki birbirlerini kovalıyordu. Kısa bir süre sonra yavaşça bir yerde toplanmaya başladı. Etrafta hiç sıvı kalmayana kadar bu devam etti. Sonunda hepsi bir yere toplandıktan sonra yavaşça yükselmeye başladı. Sam bunları ağzı açık izliyordu. “Bay O. Bunu görmeniz gerek!” Bay O yine bakmadı. Sıvılar büyüdükçe şekil alıyordu. Sıvı yükselip iki metre kadar olduktan sonra Sam’in karşısında gördüğü şekil tamamıyla bir insan bedeniydi. Ama biraz garipti. Çünkü sıvı ortadan ikiye ayrılıp kalan yerler yine kendini insan bedeni şeklinde tamamlıyordu. Bir dakikadan az bir sürede ortada iki tane insan bedeni formu oluşmuştu. Dudakları küçük, burunları olmayan iki beden. Ayakları normal bir insana göre biraz daha büyüktü. Kolları ve bacakları normal boyuttaydı. Omuzları ve boyunları arasında trapez kası yokmuş gibiydi. Dümdüzdü. Sırtlarında ikişer tane yara izi gibi onbeş santim uzunluğunda çizgi vardı. Ve derileri sıvının rengindeydi. Derileri üzerinde yer yer sıvılar hareket ediyor sabit durmuyordu.
Bay O kuyunun başından ayrılmadan önce bir şeyler fısıldadı. Ve kuyunun ağzı kendiliğinden birleşerek kapandı. Sanki hiç kuyu yokmuş gibi üzeri sadece kurak toprak oldu. Sam’in yanına geldi. Sam heyecanlı bir şekilde, “Bay O bunu görmen gerekliydi. Bu mükemmel bir şeydi. Merhaba Ben. Merhaba Sen.” Bay O Sam’e kulak asmayarak gözleriyle Ben ve Sen’i selamladı. Metal çubuğu havaya kaldırıp tekrar yere sapladığında her şey eskisine döndü. Yeniden çocuk parkındaydılar. Sam etrafa bakındıktan sonra, “Bay O neden Ben ve Sen dirilene kadar kuyuya baktınız. Bir sebebi var mıydı?”
-Tabi ki vardı aptal. Bazı kaçaklar bu tür dirilişleri fırsat bilir ve kendilerine de pay çıkarmak isteyebilir. Bu yüzden orada bekledim. Ben ve Sen sana bazı büyüler öğretecek ve bazı güçlerin olacak.
Ben ve Sen’e bakarak; “İşiniz hiç de kolay olmayacak farkındasınız değil mi?”
Sam araya girerek, “Beni küçük düşürüyorsun Bay O.” Başını Ben’e çevirerek "Üzerine alınma Ben. Kendim için söyledim.”
Ben Sen’e dönerek onayladı “Bay O gerçekten haklı!” Sen başını öne eğerek, “Ne yazık ki haklı!”
(Devam Edecek…)
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.