- 395 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Doğru
Doğru
Matematikte iki nokta arasında en kısa çizgi. Yani iki nokta, bir boyut! Birinci boyut!
“Doğru”, kime göre; neye göre? Doğru olarak tanımlanan her şey, herkese göre aynı değerde “Doğru” ifade etmez! Görecelilik ve izafiyet konusu! Biri ya da birilerinin “Doğru” olarak tanımladığı ya da kabul ettiği bir şey, başkası ya da başkalarınca “Eğri” olarak tanımlanabilir ya da kabul edilebilir! Aslında “Doğru” veya “Eğri” izafi olarak kabul ediliyor! Bir şeyin “Doğru” veya “Eğri” olması, tamamen göreceli! Fiziki açıdan uzayda “Doğru” olması kuantum alanda imkansız! Hem kütle çekim etkisiyle nesnelerin (şeylerin), bükülmesi söz konusu! Yani teorik olarak “Doğru” tanımlaması, birinci boyutta en az iki noktanın birbirine karşı konumlanmasında söz konusu! Yani birinci boyutta! İkinci boyut yani düzlemde de teorik ifade edilir! Üçüncü boyutta, tamamen teorik olur!
“Doğru” tanımları veya kabulleri üzerinden yapılan tüm mücadeleler ve yaşanan çelişkiler, izafi, göreceli bir tanım ve kabul üzerinden yapılıyor! Birisi veya bir grup, kendi “Doğru” tanımı veya kabulü üzerinden birisini veya birilerini etiketliyor! Bu etiketi tamamen izafi olan kendi kabul ettiği tanım ya da kabul üzerinden yapıyor! Burada dikkatinizi çekmek istediğim şu; hiçbir şeyden etkilenmeyen bir “Mutlak doğru” zaten teorik olarak iddia edilir, aslen evrende olması 3. Boyutta fiziki açıdan mümkün değil! Kabuller, zaten 3. Boyutun argümanı olmaz! Kabuller, 1. Tercih (Ben) ve 2. Tasarım (Ruh) boyutlarına aittir! Bunun ilk çıkışı da tercih ve tasarım olduğundan “Ben”, etkisi olmaksızın bir “Mutlak doğru” olması imkansızdır! Kabul olarak vardır! Tanrı için “Mutlak” manada her şey, söz konusu olsa da insan için bu “Ben” izafiyetinde olmak durumunda! Ben izafiyetinin görülmesi ya da kaldırılmaya çalışılması da “Marifet” olarak düşünülebilir!
Şimdi şunu soralım; “Kim doğru?”
Cevapları irdeleyelim!
“Ben doğruyum!”; bu cevabı vermeye herkesin hakkı vardır! Herkesin kendisini “Doğru” ekseninde görme hakkı olmalı! Madem kendince sen doğrusun, o halde başkası da kendince doğru olabilir! Yani kendine tanıdığın hak başkalarına da tanınmalı! Bu durumda mutlak manada bir “Ben doğruyum!” olamıyor!
“Falanca ulu kişi doğru”; bu cevabı da vermeye herkesin hakkı var! Herkesin kendince birini veya birilerini “Doğru” olarak tanımlama veya kabul etme hakkı vardır! Madem sence “Falanca ulu kişi doğrudur!” o halde bir başkasınca da “Filanca ulu kişi doğru!” olabilir! Bu cevapta da mutlak manada “Doğru” söz konusu olamaz! Yine göreceli bir tanım ya da kabul var!
Son tahlilde; bu konu çok fazla uzatılabilir, her açıdan irdelenebilir! Dünya üzerindeki tüm kavga ve çekişmeler ve çelişkiler için ayrı ayrı bu durum uyarlanabilir! Sonuçta gelinen noktada izafi bir “Doğru” ile karşılaşılır! Tüm bu izafi doğruların, mutlak olarak dayatılması da söz konusu! Azıcık aklını işleten için “Doğru” arayışının da anlamı kalmaz! Ulaşılacak tüm sonuçların izafi olduğu bir boyutta mutlak olarak bir “Doğru” sunmak veya daha beteri bunu dayatmak, akıllara zarar! Evrende mutlak manada “Doğru” veya “Eğri” şeklinde bir ayrım yoktur! Bu ayrımı insanlar “Ben izafiyetinde” yaparlar! Yani her şeyin kendi dinamiğinde, sonuçları açısından “Mutlak doğru” olarak işlediği bir evrensel ortamda, sırf kendi kabul ettiği veya tanımladığı doğruları genelleştirmek adına bir de “Eğri” kavramı oluşuyor! Yani kişinin kabul ettiği “Doğru”, diğerleri “Eğri” olarak düşünülüyor! Oysa evrende bir şey var ise o zaten evren açısından “Doğru” ki varlık sahasına çıkarılmış. Ya da Tanrı açısından düşünülünce O’nun rızasına muhalif olarak kendiliğinden çıkmamıştır! O halde evrende varlık sahasına çıkmış her ne var ise mutlak manada “Doğru” olarak düşünülmeli! Ben göreceliğinde ise “Doğru-eğri” olması mümkündür! Değerlendirmeleri insan “Ben göreceliğinde” yaptığı için “Doğru” kabulü, mutlak manada “Doğru” olmayacak; “Eğri” kabulü de mutlak manada “Eğri” olmayacak! O halde kendisi dahil hiç kimse mutlak manada “Doğru” iddiasında bulunamayacak!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.