- 472 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUSTAFA ASLAN KİRVEM
MAZİYE YOLCULUKLAR – 65
Güneş’in sistemi var.
Dünya dönüyor.
Gün geceyi, gece günü izliyor.
İnsanlar, diğer canlılar gibi doğuyor, yaşıyor ve ölüyor…
Bazı insanlar hiçbir iz bırakmadan sessiz sedasız yaşayıp gidiyor bu âlemden… Bazı insanlar da çevrelerine, kendi halkına ve başka halklara büyük zararlar vererek, bu Dünya’dan ayrılıyor…
Bunlar, tarihin çöplülüğünde yerlerini alıyorlar. Aradan yıllar geçse de lanetle anılıyorlar. Dünya üzerinde insanlar yaşadıkça lanetle anılacaklar…
Almanların faşist lideri Hitler gibi. Bazı insanlar yaşadıkları dönemde kendi çevrelerine, halklarına ve insanlığa yaptıkları hizmetlerle ölümsüzleşiyorlar…
Elektriği bulan Edison unutulur mu?
Kâhta’da saygıyla andığımız onlarca insan vardır. Vefat ettiklerinde arkalarında binlerce insan ağlamıştır. Bu gün bile hala saygıyla anıyoruz. Dualar ediyoruz. Onların hayatlarını geçirdiği dönemde yaşayanlarımız, kendilerini şanslı sayıyor.
Güzel insanlar, yaşadıkları süreçte yaptıkları ile arkalarında hoş bir seda bırakanlardır.
Güzel insanlar, ömürlerini yiğitlikle, iyilikle ve cömertlikle süsleyenlerdir.
Güzel insanlar, aramızdan ayrılsalar bile yaptıkları iyilikleri bize söyletenlerdir.
Ölümlerinden sonra onurlu duruşlarını, konukseverliklerini, güçsüz insanlara güçleri oranında yaptıkları yardımlarını, haksızlara karşı dağ gibi duruşlarını yüreğimize kazıtanlardır.
Güzel insanlar, güzellikleri ile destanlaşanlardır.
Güzel insanları saygıyla, rahmetle anarız. Mekânları cennet olsun, deriz.
Her mezarlığa gittiğimizde, mezar taşında adını gördüğümüz güzel insanlara gözyaşı döker, dualar ederiz.
Mustafa Aslan kirvem, benim gözümde güzel insandı. Çocukluk günlerime damgasını vurmuştur.
Maziye dönüp baktığımda, kalbimin köşkünde özel bir yeri var. O günleri gözlerimin önüne getirdiğimde, değerini daha iyi anlıyorum.
Bizim için iyilik meleğiydi. Evinde, bahçesinde huzur bulduğum canım Kirvemdi. Unutmadığım, unutamadığım büyüğümdü. Bu can toprağa düşene dek saygıyla anacağım.
Mustafa Aslan kirvem, Kâhta’ya her gelişinde atını bizim eve ya da babamın dayısı Mehmet Evci’nin evine bağlardı.
Babam, dayıları Mehmet ve Hasan’da kirvelerimin kucağında sünnet olmuşlardı.
Ben ve erkek kardeşlerim, Mustafa Aslan Kirvemin oğlu Abdullah Aslan’ın kucağında sünnet olduk.
O günü hiç unutmuyorum. Kirvelik babadan bu güne kadar sürdü.
Bizim kirveliğimiz siyasetçilerin kirveliğine benzemez.
Çıkar için, oy için kirvelik değildir. Candan, yürekten kirveliktir.
Annem ve babam, kirvelerimizin evine gideceğiz dediklerinde bayram yapardık. En güzel giysilerimizi giyer, heyecanla yola çıkacağımız saati beklerdik.
Herkes hazır olunca evden çıkar, kırkori’ye bir an önce varmak için can atardık.
Bahçeye kavuşmadan dut ağaçları bizi karşılardı. Parmak büyüklüğünde dutlardan, dallar aşağı doğru eğilmiş olurdu.
Boyumuzun yettiği dallardan dut koparma yarışına girerdik.
O güzelim dutlardan parmaklarımız ballanırdı. Parmaklarımızı emer, sonra mendille silerdik… Bahçeye girince ellerimizi yıkardık.
Eve vardığımızda kirvelerimiz bizi güler yüzle karşılarlardı.
Genellikle yaz, bahar aylarında gittiğimiz için evin önündeki bahçe yemyeşil olurdu. Bahçeye kilimler serilir, üstüne minder, yastık konurdu.
Biz uslu uslu otururduk… Mustafa Kirvem güler yüzü, sevecen bakışları ve tatlı diliyle karşımıza geçerdi:
— Kalkın çocuklar. Dallarda meyveler sizi bekliyor. Canınız hangi meyveyi istiyorsa koparın. Yıkanması gerekenleri getirin, burada su var. Yıkayın.
Bu bahçe sizin kirvelerim.
Babamızın, annemizin gözlerine bakardık. Baktığımız gözlerden onay aldıktan sonra kalkardık.
