- 873 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BANA ARTIK BÜYÜ DİYORLAR
BANA ARTIK BÜYÜ DİYORLAR
Merhametten maraz doğar derler, inanması zor ama söylenmiş bir kere. Yapacaksın , göreceksin , pişmanlığı yaşayacaksın, iyiliğin nasıl kötülük olarak döndüğünü göreceksin bu ölümlü dünyada.
Telefonda ki ağlayan kadın , bitik ve yitik sesiyle yalvarıyordu. Ne olur beni sen bırakma bari.Böyle çöplükten tekmelenerek kovulan köpek eniği gibi. Dayanacak gücüm kalmadı. Canıma kıymak üzereyim. Verdiği adres Ümraniye’nin en girilmez mahallelerinden birinde ki ,berbat bir gecekonduydu. Adresi çok zor bulmuşlardı. Elleriyle tanıştırıp, en iyi arkadaşları Demir ile evliliklerinde şahitliklerini yaptıkları Sumru’nun evini. Evin girişteki küçük bahçesi , eski buz dolapları, çamaşır makineleri ,demirler, karton kutularla berbat bir çöplük görümündeydi. Adresin doğruluğuna bile inanamayarak, tedirgin adımlarla yürüdüler, ürkerek, korkarak. Kapıyı ısrarla çalıp, artık evde kimse yok gidelim demeye yakın, kapı açılmıştı. İçeriden gelen ağır bir tütsü kokusu burunlarına yapışırken , kesif bir buğu, Sumru’ yu görmelerini bile engelliyordu.
Geldikleri bu yer satanist ayinler yapılan eski bir tapınağın gizli adak odaları gibi gelmişti onlara.
Üç yıl oldu Demir’den boşanalı, evliyken gönül verdiğim mobilyacı dört ay sonra vurdu kıçıma tekmeyi. Meğerse evliymiş köpek, Bursa’dan. Babamdan kalan ev tek güvencemdi. Orada huzur bulurum sanmıştım. Bana imzalattığı bir senedi, karşılığı olmadığı için , kullanan İnegöl’ lü toptancı direk el koyarak beni evimden de etti. Babam bunu görmeden öldüğü için şanslıyım belki de. Ama annem ve kardeşlerim .... Bu berbat yere zor sığındım. evi satın alanların verdiği parayla. Çok mu zayıflamışım , neden hortlak görmüş gibi bakıyorsunuz? Elektrik yok bu evde. Su da dışarıda ki, bir çeşmeden taşıma olarak geliyor. Kesik yani, ikisi de kesik. Her yerim derin yaralarla dolu. Uyuz olmuş yılkı eşeğinden yok farkım.
Bacağını, belini, göğüs üzerini ,sırtını gösteriyordu. İltihaplı yaraları ile çok acınası bir haldeydi. Adam arabaya kadar gidip az önce yolda Miğros’tan aldıkları paketleri eve taşımak için yükleniyorken , Sumru kadına orasında ki büyük yarayı gösteriyordu, samimi kadın arkadaşlığı dayanışmaları faslından. Elinde poşetlerle kapıya gelen adama kapıyı açtıklarında , içeride ki, iki kadın üzüntü ve şaşkınlıktan konuşamaz haldeydiler. Bir kısa sükut anının ardından adamın karısı lafa başlamıştı. Derhal hastaneye yatmalı Sumru , diyebilmişti. Hayır ,hayır bu doktor işi değil , karşı büyü yaptırdı , papaza bozdurdu büyüyü, Demir’in cadaloz annesi. Benim devamlı gittiğim derin hoca görüyor bunu. Tek çare onun muskayı nereye koyduğunu bulmak, diyordu. Adam ve karısı şaşırmışlardı bu işe. Hem büyüye inanmıyorlar, hem de büyü bozmaya hizmet edeceklerdi , öyle mi?
