- 478 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bakış Tarzı
BAKIŞ TARZI!
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle “bakış tarzı ya da bakış açısı” konusunu paylaşalım istedim.
Hayata, olaylara ve çevremizde ki nesnelere bakış açısı ya da bakış tarzı bizler için çok önem taşır.
Çünkü hayata hangi gözle bakıyorsak onu anlıyoruz sonunda.
Diyelim ki; karıncaları birçoğumuz çalışkanlığı ile tanır, çalışkanlığın timsali olarak değerlendiririz. Diğer taraftan bir başkası ise kendi ihtiyaçlarından daha fazla çalıştığı ve stok ettiği için, karıncaları, “açgözlü” olarak değerlendirmektedir.
Burada görüldüğü gibi bizlerin hayata, olaylara ve nesnelere bakış tarzımız oldukça önemlidir.
Her insanın, hayata bir bakış açısı vardır. Çocukluğundan itibaren aldığı eğitim, annesinin babasının kişilik yapısı, yaşadığı olaylar, sahip olduğu kültür yapısı bu bakış açısına yön verir. İnsanların olayları algılamasında, sahip oldukları bu bakış açısının önemi o kadar büyüktür ki, bazen iki ayrı insan aynı olayı birbirinin tamamen zıttı olarak algılayabilir.
İnsan olarak hayatta istemediğimiz, hoşlanmadığımız pek çok olayla karşılaşırız. Eleştirilir, hastalanır, haksızlıklara maruz kalır, yalnız bırakılır, hapse atılır, mal varlığımızı kaybederiz. Çoğu insan bunlar karşısında sinirlenir, moral olarak çöker, isyan eder, öfkelenir, aşırı derecede üzülür ve telâşa kapılırken; hayata ve olaylara farklı açılardan bakmayı başarabilenler; onları ibretle, sabırla, metanetle, cesaretle karşılar ve onları kendisi için uyarıcı ikazlar veya yükseltici vasıtalar olarak görürler. Aslında, hayatta herhangi bir hâdisenin mânâsı veya yorumu; onun etrafına çizdiğimiz sınıra veya koyduğumuz çerçeveye bağlıdır.
Aslında, güzel görünen hâdiselerin ardından kötü sonuçlar, kötü görünen hâdiselerin ardından ise harika sonuçlar çıkabilir. Kur’ân’ın ifadesiyle "Hoşlanmadığınız bir şey sizin iyiliğinize olabilir veya hoşlandığınız şey sizin aleyhinize olabilir. Bunu siz bilmezsiniz ama Allah bilir." (2/216) Pek çok kişiden dinlemiş veya yaşamışızdır: Çok arzu ettiğimiz bir şey olmaz, aradan belli bir zaman geçtikten ve yeni hâdiseler olup bittikten sonra, iyi ki o şey olmamış deriz. Veya olmamasını arzu ettiğimiz halde olan bir şey için de; iyi ki olmuş dediğimiz pek çok hâdise vardır hatırımızda.
Başına gelen hâdiseleri dikkatle inceleyen ve onun hakiki sebeplerini bulmaya çalışanlar çarpıcı sonuçlarla karşılaşabilirler. O hâdiselerin ardında gerçekte ya bize bir yardım, ya bir ikaz ve uyarıcı ya da bir ceza olduğu görülür. Israrla olmasını istediğimiz bir şeyin önüne çeşitli engeller çıkıyor ve bir türlü o gerçekleşmiyorsa, o zaman durup gerçek niyetimizi anlamaya çalışmalıyız. Onu elde edince, başkasına zulmetmekte mi kullanacağız? Şu an yetkilerimi ve imkânlarımı âdil olarak kullanıyor muyum? Kötü emellerim var mı? Ya da daha önemli vazifeler için daha fazla olgunlaşmam mı gerekiyor? Kişiliğimde eksik yönler mi var? Bu soruları çoğaltarak düşündüğümüzde, hâdiselerin derinlerinde yatan mânâları çözebiliriz.
Günlük hayatımızda yaşadığımız veya yaşama ihtimalimiz olan şu olayı yeniden çerçeveleyelim. Meselâ, patronunuz veya amiriniz size kızdı ve azarladı. Ne yaparsınız? Buna olumlu veya olumsuz anlam yüklemek sizin elinizdedir. Olumsuz bakarsanız, üzülür, patrona küser, uykularınızı kaçırır ve sağlığınızı bozarsınız. Muhtemel kötü sonuçlar üzerinde düşündükçe gerçekten kötü sonuçlar üretilir. Olumlu bakarsanız, "Patron beni hemen işten çıkarabilirdi ve işsiz kalırdım, böyle olması ondan daha güzel, benimle ilgileniyor, her insan hata yapabilir" der ve durumunuzu iyileştirmeye çalışırsınız. Böylece kendi kendimizle ve diğerleriyle nasıl konuşacağımızı, olaylara hangi anlamı nasıl yükleyeceğimizi öğreniriz ki, bu çok önemlidir.
Bir Gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü. Çok fakir bir Ailenin evinde bir gün-bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
Yolculuğumuzu nasıl buldun?
Çok güzeldi babacığım diye cevap verdi oğul.
İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?
Evet.
Peki, ne öğrendin?
Şunu gördüm dedi oğul:
Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar, onların ki ise ufka kadar uzanıyor.
Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. ve çocuk ekledi:
Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğiniz için, teşekkür ederim babacığım!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.