- 618 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanlar Adına Kedilerden Özür Diliyorum
Kedi ya da köpek besleyen insanlar çevremizde bir dolu, bizlerde iş yerimizin olduğu mahallede sokak kedilerini besliyoruz üç dört arkadaş, can dostlar ile birlikte. Sokak kedilerinin içinde birçoğu evcil olsa da evcil olmayan ve insana fazla yaklaşmayan haşarı ve yabaniler de var. Olsun biz yine de hepsini seviyoruz, ayırım yapmıyoruz kedilerimiz arasında. Gazete kağıtlarını serdiğimiz zaman ara sokağa, üstüne de yemek artıklarını dökünce bayram ediyor keratalar...
Kedilere nankör hayvanlardır derler, tabi ki bu insanların bir yakıştırması onlara, derinliğine araştırsanız mutlaka kedi sevmeyen bir adamın ağzından çıkmıştır bu cümle. Peygamberimiz Hazreti Muhammed s.a.v’de kedileri çok severmiş. Düşünün bir kere Hazreti Muhammed’in sevdiği bir varlık pis ya da nankör olabilir mi? Kedilere bu yakıştırmayı yapan insanlar ellerini vicdanlarına koyup önce bir kendilerine baksınlar bakalım...
’Efendim beni, Hz. Aişe’ye (r.anha) bir miktar yemekle gönderdi. Geldiğimde Hz.Aişe’yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi. Hz. Aişe (r.anha), namazından çıkınca, kedinin yediği yerden (bir miktar) yemeği yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: - ’Rasûlullah (s.a.v.): Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir’ demişti. Ben ayrıca Rasûlullah’ın (s.a.v.) kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm.’ [Ebu Davud - 38]
Yine başka bir hadisi şerifte, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.’ [Buhari, Sahih, Bed’ü’l-Halk 17, Şirb 9, Enbiya 50; Müslim, Sahih, Birr 151]
Kedinin ihtiyacı olan yegane şey sevmek, sevilmek, bir de karnının doyması, onun size vereceği ise büyük bir iç huzuru ve dinginliktir. Gençlik zamanlarımızda Boncuk isimli bir erkek tekir kedimiz vardı. Daha çok küçükken amca kızı yolda bulmuş, bizlerde besledik büyüttük aile apartmanımızda, on dört sene ailemizden biriydi. Çok zeki bir hayvandı ve hiç nankörlüğünü görmedik. Beni hiç ısırmadı. Evin kapısı kilitli olmadığı zaman kapının koluna zıplar kapıyı açardı. Bazen misafirler gelirdi evimize, onların içinden kızdıran olursa durup dururken, onları hafifçe tırmalardı, ama bunu nankörlük olarak almayın hangi hayvana eziyet etseniz, kızdırırsanız o da tepki gösterecektir size. Geçen senelerde iş yerinde bir Çakır kızımız vardı onu da trafik terörüne kurban verdik.
Halt etmiş insanlar kedilere nankör derken. Şu yeryüzünde insandan başka nankör varlık yoktur. Bu sebep ile bu yakıştırmayı onlara reva gören bütün insanlar adına kedilerden özür diliyorum. Ne olur ayağınıza dolanan bir kediye sakın tekme vurmayın, azıcık başını okşayın dünyalar hem onun olsun hem de sizin. Boncuk ile Duman yarın yine yanınızdayım kızlarım, bekleyin sabahı geliyorum. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
YORUMLAR
Sayın Ahmet hocam, ortak sevdamız kedileri hor gören, aşağılayan insanları inanın ki anlayamıyorum. Bir kenara bir kap su koymak, yemek artıklarınıza doğrayacağınız birkaç dilim rkmeği onlara itkram etmek kadar güzel ne olabili r. Şu an İstanbuldayım, inanın ki aklım Ayvalıkta bıraktığım sokak kedilerinde. Sık sık komşuma telefon edip onları soruyorum. Hergün yine bahçeme geliyorlarmış. Komşum bıraktığım parayla aldığı yemleri veriyormuş. Herkesi onlara karşı daha duyarlı olmaya davet ediyorum.Selam ve saygılarımla
Ahmet Zeytinci
Hocam, bu makaleyi kaleme almakla, insanlar ve insanlık adına çok önem taşıyan bir konuyu işlediğiniz gibi, hayvanlara olan sevgi ve saygınızi öylesine güzel sergilemişsiniz ki; birçoğumuz ibret alacak ve birçoğumuz da -sanırım- vicdanını bir kez daha yoklayacaktır.
Mevla işinizi rastgetire daima....
Hayvanlardan konu açılmış iken, ben de birkaç cümle sarfetmek istiyorum.
