- 1584 Okunma
- 19 Yorum
- 10 Beğeni
CAM KADIN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Camdan bir kadın vardı bir de camdan adam. Defalarca atılan taşlardan zedelenmişler beraber kalmaya karar vermişlerdi. Daha güçlü olacaklardı, darbelere karşı daha dayanaklı.
Camdan çocukları oldu. Bir, iki, üç, dört, beş. Daha güçlenmeden hepsi kırıldı, tuz buz olup toprağa karıştılar. Altıncı denemelerinde camdan bir kız doğdu. Onu korumaya kesin kararlıydılar. Üşümesin diye kundaklara, battaniyelere, sıcak höllüklere sarmakla kalmadılar. Büyümeye başladığında başka şeyler buldular sarmak için. Ayıplarla, günahlarla, güvensizlikle, duygusuzlukla, ciddiyetle, mantıkla kapladılar. Niyetleri elbette ki iyiydi. Bilmiyorlardı belki, camın asıl maddesinin kum olduğunu, kumun aslının da kaya. Büyüdükçe arka tarafında sakladığı sırlarıyla kaya gibi sertleşeceğini.
Zaman geldi camdan çocuk büyüdü ama sarılı olduğu katmanlardan kurtulamadı bir türlü. Annesi ve babasının emanetiydi, atmaya da kıyamıyordu. Belki vefa borcu sayıyordu üstündekilerle yaşamayı. Atılan taşlara maruz kaldı. Derisi kalındı, canı yansa da biraz yaralanmıyordu kolayca ama kendisini savunmak gereğini de duymuyordu. Bu yüzden savaşmayı öğrenemedi hiç, gerek de duymadı. Belki de o yüzden sevmedi hiç savaşı, barış sevdalısı oldu. Bazen taşlar küçük çizikler açtı bedeninde. Bazen büyüdü çizikler, döküldü katman parçalarının bazı yerleri. Aralıklardan görünen cam değil bir aynaydı. Bakan sadece kendisini görüyordu. Sevgiyle bakan; gözlerindeki ışığı, nefretle bakan; kini... Birçoğu fark edemedi baktıklarının ayna ve aynadakinin de kendi akisleri olduğunu…
Cam kız büyüdü, cam kadın oldu, cam anne, cam eş. Aslında güçlüydü, henüz kırılmadı belki. Arada kendine bakma ihtiyacı hissetti, becerebildiği kadar gördü içindekileri. Tedaviye ihtiyacı vardı, ama hangi yoldan bulacağını bilmiyordu devasını. Çok çıkmaz sokağa girdi çıktı, çok ıslandı, bazen kirlendiğini hissetti. Üstünü kaplayanlardan kurtulmaya çalıştı, bazısını söküp attı. Biraz güvensizlik biraz korku kaldı. Onlardan da kurtulabilse kendisini pırıl pırıl hissedecekti.
Halen çabalıyor, pes etmedi, etmeyecek de. Bir isteği de kurtulamadığı denetimsiz denetimlik… Yalnız kalmak istiyor, yalnız savaşmak, yalnız yaşamak. Ta ki kocaman bir kaya, belki adı ölümdür, kendisini parçalayana dek. Parçalansa ne olacak ki, o da toprağa kavuşacak, kum zerreleri yeni bir aynanın parçaları olarak yeniden doğacak.
YORUMLAR
Şimdilerde öylesine bakınca hayata, bir yerlerde, birileri, bir sekilde hayatımızın bir yerlerinde cam kırıkları gibi kırılmıştır ömrümüzde. Bazen kıran ,bazen kırılan parçaların içinde ayakta durmaya çalışırız. Yine birileri ömür kıyılarında büyür bizimle, bazen büyütürüz ve yine büyüyen herşey gibi, elikizden kayıp gidenlere kayıtsız kalırız.
(...)
