Gözüm yollarda kaldı...
Gözüm yollarda kaldı...
Sol gözüm yani... Sonra yolda bekleyen alacalı renkte bir adet şerefsiz kedi, yedi gözümü... Yedi derken bütün halde yuttu demek istedim aslında... Gözüm, nasıl olduysa, hiçbir sindirime uğramadan kedinin totişinden, adeta onu yediği için intikam alırcasına, bayağı zorlayıcı bir süreçle dışkı olarak çıktı... Tam o esnada oradan geçmekte olan 2-3 yaşlarında, hafif topalak, buğday tenli, mavi gözlü, sarımsı saçlı, ortadoğu-mısır bölgesi ayak parmak yapısına sahip, muhtemelen kürt kökenli bir çocuk, gözü fark etti ve eline almak istedi lakin eğilip tam alacağı sırada vücut-beyin koordinasyonu tam gelişmediğinden dolayı, ayağının burun kısmı elinden evvel gözüme çarptı... Gözüm hızla yuvarlanmaya başlamıştı... (Burada başka insanların ayakları, çöp kutuları, araba kapıları, otobüs tekerleri gibi noktalara zincirleme çarpmalar gerçekleştiğini hayal edin...) Bu çarparak süregelen ilerleyişin sonunda gözceğizim, havalandı havalandı haaavaaalaaandııı ve bu sefer de oradan geçmekte olan 25 yaşlarında bir kızın dondurma külahına dördüncü top oldu... Kız dediysem; tipi manken, huyu da hatice gibi, deyim yerindeyse her TÜRKİYE CUMHURİYETİ vatandaşı erkeğin hoşuna gidebilecek tarzda bir kızdı... Ne diyordum, hah, gözün külaha adeta bir incir kuşu zerafetiyle konmuş olduğunu fark etmeyen kız, yalamaya başladı. (Neyse ki göz, bunca çarpışma sonucu üzerindeki kedi boku zerreciklerinden tamamen arınmıştı.) Kız yalıyordu ama dondurma bitmiyordu, olması gereken kadar soğuk da değildi, diğer dondurma topları yavaş yavaş erimeye başlamıştı... (Merak edenler için; topların biri kakaolu, diğer ikisi ise fıstıklıydı...) Başlangıçta diliyle küçük yalayışlar yapan kız, darbelerin hızını ve yalama hacmini artırmıştı lakin kadıköy modadaki ali ustadan uzun bir kuyrukta saatlerce sıra gelmesini bekleyerek almış olduğu güzelim dondurma, parmaklarının üzerinden bileğine doğru eriyerek heba olmaktaydı. Ardından kız, “Aman tanrım, neler oluyor acaba burada” diyerek külaha baktı. (Tanrıdan kasıt, tek ve mutlak yaratıcı olan Allah(c.c.)’tır.) Bir de ne görsün, eriyik dondurmalar arasında öylece duran bir adet göz... Önce dehşete kapıldı ama sonra biraz daha baktı, gözün o ela rengi, mahsun duruşu, kızı çok etkilemişti... Artık üç ela göz, birbiriyle bütün olmuştu... Kızın içinde kelimelerle tarif edemeyeceği hisler uyanmaya başlamış ve nasıl olduğunu anlayamadan göze aşık oluvermişti. Peki ne yapmalıydı, bir ömür sade bir gözle yetinmeli miydi yoksa sesine ses, ruhuna ruh olacak, bedeniyle bütünleşecek ve hayatına mana, yalnızlığına derman olacak bir insan mı aramalıydı. İnsanoğlu (Ataerkil bir yazar olduğum için; sade “insan” veya “insankızı” yazmak yerine “oğlu” ekini tercih ettiğimi de belirtmeden geçemeyeceğim...) tamahkardır öyleyse bu gözün sahibini bulmalı ve de o kişiyle yani benimle tanışmalıydı...
Arkası yarın ya da sonraki gün veya daha da sonraları...
Dipnot: Yorum yaparsanız sevinirim, yapmazsanız üzülmem...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.