Türkiye gibi ''müslüman'' geçinen topluma sahip bir ülkede, nerdeyse her yetişkin insana malum olan son derece esef verici bir mesele var:
Bir zamanlar sırf meraktan veya hevesle -satınalınmış- köpekler,
vicdansızda sokaklara terkedilirken,
diğer yandan devletin izni ve talimatıyla ve özellikle de Diyenet İşleri Makamının suskunluğu ileTürkiyenin hemen hemen her küçük ve büyük kentinde yine sokak ortalarında resmen zehirlenip
hergün yeniden yüzlerce cinayet işlendiği gibi,
yine aynı hayvanlar
sokak kenarlarında can çekişmeye
terkedilmekte, hatta kısmen -canlı canlı- çöpten ibaretmiş gibi toprağa gömülmektedir.
Durum böyle iken, bizim toplumdan ''müslüman'' diye bahsetmek, Allah'ın ne kadar gücüne gider bilemiyorum,
ama insanlık adına yapılan hunharca bir katliam olduğunu söylersem,
haksız sayılmayacağımı tahmin ediyorum.
Durum ve hal böyle iken, toplumumuzun senelerden beri - o kadar çok bahsetmemize rağmen-
ne denli sevgiden, merhametten ve şefkatten yoksun ve riyakar olduğunu apaçık ortaya dökmektedir.
Böyle bir durumda da, kalkıp gerek evimizde gerekse de camilerde el açıp Tanrı'ya yalvarmak
her namaz ardı Mevla'dani utanmadan, korkmadan, sıkılmadan ''huzur, barış, refah vs.'' dilemek de, -bence- O'na olan riyakarlığımız, saygısızlığımız ve ikiyüzlülüğümüzü apaçık ortaya dökmekten ileri gitmez!
Böyle olunca da; neden senelerdir bizde barış, huzur ve refahın olmadığını (bana kalırsa müslümanlığın da olmadığını) ,
bu acı gerçekler karşısında, demeye hacet olmasa gerek!
Yine devletin izni ve müsadesiyle, Diyanet İşlerinin suskunluğu ile, toplumun da -kısmen- sessiz ve suskun kalması ile - masum insanlara yapılan haksızlık ve zulümden, kadına şiddet ve eziyetten, yaşlılara saygısızlıktan, çocuklara ilgiisizlikten, ilime, bilime ve bilimciye gösterilen kayıtsızlıktan bahsedecek olursam,
ya bu sitenin sayfaları bana yeterli gelmeyecek,
ya tutulup içeri atılacağım,
ya da dinden, imandan çıkmış olacağım ki; bunu ben de asla istemediğimden,
bu konuları diğer arkadaşlara bırakmayı uygun görüyorum.
Mevla sizin her halikarda işinizi gücünüzü kolay getirsin, size ve ailenize sağlık afiyet versin, dilediğiniz ne varsa, yerine getirsin.
Mevla adına, Kuran ve Peygamber adına, masumlar adına, ilim, bilim, bilimciler adına, insanlık, hayvanlar ve doğa adına, canlı ve cansız tüm yaratıklar adına
selam ve saygılarımı iletirim.
Esenlikle kalınız.
Kıyas olsun diye İsviçre'den bir bilgi ile bir örnek aktarmak istiyorum:
İsviçre'nin dünyaca ünlü kayak merkezi ''Zermatt'' dağlarının dinlenme tesilerinde, yine dünyaca ünlü İsviçre ''Bernhardiner'' cinsi köpeklerle turistlerin resim çekmesi, İsviçre hayvanları koruma cemiyetinin girişimleriyle çıkarılan bir kanunla yasaklanmıştır.
Sebebi:
Sabahtan akşama kadar bu köpeklerin, resim çekilecek, diye oyunsuz ve ilgisiz kafeslerinde beklemeleri ve ''canlarının sıkılması!''.
Gerisini demeye gerek yok, sanırım.
Kederli tarafından 12/9/2015 10:50:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Zeytinci
1980 yılında Lüleburgaz'a gelip işbaşı yaptım. Gençtim ama evliydim. Apartman daireleri pahalıydı, önce bütçemize uygun bir gecekondu kiraladık kendimize. Ama geceleri tavan arasında fareler geziyordu. Köydeki kedimi alıp getirdim. Daha sonra başka evlere ve sonunda kendi evimize taşınsak da onu hiç bırakmadık. Ve tam on üç sene o ölene dek birlikte yaşadık...
İçinde hayvan ve hayvan sevgisi olan bir yazı görünce dayanamıyorum. Böyle bir anıyla ben de küçük bir katkı sunmak istedim. Sevgiler saygılar dostum...