O günden sonra her hafta, adam hem erzak , hem de para taşımıştı bu gecekonduya. Önce epeyce birikmiş olan elektrik ve su paralarını yatırmış , eve birkaç malzeme de almıştı. Onun yanına Mercedes’i ile gelmeye utanıyor, ziyaretlerini hava karardıktan sonra yapıyordu. Sumru onu mahalleye kuzeni olarak tanıtmıştı.
Bir gün, hava kararmadan adam arkadaşı olan bir doktorla gelmişti gecekonduya . Doktor içeride ki odada Sumru’yu muayene ediyordu. Adam yeni gönderdiği kanepenin yanında ki , büfenin içine konan Sumru’nun Demir’le evlendiği gün çektirdiği resimlere dalmıştı. İki çocuğu ile birlikte çekilen aile resimlerine bakıyordu,yüreğinde cız eden bir şeyler hissederek. Arkadaşına kaçırma bu kızı, çok hanım , çok güzel bir kız, güzel bir yuva kurarsın dediği günü hatırlamıştı. Evliliğin şerefine diyerek kadeh kaldıran Demir’in kadehine, en alttan hafifçe dokunduğu gelmişti aklına. Sonra bu mutluluğa Maltrit Abla da akordiyonu ile dahil olmuştu, pasajda. Zaten ertesi gün de nişan yapmışlardı, kız kaçıyormuş gibi. Sumru’ nun bu ani boşanmasından sonra iki çocuk anneanneleri tarafından büyütülüyordu. Sumru ile görüşmek bile istemiyorlardı. Aile bir yüz karası olarak görmüştü onu. Hale babasından yadigar kalan evi , dostunun oyunlarına kurban etmişti ya, yazıklar olsundu. Çocukları , kardeşleri bile, nefret etmişti , bunun sebebi ne olabilirdi ki?
Doktor, asık bir suratla çıkmıştı yan odadan. Adam ne olduğunu sormaya cesaret edemezken doktor, hanımefendi siz mi anlatacaksınız yoksa ben mi anlatayım, neler yaptığınızı kendinize, demişti. Sumru ağlayarak tekrar içeri kaçarken, adam doktordan aldığı reçeteyi katlayarak cebine sokup doktorun ardından dışarıya çıkmıştı. Arabaya birlikte binerlerken, bana anlatmalısın dostum ,diyebilmişti. Doktor çok sinirliydi adama . Sana ne anlatabilirim bilmiyorum. Nereden bulursun böyle sapkınları anlamam, diyordu . Bence sen bu kadını tanımıyorsun bile.
Bir lanet büyücü onu kandırıp bütün parasını alarak domuz yağından yapılı bir sabun satmış Büyün parasını da kapmış anlayacağın. Deme yahu, Sumru bu kadar da aptal olamaz.Bütün parasını ha? Bu sabunu vücudunun her yerine sürmesi gerektiğini söylemiş. Özellikle orasına burasına sokması gerektiğini ,sabunun değmediği yer kalmamasını , üç gün asla yıkanmamasını söylemiş . Yoksa yaptığı büyü tutmazmış.Salaklığa bak. Şimdi bu sabun , biraz erimiş olarak nerede biliyor musun? Kocasının yeni evlendiği , karısı ve çocuğu ile yaşadığı evin daire kapısının pervazlarının etrafında.İnanamıyorsun değil mi? Her merdiven ve dış kapı ya sürülerek tüketilmiş vaziyette. Eski eşe dönme büyüsü diyorlar buna . Domuz yağının sürüldüğü her yeri yara bere içinde ve bütün vücudu iltihaplı yaralarla kaplı. Çünkü domuz yağı , üreyen bir bakteri kaynağıdır . Hele üç gün beklediği her ortamda , bilhassa vajina içinde mikrop üretir. Bu ilaçları hemen alacak ve iğneleri hemen yaptıracak. Yoksa baş etmemiz çok zor olur. Beni on gün sonra tekrar getireceksin . İlk defa böyle bir hastam oluyor. Anladın mı beni, salak arkadaşı. İyilik meleği, pardon keleği..
