DÜDÜKLÜ TENCERE, ULTRA HD GÖRÜNTÜ, GAZ LAMBASI VB. ŞEYLER
Şans! Bazılarımız şansa inanmaz. Şahsen ben inanıyorum.. Büyük büyük dedem da şansa, daha doğrusu şansızlığa inanırmış. Büyük büyük dedem da benim gibi şansızmış… Üzerinde çeşitli desenlerin olduğu tahta yemek kaşığı setini alamadığı için eşi (fazla ‘büyük büyük’ demek için ‘eşi’ diye yazdım) kendisine laf sayarmış sürekli. Bir gün canına tak etmiş ve büyük büyük dedemi terk etmiş çok büyük bir cüssesi olan büyük büyük nenem! O da kendini içkiye vermiş, savaşa gitmemek için mağaralara saklanmış, ayıların sofrasından bal yemiş, sonunda boğularak ölmüş.
Fazla ‘büyük’ demeyeyim! Babamın dedesi de çok şansız biriymiş ve şansızlığa inanırmış. Aynı zamanda tam bir berduşmuş! Yılın her mevsiminde keklik avına çıkar, ağaç kovuklarında yatarmış. Babamın nenesi, yani epey büyük olan nenem sürekli yakınıp dururmuş: ‘’Bu adamdan bir şey çıkmaz! Evine bir gaz lambası ve bir teneke gaz yağı alamadı.’’ Soğuk bir kış günü karanlık, soğuk, nemli yeraltı odasında ‘’lamba lamba’’ diye diye ölmüş büyük nenem. O tarihten sonra büyük dedem mi desem babamın dedesi mi desem, işte o adam keklik diye diye diyar diyar gezmiş ve sonunda gelip atalarından miras kalan samanlıkta ölmüş. Samanlıktaki samanı çocukları yeni aldıkları hayvanlara vermek için boşaltınca köşe bir yerde samanın içine gizlenmiş bir gaz lambası ve bir teneke gaz yağı çıkmış!
Benim dedem o kadar şansız değilmiş. Hoş bir kızla evlenmiş, ne hikmetse şansızlık bir gün gelip kendisini bulmuş. Kendisinden hiçbir şey istemeyen nenem otuz yedi yaşında vefat etmiş! Dedem de kendisinden çok şey, çiçekli şilteler ve bakır kaplar isteyen dul bir kadınla evlenmiş. Babam o sıralar iyice kafayı yiyip üvey annesini dövmüş, tereyağını çalıp satmış. Dedem hiçbir şey yapmadan dua edip durmuş. Dedem mübarek bir adammış, ama gene de şansız sayılır bana göre. Mübarek olmak şansızlığa engel değilmiş o zamanlar! Dedem sonunda üstünde binlerce çiçeğin olduğu renga renk bir şilte almış! ‘’şilte şilte’’ diye inleyen o kadın da bir bahar günü renkli şiltenin üstünde tepinerek can vermiş. Huzur vermemiş ona renkli ve pahalı şilteler! Dedem de fazla zaman geçmeden öğleyin uzandığı hasırın üzerinde ölü olarak bulunmuş öğleden sonra. Dedem artık şanslı biriydi…
Babama geleyim, sevgili okuyucum. Babam da dedem gibi ilk başta şanslı biriymiş. Selvi boylu, kızıl saçlı bir kızla evlenmiş henüz on dokuz yaşındayken. Zavallı kadının evinde (daha doğru oturdukları samanlıkta) doğru dürüst eşya yokmuş. Bir yer yatağı, birkaç iğne, üç beş parça bakır kap! Yine de samanlık seyran olmuş. Üvey annem otuz yedi yaşına gelince lohusa yatağında ölmüş kış günü. Babam derdinden dağlara çıkmış, ağıtlar yakmış, mecnunlar gibi gezmiş. Sonunda acısından pireleri öldürmek için kullanılan etkili bir zehri kafaya dikmiş ama Allah öldürmemiş! Üvey annemin ölümünün yedinci yılında o zamanlar dul ve güzel bir kadın olan annemle evlenmiş! Annem kafasını şişirmiş sabah akşam! ‘’Neden şehre gitmiyoruz? Neden krom tencere takımlarımız yok! Bu işlerden çok yoruldum. İnşallah ölürsün yakında!’’ Ama babamın bu dünyadan kolay kolay ayrılmaya niyeti yoktu. Doksan yaşına kadar yaşayıp anneme laf yetiştirdi, eski eşini andı!
