- 631 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE CUMHURİYET TARİHİ
CUMHURİYET TARİHİ
Sömürgeci devletlerle işbirlikçiliğinin ret edilmesi ve sömürgeci işbirlikçilerinin tekrar iktidarı ele geçirmesini önlemek için ulusal bir devlet kurmak ve devleti yöneteceklerin halkın kendi içinden seçeceği milletvekillerince olmasını sağlayan cumhuriyet yönetim şeklinin benimsenmesi cumhuriyet tarihinin başlangıcıdır.
1876 yılında Anayasal Meşruti Monarşi kabul edilmiş 1878 yılında kaldırıldı. 1908 yılında tekrar kuruldu. 13 Kasım 1918 yılında İstanbul’u işgal edilmişti.( İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD’den oluşan anlaşmış(itilaf) devletleri işgal etmişti.) 16 Mart 1920’de bu devletler Meclis i Mebusan ı dağıttı. Mustafa Kemal Paşa 4-11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’nde, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde işgale direnmek amacıyla kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (ARMHC) adı altında birleştirilmiştir. 23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisini kurdu.
I. CUMHURİYET DÖNEMİ:
Anayasal Meşruti Monarşi ulusal sömürgeci karşıtı devletlin varlığını sürdürmesine engeldi. Bu nedenle 1 Kasım 1922 de saltanat kaldırıldı. Meclis Hükümeti dönemi başladı. Yasama, yürütme, yargı tüm devlet yetkileri meclis hükümeti tarafından yerine getiriliyordu. 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyet ilan edildi. 9 Eylül 1923 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası(partisi) kuruldu.
Tek partili bir cumhuriyet dönemi idi. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak devleti yönetiyordu.
2. DEMOKRATİK CUMHURİYET DÖNEMİ
Çok partili devlet dönemine geçiş olmuştur. Bir seçim bölgesinde en çok oyu alan parti o seçim bölgesindeki tüm milletvekili sayısınca milletvekili çıkarırdı. Nispi (oransal) oy temsil sistemi yoktu. Bir şehrin, bölgenin kara listeye alınmasına hizmet planları dışına itilmesine, mali yardımların o şehirden toplanan vergiye karşılık gelmeyecek şekilde adaletsiz olarak görülen şekilde oluyordu. Şehir cezalandırmaya nispi temsil oylama sisteminin olmaması sebep oluyordu. İki partili siyaset sistemi etrafında politika işlevleri sürüyordu. Anayasa Mahkemesi yoktu. Radyo Televizyon, Üniversite bağımsız kurumlar değildi.
3. ÇOĞULCU(PLÜRALİST) CUMHURİYET DÖNEMİ
1960 İhtilali ile kurucu meclis oluşturuldu. Nispi temsil oy sistemi getirildi. Her parti bir seçim bölgesinden milletvekili çıkarma şansına kavuştu. Üniversite, radyo ve televizyon özerkliği geldi. Parlamento sayısı ikiye çıkarıldı.
Cumhuriyet Senatosu (yaygın kullanım: Okumuşlar Meclisi), Türkiye’de 1961-1980 yılları arasında çift meclisli sistem yürürlükteydi ve TBMM, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olmak üzere iki meclisten oluşuyordu.
Tabii üyeler dışında Cumhuriyet Senatosuna aday olabilmek için 40 yaşını doldurmuş olmak ve yükseköğrenim yapmış olmak gerekiyordu. Hükümet, Cumhuriyet Senatosuna karşı değil, Millet Meclisine karşı sorumluydu. Güven oylaması sadece Millet Meclisinde yapılıyordu. Cumhuriyet Senatosunun gensorusuyla hükümeti düşürme yetkisi yoktu.
1980 yılından sonra tekrar tek meclisli sisteme geri dönüldü ve senato kurumu 19 yıllık bir çalışma süresinden sonra Türkiye’de yürürlükten kalktı.
4. ÇOĞULCU CUMHURİYETİ BARAJLI SİSTEMLE SINIRLAYAN CUMHURİYET
1980 ANAYASASI İLE BAŞLAYAN YENİ DÖNEM
Anayasa ile parti kapatma hakkı Anayasa Mahkemesine verildi. Bunun dışında %10 oy barajı oluşturuldu. %10 oy barajı dışında il milletvekili sayısı için yeterli oy barajını da aşmak zorunluluğu getirildi. Barajlı oy sistemi bazı illerde iki partili sistemin doğmasına sebep oldu. Ana muhalefet partisinin ülke partisi olma özelliğini yitirmesine sebep oldu.
Senato ikinci meclis kaldırıldı. Üniversite özerkliği Yüksek Öğretim Kurumu kurularak sınırlandırıldı.
Katma Değer Vergisi getirilerek devletin mali yapısı güçlendirildi. Yıllık gelir vergisi yanında aylık tedbirler ile mali ve para politikaları üzerinde kontrol imkânı veren katma değer vergisi ekonomik krizleri engelleyici unsur oldu.
Polis sayısı ve yargısal tedbirler artırıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü personel sayısı 270 782 kişi oldu. Türk Ceza Kanuna göre her türlü düşünceyi suç sayabilecek vicdanlar oluşturuldu. Suç olmayan bir düşünce kalmadı.
Emperyalizmle mücadele anlayışını içeren devlet felsefeleri ve dayanışmaları bütün dünyada terk edildi. Emperyalizmle işbirliği dönemi oluştu. Emperyalist devletler sömürgecilikten artık vazgeçmiş olarak görülüyor diyebiliriz.
1980 sonrası Bilgi Çağı, bilişim ve iletişim teknolojilerinin zirve yaptığı çağ oldu.
Abdullah Bedeloğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.