- 449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEYTANIN KAHVESİ (Kakivo mivo ) - AYVALIK
ŞEYTANIN KAHVESİ (Kakivo mivo ) AYVALIK
Halil içi içine sığmayan kara kuru bir çocuk, Midilli adasının Agra köyünün en haşarılarından, en akıllılarından cin mi cin. Bir gün köydeki arkadaşları ile, asma dallarının dar sokakların ortasına kadar uzanan gölgelerinde oynarken, komşu evin taş duvarları arkasından yükselen duman dikkatlerini çekmiş.
Duman ve onunla birlikte burunlarına kadar uzanan mis gibi hamur kokusu, onları oyunlarından koparmış, açlıklarını hissettirmiş. Alçak taş duvarların arasına sıkıştırılmış tahta kapının üzerinden şöyle bir uzanıp avlunun içine baktığında, komşu teyzeleri, ocak yakmış, çalı çırpı ateşinde hem gözleme pişiriyorlar, hem de hararetli hararetli anlatıyorlarmış.
O anda Halil’in aklına bir cinlik gelmiş, yere eğilerek, yolun üzerinden ufak bir taş alıp, duvarın arkasından kadınlara fırlatmış. O anda hem gözleme, pişirip hem de kendi hallerinde kadın kadına fısır fısır bir şeyler anlatan kadınların muhabbetini bu taş bozmuş. Şöyle bir kafalarını kaldırıp etraflarına baktıklarında bir şey görememişler.
- Allah Allah kim attı acaba, şeytan atacak değil ya demiş, içlerinden biri
O an bir şey göremeyince komşu mahalle kadınları kendi işlerine dönmüşler. Kimi tahta hamur masasında hamur açıyor, kimi de ateşin üzerindeki gözlemeyi pişiriyormuş. Onların bu korku halleri, Halil’in çok hoşuna gitmiş. Tekrar yerde taşlar alıp, aralıklı olarak ocak başına, kadınlara doğru ufak taşları atmaya devam etmiş.
Taşlarda biri hamur masasının üzerine, oradan da sekip yüzüne gelmiş. kadın birden fırlayıp ayağa kalkınca, tahta kapının arkasında Küçük Halil’le göz göze gelmiş. Kaçamamış bu kez Halil .Kadın birden kapıya yürüyüp hiddetle.
’’Seni şeytan seni’’ diye bağırmış’
Ve bu günden sonra bizim Yaramaz Halil’in ismi köyde Şeytan Halil olmuş. gel şeytan, git şeytan. Halil bu lakabını tüm bir yaşam boyu taşımış.
Şeytan Halil 1877 yılında Midillinin Agra köyünde dünyaya gelmiş. Gençliğinde de köyün sevilen biçkın, cesur delikanlılarındanmış. Bu kıvrak cin gibi zekasını hep iyi yönde kullanmış. Hep iyinin, hep doğrunun yanında olmuş. Kendine şeytan dedirtecek kadarda akıllı işler yapmaktaymış.
Birinci dünya savaşının patlak vermesi, Türk yunan savaşı, Türk yunan ilişkileri, yıllardır Rum komşularıyla bir arada yaşayan Türklerin durumunu iyice bozmuş. Artık köyde huzur kalmamış. Adayı gizlice terk etmeye, Türkiye’ye kaçmaya karar vermişler.1922 yılının sonlarında çok iyi görüştüğü bir Rum komşusunun yardımıyla, onun teknesine binerek, eşi, en büyüğü 13, en küçüğü anne karnında, 4 çocuğuyla birlikte Edremit’e kaçmışlar. oradan da Ayvalık’a gelmişler. onların gelmesinden 45 gün sonrada,30 ocak 1923 yapılan Lozan anlaşması gereği ilk mübadele başlamış. Şeytan Halil ve ailesi Ayvalık’a gelen ilk mübadillerdendir.