Ben de şansız biriyim! Çok hoş ve çekici bir kızla evlendim! Bir süre çekim alanı oluştu aramızda. Sonra zıt kutuplarımız birbirini buldu. Çok kötü bir şey insanın evinde düdüklü tencerenin olmaması. Patlayan bir düdüklü tencerenin yerine yenisi gerek! Mübarek bir zat değilseniz, durum daha da kötüdür. HDMI girişi olmayan bir LED TV ne işe yarar size sorarım! Benim dedemin evinde, daha doğrusu samanlığında HDMI girişi olan uydu alıcısı mı vardı? Yoktu! Evet, o zaman ayrı zamandı şimdi ayrı zaman! Kadın verirken alır! Ama erkek verirken bir şey istemez! Taş devrinden beri bu böyledir. Ultra HD görüntü için de bir şeyler lazımdır. Evliliklerimizden manzaralar seyrederken ultra HD görüntü olmazsa olmaz. Teknoloji manyağı kadınlar daha çok çekilmez olur! ‘’İçkin yok, kahven yok, yaramazlıkların yok, namazın niyazın, orucun yok!’’ der sıkıştığında. Etkisiz elaman olmak kötü bir şeydir, çok kötü. Eşinizin entel laflarla size saldırması nasıl bir şeydir!
‘’Hümanist dinsiz! Doğaya pisleyen doğacı dağcı! Çürük meyveleri yiyip çürümemiş meyveleri çöpe atan ot kafalı! Bir terabayt kapasiteli ileri zekâlı! Beyninde bir KB boş yeri kalmamış kalas herif! Dediklerimi beynine kaydetmek için yer aç!’’
Seks için evlenmek hiç hoş bir şey değildir! Evlenirken seksi en sonra atın, Allah’a dua edin, kız seçerken fazla hümanist olmayın, hümanist dinsiz hiç olmayın! Sizin hoşunuza gitmeyen bir kadında belki Allah’ın ve insanların hoşuna gidecek hoş şeyler vardır! İnsanlara sadaka verip yardım eder, bir çocuğun başını okşar o zaman.
(Evlenmeden önce iki düdüklü tencere alın bu arada! Biri patlarsa diğerini kullanırsınız. 4500 çarpı 3400 çözünürlüğe uyumlu bir uydu alıcısı da alın. Fakirseniz tüplü televizyona takın bunu. Önemli değil, 360 P. görüntü çözünürlüğü olan İnek Şaban filmlerini yayımlayan bakkal kanallarını maksimum randımanla izlemiş olursunuz! Eşiniz sizi sever böylece, mübarek biri olursunuz!
Bu aralar moda olan hümanist dinsiz tarzından uzak durun! Güzel ülkemizi ele geçirip Avrupa’ya doğru akan mültecilere küfür edin, sadaka vermeyin! Ülkenizi sevin ki Allah sizi cehennem azabından uzak tutsun. Hümanist dinsizler olan İsveçliler’i örnek alıp sadece 500 ile 1200 arası mülteci kabul eden Avrupa devletlerinin vatandaşları güzel ülkelerini severler! )
YORUMLAR
Denemeden çok bir masal tadında olmuş. Kadınların istekleri daha mı belirleyici hayatta yoksa? Yoksa erkekler için daha ciddi başarısızlıklarından sıvışmak için kullandıkları bir araç mı? İhtiyaçlar değişiyor ama değişen niteliği değil niceliği sanki.
Uzun zamandır göremiyorduk, özlemişiz yazılarınızı.