Adam doktoru bıraktıktan sonra , bir eczaneye giderek reçetede yazılı ilaçları hemen almıştı. Biraz erzak , meyve ve onun sevdiği kaymaklı ekmek kadayıfını da alarak gecekonduya gelmişti. Tam arabadan inmişti ki , yaşlı bir amca ve karısı yaklaşarak, neden bu kadınla ilgilendiğini sormuşlardı. O benim kuzenim dediğinde, sen de mi büyücüsün yoksa, diye cevap verdiler. Belli ki, Sumru’nun görüntüsünden , evden gelen seslerden , tütsü kokusundan , girip çıkan tuhaf giysili insanlardan korkmuştu mahalleli. Adam içeri girip itiraflarını dinlemek , yanlışlıklarından döndürmek istiyordu. Kapıyı oldukça geç açan Sumru , içeri girmesini istemez gibiydi. Adam elinde ki torbalarla dikilip kalmıştı. Neden sonra Sumru’yu iterek içeri girdiğinde , salonun ortasında boynu kesilmiş bir horozun büyük bir leğenin içinde yatıyor olması, neden içeri almak istemediğini açıklıyordu. Bir ayini bozmuştu gelişi . Yere serili bir gazetenin üzerinde kenarları Arap’ça yazılarla çevrelenmiş beyaz ve tertemiz bir tülbent dikkatini çekmişti. Ortasında horozun kanı ile yazılmış bir isim vardı tülbendin . Bu Demir’in yeni evlendiği karısının ismiydi. CANAN ÖLMELİ. Adam bir an donup,sonra kendisini güçlükle toparlayarak konuşmuştu , elinde ki poşetleri yere koyarken. Sen manyak mısın? Neler düşünebiliyorsun ? Onlar çok mutlular ve üstelik bir de çocukları var. Canan ölse senin kazancın ne olacak? Sumru adamın gözüne iblis gibi görünüyordu. Ruhunun bütün çirkinliği ortaya çıkmıştı. Adama saldırmaya, ona getirdiği , ağzına kadar erzak dolu poşetlere tekme atarak başlamıştı. Evet ölmeli, Canan geber meli, hatta piçi de ölmeli. Demir bana dönecek, üstelik de köpek gibi aşık olacak yeniden bana. Bir yatırın sandukasından alınmış , kutsal tülbenti, ayın tam on dördü olduğunda , ayın ışığına hiç gölge etmeden, gece yarısı taze kazılmış bir mezarın toprağına gömeceğim. Anladın mı, bu mezar büyüsünden kurtuluş yok aslanım.
Adam elindeki ilaçları göstererek kendisini toparlamıştı. Kadının bu yola nasıl girdiğini, ne kadar etkilenmiş olduğunu düşünüyordu. Ellerine baktı bir an, hakim olamayacağı bir şekilde elleri titriyordu.Yumruklarını sıktı ama değişen bir şey olmadı. Bana sökmez, bu türlü feveranlar Sumru. Beni iyi tanırsın. Sana en iyi arkadaşımın karısı olduğun için yardım etmek istemiştim . Sakın şu yapmış olduğun hareketi bir daha yapma, diyebildi. Tekme attığı paketten saçılan kırılmış yumurtalar, yoğurt ve kaymaklı ekmek kadayıfı salonun her yerindeydi. Sumru’ da bu sert konuşmaya karşı , bir yumuşama seziliyordu. Sesi birkaç perde aşağıya düşmüştü. Ne arkadaşı , ne arkadaş karısı be? Ben kimsenin karısı da, köpeği de değilim. Ve sen o kibar ,o centilmen görüntünün altında sırf beni elde edebilmek için yavşak yavşak yaklaşıyorsun . Kaymaklı ekmek kadayıfı ha . Bakışların açlık dolu, testosteron yüklü . Şu kadın iyileşse de onu becersen diye hayal kuruyorsun, yalan mı? Senin ne zampara olduğunu , karını iki paralık orospularla aldattığını, bilmiyor muyum sanki? Merak etme , istediğin olacak . Tatmadığın hazlar yaşatacağım sana , sümsük karının veremediği. Ondan da nefret ediyorum.Koluna sülük gibi yapışıp bu adam benim mesajları vermesinden de ,iyilik perisi gibi görünmeye çalışmasından da bıktım.
