GİTME 35 YAŞIM
Karşıyaka iskelesinin gri siluetine arkasını vermiş yağan yağmura karşı mırıldanıyordu ,neden dikiliyorum burada . 35 yaşım gelemeyecek kadar uzağa gitti..
Yıllar evvel konaktaki pastanede buluşmuşlardı kocasıyla. Üniversiteden arkadaşı da gelmişti o sıra. Her şey karmakarışıktı. Arkadaşı onlara niye gelmişti. Eskiden üniversitedeyken sevgili idiler. Çok yıllar geçmişti. İkisi de evlenmişlerdi. Başka şehirlerde sürüyordu hayat. Bazen bir yerde yeniden kesişirdi yolları. Belki de bilhassa aynı yola çıkarlardı. Bir iki gün görüşür, sonra yine başka şehirlere yol alırlardı. Âdeti olmadığı halde çıkagelmişti. Yoksa çağırmış mıydı. Farkında değildi.
Son günlerde duvarlardan çok dünya geliyordu üstüne.
Hiç onaylamadığı halde evliyken aşık olmuştu. Tamam tek bacağı yoktu evliliğinin ama, evliydi işte. Paniğe kapıldı. Duygulara gem vurmak öyle kolay iş değildi. Düşünebildiği , boşanması gerektiği idi.
Aldatmak ona yakışmazdı, aldatılmanın acısı , utancı kaldıramayacağı kadar ağırdı.. Ela gözlerinin bir yanında hüzün diğer yanında mutluluk vardı.
Misafir olmasa kocasına dün akşam anlatacaktı bir bir. Sevememişlerdi zaten birbirlerini . Okumuş adamdı mutlaka onu dinler anlardı tahminince. Akşam oturup karşısına “ boşanalım diyecekti” Çocukları da yoktu. Gerekçe sorarsa çekinmeden anlatmayı düşünüyordu.
Sabah evden üçü birlikte çıkmışlardı. Kocası askeriyeye uğrayacaktı tayin için. Biz de gezeriz dedi kadın, işin bitince buluşuruz. Tamam demiş ,ayrılmışlardı.
****
Eski günleri , okul dönemlerini anmışlardı sevgililiğe dokunmadan. Arif oldukça uzun boyluydu birden , eğildi gözlerine baktı Aysel’in “ hala parlıyorlar “dedi, eskiden de parlarlardı. Hala güzelsin , bu adamla niye evlendin. Sana layık değil dedi. Aysel susturdu O ‘nu …..Boş ver uzun hikaye dedi,
İki çocuğun var değil mi dedi Aysel evet dedi, ikincisi oğlan adını Salih koydum. Daldılar.
Biri 21 diğeri 22 yaşında iki genç çıkageldi geçmişlerinden.
Maçka’dan Teşvikiye’ye doğru yürüyorlardı okulun bütün öğrencileri ile birlikte. Abdi İpekçi’nin öldürülmesini protesto ediyorlardı. Salih maden fakültesinde onlar kimyada olmalarına rağmen çok sıkı arkadaştılar. Bazen Salihler ’in bekar evine giderler , sohbet arası sazının eşlik ettiği türküleri söylerlerdi birlikte.
O sabah gelmişti Salih memleketten , özlemişlerdi. Yürüyüş sonrası bir yerlere gidelim demişti. Caddede ilerlerken hep beraber, “ben evde cüzdanımı unutmuşum , gidip alayım yetişirim “ dedi ayrıldı yanlarından.
Kortej yürüdü, bir acı esti Teşvikiye’den Maçka’ya doğru. Biri bağırıyordu “Salih vuruldu! Salih vurulduuuu!
****
Orta yaşta oluşlarına şaşırdılar bir an, baktılar birbirlerine. Oysa hala Maçka yokuşunda el ele idiler. İyi etmişsin dedi kadın adını koymakla. O da onun gibi olur inşallah. Zaten sana benzer dedi iç geçirerek. Konuşmadan yürüdüler bir süre.
