SESSİZLİK KULESİ
Sessizlik ,yalnızlık.
Korkmayın!
insanlar ölüme bile alışıyor varın gerisini siz düşünün.Yok olacağımızı bilmeye bile alışıyoruz herşeye alışırız ve alışıyoruz
Sensizlik sözlüğümün en ücra köşesinden kopup gelen ruhumu kaplayan karanlık sözcük bilenemeyen bilmece.Sorular çığ gibi büyürken ruhumu ekşiten bir yalnızlık filizlendi içimde.Tadını hiçbir yemekte tatmadığım ayrık insanların baharatı.Bir cesedin kokusunda duyabilirim belki bu tadı güneşte iyice çürüdükten sonra.Yaşlanmanın yaşla alakası olmadığını daha önceden biliyordum ama bunun beni bulacağını düşünmemiştim doğrusu.Ruhumu ekşiten yalnızlık sessizliğin eseriydi ve kendime çok sormaya başladım sessizleşince.İnsanların hoşuna gitmeyecek cevabı içinde olmayan ve tek kelimeyle anlatılamayacak sorulardı bunlar.
İki kelime sadece.Sessizlik ve yalnızlık.Binlerce kelimenin anlatamayacığı iki kelime.Ne kadar siyah görünse de içi görüntüsünden daha karanlık iki kelime.Başta dedim ya korkmayın!
Ben alıştım yalnızlığa ve sessizliğimden şarkılar yaptım kendime,beni anlayacak tüm insanlar gibiyim sadece.
Ruhumdaki elbiseleri çıkarttım.Yalın sade ,kendinden emin bir çıplaklığım sadece.Umutlu kelimelerin ardına sığınmaktan vazgeçtim ,kendimi buldum sonunda.
Sessizliğime itaat etmiş odamdayım perdelerin en son ne zaman açıldığını bilmiyorum.güneş doğuyor,güneş batıyor durmadan ve insanlar gitmesi gerektiği yerlere gidiyor dönüyor yine gidiyor.Ben odamdayım güneşe perde çektim ve öldürdüm zamanı.Can sıkıntısını gölge gibi taşıyanların sığındığı tek kişilik bir yataktayım.Yalnızlığımı yüzüme vuran ve yalnızlığıma bir kaç beden büyük bir yatak.
Yağmur atıştırmaya başlıyor ve bir bıçak gibi yarıyor sessizliği sokaktan geçen arbanın gürültüsü.Gölgesi perdenin üzerine düşüyor.Perdeyi yalayıp geçiyor,geçiyor ve bitiyor.Kendimleyim yine.Geride bıraktığım bir yerdeyim saatleri umursadığım bir yerde.Üst kattan sesler duyuyorum.Boğuk sesler,tiz inlemeler yatağın gıcırtısı.Bir ışık huzmesinden odama doluyor.üst katımda oturan yaşlı çiftin çıplak bedenleri,sarkık bedenleri ve o inlemelerde yüzlerinin dudaklarının aldığı şekiller.Kusasım geliyor,kendimi tutuyorum.
Huzursuzum ve huzursuzluğun kendimden kaynaklandığını biliyorum.dünyadaki mutsuzluğun kendi suretimde şekle büründüğünü düşünüyorum.Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki üstümdeki elbiseyle aramdaki boşluğu hissediyorum çoğu zaman .Bilinçli olma hastalığına yakalandım,düşündüm ,sessizleştim,yalnızlaştım.Taşlarını kendim taşıdım sessizlik kulemin kendim şekil verdim,kendim yükseltim duvarlarını tüm seslerden arınana kadar ve kendi sessizlik kuleme yerleştim.Sadece gülüyorum şimdi çok konuştuğum zamanlara.
26.11.2015/izmir