O koca iğneyi sen mi yapacaksın? Eskiden , Demir’e yaparken seyretmiştim seni, elin çok hafifti. Sen yaparsan tamam. Üzerindeki eski yırtık kot pantolonu dizlerine kadar indiren Sumru’yu , zoraki bir görevi yaparcasına izleyen adam, onun çekyata uzanmasını bekleyip , iğneyi kalçasına saplamıştı. İğne yapmayı askerde sıhhiye çavuşu olduğu için öğrenmişti , patateslere iğne batırarak başlamışlardı eğitime. Çok acıttın , bari kolonya ile biraz ovala diyordu Sumru acıyla. Sonra kalçasındaki onu ovan adamın elini üstünden tutarak, sıskalaşmış kalçalarına bastırmaya başlamıştı. Adam kolonyalı pamuğu ona bırakarak geri çekilmişti . O iğrenç yaralar mı ürkütmüştü adamı, yoksa bu eski zamparanın böyle bir taktiği mi var, diye düşünüyordu.
Bu lanet mahallede herkes korkar benden . Ben birine kafayı takarsam onu perişan ederim. Bir fırıncı var hani sokağın başında. Gelirken görmüşsünüzdür. Her gün bir ekmek yollamasını söylemiştim, beni terslemişti. Parasız olmaz diye. Ulan bir ekmek nedir be. Oysa her gün bir çuval ekmeği sokak köpeklerine atıyor gerzek . Un çuvallarını indirirken eşikte ayağı takılıp iki çuvalla düşerek kolunu kırmış geberesice , bunu kesinlikle benim bed duam yaptı..Yapma be yahu, neredeyse ben de senin büyücü olduğuna inanacağım . Ya ev sahibim olacak hacının ,üç ay gecikti diye öfke ile kira istemeye gelirken kalp krizi geçirip geberme sine ne dersin ? Hiçbir şey ödemeden oturuyorum. Karısının gıkı bile çıkmıyor. Sen inanmazsın kitapsız ama büyünün ne olduğunu, sana da göstereceğim. Öyle derin hocalar, papazlar tanıyorum ki . İstediğim her şeyi yaptırabilirim. İşte bu yüzden buralarda bana artık büyü diyorlar. Çok güzel bir şey büyücü olmak. Bu yaralar kocakarının karşı büyü yaptırmasından oldu. Ama ona öyle kötü bir büyü hazırladım ki, o da geberecek. Zaten yediği her şeyi kusuyor mikrop karı. Ona geçen bayramda ziyarete gitmiş , çay demlemek bahanesiyle mutfaktaki su damacanasına bir damla yılan zehrini enjektörle akıtmıştım. Az verdim ki ölmesin ,sürünsün cadı. Hep ateşi yüksek ve günahlarını kusarak yaşıyor şimdilik.Niye bunu yapıyorsun? İnsanlar mecbur mu, senin istediğini yapmaya ? Mecbur ulan mecbur, pislik herifler, sen de mecbursun yılan suratlı. Sen de mecbursun. Torunları olan benim çocuklarımı o kadın umursamıyor bile artık. Geçen sefer geldiğinde sana da okunmuş bir kesme şeker yedirmiş tim çayına karıştırdığın . Bu yüzden beni arzu ediyorsun, inkar etme istiyorsun işte. Beni Demirle tanıştırırken bile ,sanki kendime mi saklasam diye geçmiyor muydu içinden? Seni kaç kere bacaklarımı dikizlerken gördüm, yalan mı?