İçinizi görebilmek, içinizi giydirebilmek ve bir iç savaşın içinden kendinizi çıkartmak istediğinizde siz içinizi neye ,kime emanet edebilirsiniz? Giydiğiniz bütün giysilerinizin duygulardan yoksun olabileceğine ihtimal verebilir misiniz? Duygularınızı, düşüncelerinizin önüne mi, yoksa arkasına mı koyarak içinizde yapacağınız geziye çıkarsınız?
Yavaş yavaş büyüyen bedenimiz yavaş yavaş büyüyen aklımız ve yavaş yavaş ortaya çıkan duygularımız. Biz bizi tamamlamaya başladığımızda içimizin o sonsuz büyüklüğünü ancak ona düştüğümüzde far ederiz. Oysa yol uzun lakin hayat bu yolu tamamlayamayacak kadar kısa…Bir kelebek gülümsemesi kadar uzun olamayan hayat, bir iç kitabına sığamayan anlam.
"kimileri, kimi çalışkan karıncalar, kuru bir tütün yaprağı gibi ufalamak isteyeceklerdir bu sözleri. çalışkan karıncalar ve yine hep onlar, ufaladıkları parçalardan "işe yarayan" şeyler çıkarıp, bütün o işe yarayan şeyleri biriktirdikleri evlerine götürmek isteyeceklerdir. evlerine götürüp birleştirmek, bütünleştirmek için çabalayacaklardır. parçaları bir araya getirdiklerinde, bu iç hikayenin, bir parçasının eksik kaldığını göreceklerdir. serüvenin sırrı o eksik parçadadır...
kimileri, o sırrı bulup rahatlamak için, cümleler arasında aranıp duracaklardır. ama yine de, bütün bu sözlerin tamir edilemezliğini ve kıymetini, sadece melekler görecektir."
Söz ne kadar güçlü olursa olsun ‘iç’imden geçenlere eşlik eden cümleler, hikayemizin zerresine dahi eremeyecek. İşte ‘İç Kitabı’ bir belki bu yolculukta bize bir soru (?) niteliğinde bir yol arkadaşı sebebiyle önümüzde. Yola girmeden bir neden olarak, üzerine basmadan, içine gözlerimizi düşürdüğümüzde, iç’imize başlayacağımız yolculuk için güzel bir neden…
(...)
Tekrar tebrikler
Saygılar
Kalp denince önce cam geliyor akla, çabuk kırıldığı için, hele bu kırılan kadın kalbi ise daha bir derin hissediyor çizikleri, parçalanıp kırılmayi.
İnsan olup da kırılmayan var mı arkadaşım, kırılıyoruz, kırıyorlar, kırmamaya çalışsakta kırdıklarımız da oluyor elbet.
Her ne kadar cam olsakta topraktan geldik toprağa gideceğiz bu gerçegi göz önüne alıp daha fazla saygı, sevgi desek ne güzel olur değil mi.
Şiir kadından, şiir gibi yazı.
Tebrik ederim, sevgilerimle
Cam kırıklar (...)
’içimde bir tuhâf zemheri. geceyi sabaha bağlamaz. onca yol. onca insan. ve ellerin. yanı başımda. san ki. güllüce bahâr.’
Ya şimdi ! Her duygunun, her biri rüyalarıma düşse, su götürmez hiç birini ,içimde içim de ölse...Ayrı bir hal, kış soğuğunda, ayrı bir dert ! İçimde ölen, içimde saklı ,vahalarda yeşeren yosunlar gibi. Dök su’yu..Ellerimde ıslanan su’ya dök bütün göz’yaşlarını...
İşte kalbim....İşte kıblem ! Diz çöken bedenimin, şu damlayan su’yuna, bir dua’mıdır bin göz’yaşların !
Hayatın kendisi cam kırığı…Her an bir yerlerine batabilir ve her an o cam kırıkları bir yerini kanatabilir…Kanayan yara değil aslında…Senin olan ama başkası, senin kızın ya da oğlun başkadır ama kendisinindir. Özgürlüğün savaşı insanın çevresine verdiği savaştır. Burada yalnızken zaferde hep çoğuldur..
saygılar