- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hey Gidi Eski Günler!!!
Ben ve benden öncekilerin ne denli güçlükle öğretmenlik mesleğini yaptıklarını biz biliriz ancak. Yeni neslin de nerelerden nerelere gelindiğini bilmesi için bu yazıyı kaleme alıyorum. Kuş uçmaz eşek geçmez yollardan yürüye yürüye varırdık görevimizi yapacağımız köye. Orda bizi bağrına basacak muhtardan ve köylülerden başka kim olurdu ki? Ne ışık, ne su, ne yol. Benden öncekilerin gittikleri köyler hela‘sının bile olmadığını anlatmaları da işin acı yanı. Okulun çatısı uçmuş, duvarları yıkılmış, kapı pencereleri kaybolmuş bir okul. Siz burada ders yapacaksınız ve geleceğin aydınlık Türkiye’sini yaratmaya çalışacaksınız. Kalacağınız ev de okuldan farklı değil. Damı akıyor, terkedilmiş bir dağ evi adeta. Pencerelerin camları kırılmış, odasında kuşlar yuva yapmış, kediler yavrulamış bir ev işte. Ama siz tüm meslek aşkınızın verdiği güçle tüm bunları gidermeye çalışıyorsunuz ve olmazları olur yapmaya gayret ediyorsunuz. Öğretmenlik aslında budur zaten. Yıllarca karanlığa terkedilmiş bu yurt köşesini aydınlatmaktır işiniz. Telefon, televizyon, araba, bilgisayar ,elektrik… Bunlar hayal bile değil. Yanınızda bir pilli radyonuz var belki. Ve siz o koşullarda görevinize başlıyorsunuz. Okulunuzu ve evinizi onarıyorsunuz. Tezeğinizi ve odununuzu temin ediyorsunuz. Okulunuzun bile sobasını siz yakıyorsunuz. Kar yağıyor çatıdaki karları kürek bulup atıyorsunuz. Sobanız yanmıyor, damda yuva yapmış kuşların yumurtaları sobanızın tütmesine yol açıyor. Ve hayat her zorluğa rağmen devam ediyor. Şimdiki gibi kitaplar sıraların üzerinde öğrencilerinizi beklemiyor. Onu da çok defa kendi paranızla alıyorsunuz. Oysa şimdi öyle mi? Okulunuzda bilgisayarlar var, kaloriferler yanıyor, kitap, defter, kalem derdiniz yok. Dam akmıyor, pencerelerden rüzgâr girmiyor. Tebeşiriniz, masanız, sandalyeniz hazır.Öğrencileriniz cıvıl cıvıl, okulunuz pırıl pırıl. Tayin için öteki beriki kişilerle işiniz yok, Bilgisayarla atamanız yapılıyor. Cep telefonunuz, diz üstü bilgisayarınız ve hatta internetiniz bile var. Şimdi saatte veya günde bir servisleriniz gidip geliyor şehre. Köyde market yoksa da ekmeğinizi bile alabiliyorsunuz bakkalınızdan. Lojmanınız yoksa da kiralık ev bulmanız kolay. Kömürünüz elinizi sürmeden diziliyor kömürlüğünüze. Her şey elbette ki şimdi de tozpembe değil. Veliniz artık size ’eti senin, kemiği benim’ demiyor. Evet orası öyle. Bunca kolaylığın yanında buna da katlanacaksınız. Niye demişler, Her mesleğin kendine göre zorlukları var diye. Hoş göreceksiniz, tahammül edeceksiniz. Ama her şeye rağmen köyünüzde güneş olmaya devam edeceksiniz. Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde hep bunları düşündüm ve ‘erken gelmişiz dünyaya’ dedim. 25 Kasım 2008/Akyazı Muhammet AVCI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.