O sırada adamın telefonu çalıyordu. Sumru nasıl oldu? diyordu karısı.Adam bir şey söyleyemedi, sadece gülümsedi kendi kendin. Ona biraz fazla para bırakman mümkün mü? . Adam olumlu cümlelerle telefonu kapatıp, Sumru’ya artık beni bir daha göremeyeceksin, senin düştüğün bu yarasa boku çukurundan , benim ve eşimin hiç bir çabası seni çıkartamaz. Bütün yanımdaki parayı sana bırakıyorum , seni en az birkaç ay idare eder. Allah yardımcın olsun, diyerek cebindeki bir tomar kağıt parayı masanın üzerine Sumru’nun şaşkın bakışları arasında bıraktı.
Arabasına doğru yürürken arkasından yükselen korkak, kılıbık , sapık piç laflarını duymak gereğini bile duymuyordu. Arabasını çalıştırdığında , daha önce açık bırakarak indiği radyoda sevdiği bir şarkı başlamıştı.
Sen hep beni mazideki halimle tanırsın…
E. Yaşar Ovalı 15.12.2015
YORUMLAR
ne kadar ilginç bir konu
nasıl bir psikolojik bozukluktur anlayamadım
çok başarılı bir anlatımla konuyu paylaştığınız için teşekkürler
saygılar
(bu arada lütfen daha sık yazın)
kukurikuu
Sayfamda sizi görmekten çok mutlu oldum.
Dünya maalesef böyle çatlaklarla dolu.
Bunlar gerçek dinimizi bilmediğimizden oluyor. Din adamıı olacak bazı insanlar da bu sapık yola öncülük ediyorlar.
Yorumun uz için teşekkür eder saygılarımı sunarım
Çok Ürperti içeririsinde uzun süre soluksuz kalarak okdum ..insanların iç dünyasındaki karanlaık nasılda çeker insanı balçık denizine ...korkunuç bir aklıl bozukluğu abana görede büyü '' ve siz de çok güzel akıcı ve sürekleyici fantastik bir dil 'ile anlatmışsınız okuyucuya .. tebrik ederim selamlar ..bende en çok fianli sevdim ..sen hep beni mazideki halime tanırsın .... saygılar..
kukurikuu
Güzel yorumunuz için ve finalde ki beğeniniz için,
size teşekkür eder, saygılarımı sunarım Hanımefendi
E. Yaşar Hocam
Farklı ve anlamlı bir konuyu işlemişsiniz, öykünüzü ve içeriğini beğeniyle okudum.
Tüm dinlerde büyük günah olarak kabul edilen (büyü) nedense kimi insanların vazgeçemediği nafile ve sapıkça bir uğraştır. Büyü dini açıdan büyük günah olmasının yanında psikoloji biliminde de ruh sağlığı açısından son derece sakıncalı olduğunu geçmişte okuduğum bir kitaptan öğrenmiştim. İnsanların meta fizik olaylar üzerinden istediklerini elde etme düşüncesi bir süre sonra büyüyü yapan ve yaptıran açısından giderek sapık ritüellere dönüşerek bireylerin akıl sağlığını ve yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilediğini büyü yapılan kişi açısından değil ama yapan ve yaptıran açısından çoğu zaman intiharla sonuçlanan trajik olaylara dönüşebiliyormuş. Rabbim kimseyi şaşırtmasın ve şeytana uydurup rezil rüsva etmesin.
Kaleminize emeğinize sağlık,
Saygı sevgilerimle.
kukurikuu
Vaz geçilmesi oldukça zor bir sapkınlık büyü denilen kandırmaca.
Her cahil ve inancı sadece birkaç din adamına kalmış toplumlarda karşımıza akla hayale gelmez çeşitleri ile çıkıyor.
Bu insanlara tolumun büyük bir bölümü acıyarak bakarken ,
bu işten medet uman zavallı bir grup da inadına üzerine gitmekte.
Yorumunuz için teşekkür eder saygılar sunarım
Su gibi aktı geçti.