Bahçenin içinde koşardık, coşardık, sevinçten uçardık. Mutluluktan kendimizden geçerdik.
Bütün ağaçlar bizimdi. Ağaçlarda sallanan güzelim meyveler bizi büyük bir cüretle davet ederdi. O kadar çok ağaç vardı ki hangisine çıkacağımızı bilemezdik. Kararsız kalır şaşırırdık.
Çıktığımız ağaçta fazla kalmazdık. Bir iki meyvenin tadına bakar, aşağı atlardık.
Zaten meyve yemekten çok bir ağaçtan inip diğer ağaca tırmanmaktan zevk alırdık.
Ağaçlara tırmanmayı bir oyun haline getirirdik… Gülerdik, oynardık, eğlenirdik.
Bize bu zevki tattıran Mustafa Kirvemin güzel yüreğiydi. Şefkat dolu bakışlarıydı.
Çocuk sevgisiydi.
İnsan sevgisiydi.
Tatlı diliydi.
Kısaca insanca yaklaşımıydı.
Mustafa Kirvemin ilginç bir yaşam öyküsü vardı.
1897 yılında, Kafkasya’nın Dağlık Karabağ bölgesinde Dünya’ya merhaba der. Babasının adı Aslan’dır. Kabilesinin büyüğü ve önderi olduğu için Aslan Ağa diye anılır.
Sevilen ve sayılan bir kişidir… Mustafa Kirvem sekiz yaşındayken yani 1905 yılında, Aslan Ağa Dağlık Karabağ bölgesinden yakınları ile ayrılır.
35 aile yola çıkarlar. İlk durakları İran’dır. İran’dan Van’a, Van’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Malatya’ya, Malatya’dan Kâhta’ya gelirler.
Kâhta’da yöneticiler göçmenleri iyi karşılar.
Kirkor’un yeri olarak bilinen mıntıkayı Aslan Ağa’ya ve yakınlarına verirler. 35 göçmene ev yaptırırlar. Kırkori Kâhta’nın güneydoğusuna düşer.
Kâhta çayına kuşbakışı bakan bu yer, o günden beri kirvelerimin meskenidir. Evidir, bahçesidir.
Mustafa Kirvem ve oğlu Abdullah bahçeye emek vererek, daha da güzelleştirerek bu gün olduğu duruma getirirler.
Abdullah Kirvem bir de havuz yaptırır. Yeni ağaçlar diker. Nar, kaysı, incir, üzüm, dut, şeftali, hurma, ceviz ve daha çeşitli meyvelerle bahçe yeryüzü cenneti gibidir.
Eskiden Kâhta’ya giden yol, Kırkori’nin önünden geçermiş. Mustafa Kirvem yolcuları durdururmuş. Bir nefes almaları, açlıklarını gidermeleri için konuk edermiş. Bu yolcuların tanıdık olup olmamaları önemli değilmiş. Tanrı misafiri olarak görür yedirir, içirirmiş.
Yemeğini, meyvesini yiyen, çayını, kahvesini içen konuklar dinlenmiş şekilde uğurlanırmış.
Eğer yolcu geç vakit oradan geçiyorsa, yemekten sonra yatak serilirmiş. Geceyi rahat bir şekilde geçiren yolcu, sabah yoluna devam edermiş.
Günümüzde konuk gelen akrabalarına bile yüzünü ekşitenlere tanık olunca, sevgili Mustafa Kirvemi daha büyük bir saygıyla anıyorum. O güzel yüreğini selamlıyorum. Mustafa Kirvem gibi güzel insanların sayısı azaldıkça, bu Dünya’nın tadı- tuzu kaçıyor.
1897 yılında doğan Mustafa Kirvem, 1981 yılında 84 yaşında Allah’ın rahmetine kavuştu.
Abdullah Kirvemin çocukları Alanya’da dört otel çalıştırıyorlar… Beş yüze yakın insan çalıştırarak, evlerine ekmek götürmelerini sağlıyorlar.
Kirkori çok güzeldir. Güzelliğini yitirmemelidir.
Sevgili Kirvelerim, babanızın, dedenizin yolundan giderek güzelleşiniz.
Başkaları sizin güzelliklerinizi anlatsın, yazsın. İyiliklerinizle anılın. İnsanı ölümsüzleştiren, geride bıraktığı güzelliklerdir.
Bana bu satırları yazdıran gördüğüm güzelliklerdir.
Sizi seviyorum kirvelerim.
Bütün güzel insanları seviyorum.
Yaşayan güzel insanlara sağlık, mutluluk ve güzel günler diliyorum.
Allah’ın rahmetine kavuşan güzel insanlara sevgiler, saygılar gönderiyorum. Sizleri anlatırken vefa burcumu ödemeye çalışıyorum.
İyi ki sizleri tanımışım.
Aslan ve Mustafa Kirvelerime Allah’tan rahmet diliyorum.
Mekânları cennet olsun.
Abdullah Kirveme, tüm ailesine sağlıklı ve huzurlu günler, mutlu yıllar dilerim.
Hasretlerin sarayı gönlümden sevgiler, saygılar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.