Midillinin Agva köyü, adanın batısında küçük bir tepenin üzerindedir.
Mübadele yıllarının çetin koşullarında ailesi ve dört çocuğuyla birlikte Ayvalık’ta yaşam mücadelesine devam eder. Bu süreç içinde başına gelen bir olay nedeniyle 1932 yılında 55 yaşında hayatını kaybeder.
Şeytanın kahvesi yani bu tarihi taş binanın yapılış yılı 1865 yılıdır. O yıllardaki Rumca ismi Kakivo mivo, kırmızı elma. Uzun yıllar Ayvalık’ın bu mahallesinde Rum müzisyenlerin, toplandığı müzik çalıp söylenen taverna olarak kullanılmış. Daha sonra kahveye dönmüş. Midillinin Agra köyünde doğup büyüyen Şeytan Halil mübadele başlamadan önce, Rum komşularının teknesiyle kaçarak Edremit’e Oradan da Ayvalık’a gelince, çeşitli işlerde çalışarak yıllarca burada oturmuşlar. Bu taş kahveye 1950 yılında onlara, Şeytan Halil’in çocuklarına geçmiş ve o günden bu güne Kaçak ailesince işletilmekte. Son sahibi de Halil’in torunu şu anda kahvenin işletmecisi Suat Kaçak beydir.
Son yıllarda sinema ve televizyon dünyasında ve çevrilen dizilerde gündeme gelen ve tarihsel yapısıyla dikkatleri çeken Şeytanın kahvesinin sevecen, sempatik, güler yüzlü sanatsever sahibi Şeytan Halil’in torunu Suat Beyin bir özelliği, bir tutkusu da ağaç işleri ve ağacın dilinden anlaması. Ağacı lime lime işlemesidir. Kahvesinde adeta bir sanat eseri olan ağaç işi eserlerini gelen misafirleriyle paylaşıyor. Kahvenin en büyük özelliği geçmişle gelecek arasında sanatsal köprü olması. içerde birçok antik değerleri olan resim ve sanat eserleri bulmak mümkün.
Ayvalık’ın eski adıyla Palabahçe denilen semtindedir. Şehir merkezinde olup, kiliseye ve at pazarına çok yakındır. Eski İzmir yolu üzerindedir. Ayvalık’lı sanat severlerinin buluştuğu, çeşitli etkinliklerinin yapıldığı bir kültür merkezidir. Ayvalık mutfağının özel ikramlarında oluşan sabah kahvaltısı ve koruk suyu meşhurdur.
Şeytanın kahvesi adlı şiirimden oluşan, kendi akustik yorumumla natürel seslendirdiğim bestemin esin kaynağıdır.
ŞEYTANIN KAHVESİ
Sıcak mı sıcak, bir yaz gününde
Daldık dar bir sokağa, Ayvalık’ta
Tarihle iç içe, bambaşka dünya
Merhaba dedi bize bak, Palabahçe
Durduk bir an, inan yorulduk,
Hele bir dur da, soluklanalım dedik
Tam karşıda eski bir kahveyi gördük
Birde baktık ki ona, Şeytanın kahve.
*** ***
Oturduk hemen biz, asma altına
Hoş geldiniz dedi, gülen bir yüz bize
Palabahçe derler, bizim buraya
Şeytan Halil’in yeri, işte bu kahve
Geldi gitti, buz gibi, koruk sular
Dinlendi, bedenler, güldü bu yüzler
Geldi gitti sonra, o demli çaylar
Bitmedi muhabbet, geçti saatler
İçeri girip te, baktık geçmişe
Hoş geldin dedi bak, şeytan Halil bize
İçeri girip te, yaşadık geçmişi
Merhaba dedik biz, Şeytan Halil’e
Şeytanın kahvede, şeytanın kahvede
abdullah inaler 2014
Ayvalık
www.dailymotion.com/video/x38bzm5_seytanin-kahvesi-3-ainaler_music
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.