Büyüyü bu kadar güzel ve bilgilendirerek anlatmak...
O güzelim tasvirler.
Ve... Sürpriz bir final.
Eskiden olsaydı iki duble rakı tadında derdim Üstat.
Ama o dostumla da bir senedir aram açık.
Değişik bir tarz, değişik bir tat...
Selam ve Saygılarımla..
kukurikuu
Güzel yazılarınızı sürekli okuyor ve haz duyuyorum.
"Su gibi" derken sayfaları doldurmuşsunuz güzel yorumunuzla.
Bir belayı anlatmak istedim , hurafelere , yalanlara kurban edilmeye çalışılan kutsal inancıma.
Saygı ve sevgilerimle
sami hocamı takip ederek geldim ve iyi ki gelmiş ...harika bir çalışma keyifle okudum emeğinize yüreğinize sağlık kaleminiz varolsun efendim saygılarımla
zaralıcan
kukurikuu
Sayfamda olmanıza ve yorumunuza teşekkür eder
saygılar sunarım
Değerli abim.
Her yazında beni defalarca şaşırttın, bunda da öyle oldu.
Merhametten maraz doğar diye başlayınca işin doğrusu bir komedi yazısı ummuştum ama tam tersine karşıma müthiş bir dram çıktı.
Allah hiç kimseyi bu durumlara düşürmesin
Bizim de başımızdan geçti. Eşimle aramızın açılması hep büyüye bağlandı. Güya bize büyü yapmışlardı. Hatta büyücü eşime '' Kocanı buraya getir, ona kendi gözleriyle göstereceğim yapılan büyüyü demiş. Ben gitmedim tabii ki.
İnsan bu sahtekarların eline düşünce maalesef insanlıktan çıkıyor.
Ne diyeyim abi.
Çok değişik bir yazıyla beni yine aldın eskilere götürün. Ellerin dert görmesin
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
İnsanın mutluluğu bence sadece kendi elinde olabilir.
Ama bu öykü inanır mısın sadece şahit olduklarımın onda biri.
Bu lanet kadın bana da elli bin dolarlık bir kazık atarak hayatımdan çıktı.
İlişki falan zannetme, sırf onu kurtarmaya çalıştığım için yedim kazığı.
Her pisliğin altında bu büyü var gerçekten. Bazen ben de uyguluyorum güzel hanımlara. Koltuğa düşürdüğü bir tel saçını "Benim için böyle yan "diyerek kül tablasında birkaç defa yakarsan ve bunu da kendisine usulünce söylersen ,emin ol ki tutuyor. Tabi bu bir büyü değil, psikolojik yönlendirme.
Şaka bir yana çok yuvalar yıkılıyor bu konuda. Anlattığım kadın benim arabamın koltuk altına da bir muska yapıştırmıştı. Yıkamacı bana verince muskayı açıp baktım . Cahil bir elden çıkan Arapça olduğundan bile şüphe duyduğum acayip bir yazıydı.
Sevgilerimle.
Üstat, insanın karşısında çaresiz kaldığı bir insanı, bir deliyi öyle canlandırmışsınız ki, dünyadan uzaklaşmış olanın trajedisini harika somutlamışsınız...
Bu tür insanlar, çevremizdeki ve normal sayılan, ama karşılarındaki insanı çaresiz bırakan insanlara ayna tutuyor işte...
Çünkü onlara anormal bir durumda olduklarını farkettiremezsiniz...
Düşünebilmek, gemilerin batmış gibi olsa da düşünebilmek ne büyük bir zenginliktir!...
Daha nasıl okunur bilmem, bu öykü...
Selam ve saygılarımla.
kukurikuu
Büyüye inanmadığım için insanların dinimizde yasak olan bu lanete nasıl sarıldıklarını anlayamamıştım.
Şimdi biliyorum ki bir gurup insan peygamber yerine koydukları büyücülere adeta tapmak talar.
Selam ve saygılarımla