Bir dönerciye girip karınlarını doyurduktan sonra çöp şiş yeseydik keşke diye hayıflandılar.
- Senin ki dedi kıskanmasın.
- Ne yapıyoruz ki dedi kadın .
- Bilmem erkeklerin işleri belli mi olur.
Akşam üstü kocasıyla sözleştikleri pastaneye geldiler.
Ben çikolatalı yaş pasta yiyeceğim dedi kadın masaya otururken. Bir ayağının aksamasını bir türlü hazmedememiş olan kocasının yüzünde bulutlar dolaşıyordu. Hayırdır olumsuz bir şey mi oldu dedi Aysel . Adam gözlerini belertti. Utanmaz kadın diye bağırmaya başladı. Afalladı. Ne oluyor demeye kalmadı “şu haline bak öpülmekten dudakların şişmiş “ Gayri ihtiyari Arife baktı Aysel. Öyle bir şeyi nereden çıkartmıştı şimdi bu adam. Nasıl olurdu bu.
Sus dedikçe bağırıyordu adam .Yaratık olup çıkmıştı. Ne kahpeliği kalmıştı ne de başka bir şey.
Arif , yapma kaybediyorsun Aysel’i deyip duruyordu.
Birden ayağa kalktı “ ver evin anahtarı” dedi. Yürüdü gitti.
Yol ayağının altında bir yükselip bir alçalıyordu. Yağmur sadece bana yağıyor herhalde diyordu. Ne çok gözyaşım varmış. Bıraksalar uluya uluya ağlayacaktı. Nasıl bu kadar acımasız olunabiliyordu.. İnsanlar acıtmayı iyi beceriyorlardı .Şaşırsın mı öfkelensin mi karar veremedi.
Vapura bindi Konaktan . Yol yarılanmıştı ki Arif göründü güvertede. Bildim burada olacağını dedi. Konuşamadılar. Aysel Arifin yüzüne bakamıyordu. Utanıyordu, yer yarılsa içine girecekti.
İndiler Karşıyaka iskelesinde. Biraz yürüyelim, sakinleş dedi Arif. Gecenin karanlığına sığınıp ağladı yol boyunca. Eve uğrayıp valizlerini aldılar. Ben gideceğim buradan dedi Aysel. Bir daha da dönmem. Biliyorum dedi Arif , benim bildiğim Aysel o lafları yutmaz. Karşıyaka ‘dan bindiler otobüse. Konuşmadı kadın. Bütün gece boğuştu adamın haykırdıklarıyla.
****
Vapurun düdüğü ötünce nerede olduğunu hatırladı birden. İşte bak 35 yaşım geldi işte. Acıları ,hakaretleri süslenmiş . Yine de albenili yüzüne renk gelmiş. Hoş geldin , hoş geldin.
Hayali bir tekme savurdu görünmeyen ama kendini üzen bütün erkeklere.
Şimdi İstanbul’da olmak vardı anasını satayım.
Boğazda köhne bir iskelenin …….Boğaza gidişi sayılıydı.
Ne olacaktı İstanbul’da olsa. Hiç.. Duvarlar üstüne gelecekti. Buğday ambarına düşen fare misali tırmanıp yeniden dibe yuvarlanacaktı.
Elini cebine attı. İki anahtar çıkardı. Yıllar önceden kalan anahtarlar. O andan itibaren hiç kullanmadığı anahtarlar. Savurdu. Bir dönem kapandı hayatında.
35 yaşı hızla uzaklaşıyordu. Seslendi. “Dur gitme daha yaşayamadım, kal biraz daha “
Dinlemedi , el bile sallamadı…arkasına dönüp bakmadı.….
YORUMLAR
Öykünüz aldı götürdü beni eskilere, okul yıllarıma. Politize olmuş hayatlarda aşkların naifliği yaşanırdı gizliden. Hangi sonla biteceği bilinmez. Duygulandım çok.
Kaleminize sağlık efendim.
Sağlıcakla,