- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HEMŞEHRİ TAKINTISI
Çevrelerine uymak için kendini yontanlar, tükenip giderler. R.Hull
Yeni bir kişi ile tanışınca şu üç soruyu sorarız hep;
1.Nerelisin?
2.Ne iş yaparsın?
3.Nerede oturursun?
Neden acaba ? Hiç düşündünüz mü ?
Şimdi her soruyu irdeleyelim.
Birinci sorunun amacı, konuşmayı başlatmanın ilk adımıdır. Kişinin nereli olduğunun aslında pek önemi yoktur. Eğer hemşehrimiz çıkarsa daha bir yakınlık duyarız. Bu hemşehri meselesi hep enteresan gelmiştir bana. Neden hep hemşehri arar insanlarımız?
Acaba tek başına kalmaktan mı korkar?
Aşiret gücünü arkasında hissetmek mi ister?
Ya da aslında korkaklığını, aidiyet duygusu ile örtmeye mi çalışmaktadır?
Şöyle bir etrafınıza bakın, bir topluluk oluştuğu zaman, hemen hemşehri aramaya ve kümelenmeye başlarız. Bir türlü aklım almıyor: İnsan nereli olursa olsun insandır. Hemşehri olması onun iyi bir kişiliğe sahip olmasının, ona güvenilmesi gerektiğinin bir göstergesi sayılmamalıdır. Hemşehri olunca ortak bazı konular bulabiliriz denebilir: Aynı yerleşim yerinde yaşamışlardır, oraya ait ortak paylaşımları söz konusudur; bu hususları paylaşmak, eski anıları canlandırması açısından yararlı olabilir. Ancak, bu ortak konular da çoğu kez, bir anlam taşımaz gerçekte. Çoğu kişi hayatında doğduğu yere uğramamıştır bile. Yani ortak hiçbir şeyleri yoktur; sadece, hasbelkader oralıdır, anne babası nedeniyle. Belki de, hemşehri olunca, kendimize göre, karşımızdaki kişiye güvenebileceğimiz hissine kapılmamızdır bilinçaltımızda yatan.
Neyse gelelim asıl konumuza: Yeni bir kişi ile tanışmada nerelisiniz sorusunun cevabı, bizi hedefimize yaklaştıran ilk basamaktır. Eğer hemşehri çıkarsa o kişiden gerektiği zaman yararlanma şansımız daha da artar. Ne de olsa hemşehrimizdir, bize yardım etmeyecek de, kime edecek!
İkinci soru ile kişinin ne iş yaptığı öğrenilir. Bu sayede kişinin ekonomik, sosyal durumu belirlenmeye çalışılır. Bu soru ile, şimdi veya gelecekte, bu kişiden yaralanılma derecesi tesbit edilme hedeflenmektedir. Eğer amaç karşımızdaki kişi ile dost olmak ise, o kişinin ne iş ile uğraştığının hiç bir önemi olmaması gerekir. Kişilik ile meslek arasında bir ilişki kurulmaktadır âdeta. Meslek meslektir! Hiç bir meslek diğerinden üstün değildir. Bazı meslekleri yapabilmek, uzun, zor bir eğitim süreci veya kabiliyet gerektirebilir; ancak bu, kişinin bir tercihidir. O işi yapıyor olması, onun kişilik yapısının sağlam olduğunun bir göstergesi değildir. Kişilik ile meslek arasında bir ilişki olduğu varsayılır: Aslında meslek ile kişilik arasında hiç bir ilişki olamaz. Kişi şu veya bu işi yapabilir; hayatını bir şekilde kazanıyordur. Bu, o kişiyi ilgilendiren bir husustur. İlişkide bulunduğumuz kişi, istediği zaman, ne iş ile uğraştığını, bize yeri geldiğinde açıklayabilir veya hiçbir zaman açıklamaz. Bu bizi ilgilendiren bir husus olmamalıdır. Karşımızdaki kişi ile ilişki kurmamızda, mesleğinin şu veya bu olmasının bir önemi olduğunu sanmıyorum. Şu söylenebilir; meslektaş olma ihtimali ilişkileri kuvvetlendirebilir. Aynı mesleği yapıyor olmak, ortak sohbet konusu oluşturabilir gayet tabii. Böyle bir ortamda mesleki konuların konuşulması ne derece doğrudur? Topluluk içerisinde iki meslektaşın, mesleki konuları, tartışması, çevrelerindeki diğer insanları rahatsız etmez mi? Kişinin ne iş yaptığı öğrenildikten sonra, sıra ailesine gelir. Eşi, varsa çocukları ne işle meşgullerdir ? Tüm bunlar titizlikle ya açıkça sorularak, ya da lâf arasında öğrenilir.
Mesleklerin bu kadar özenle öğrenilmesinin asıl amacı, içten içe bir çıkar hesabının varlığıdır. Yarın, öbürgün, ihtiyacımız olduğunda, o mesleği yapan kişiden yararlanılma he-deflenilmektedir. Eğer kişinin yaptığı iş, şu an veya gelecekte, bize fayda sağlamayacaksa, o kişiyi fazla kaale almak / önemsemek gerekmez. Boşuna nefes tüketmeye değmez.
Üçüncü soru ile kişinin oturduğu yer, semt öğrenilmeye çalışılır. Aslında bu ikinci sorunun bir devamıdır. Kişinin oturduğu yerin öğrenilmesi de, o kişinin ekonomik, sosyal durumunun tesbitine katkıda bulunur. Hatta, oturduğu yerin sahibi mi, ya da, kiracı mı olduğunun öğrenilmesi bile hayati önemdedir. Kiracı olması durumu bizim için iyi bir referans değildir.
Sorumuzun cevabını verelim. Cevabı çok basit. Tüm ilişkilerimiz çıkar hesabına dayanıyor da ondan: “Selâm verdim, rüşvet değildir deyu almadılar,” atasözümüzdeki anlayışa uygun olarak.
Şimdi herkesin bu yaklaşıma tepki göstereceğinden eminim. Hemen, insanımızın çok sıcakkanlı olduğu bahanesi ileri sürülecektir. Amacın karşımızdaki kişiyi tanımak olduğu söylenecektir. Kişinin değeri, karakteri, düşünce yapısı daha mı az önemlidir; nereli olduğundan, ne iş yaptığından, nerede oturduğundan? Kişinin nereli olduğunun, ne iş yaptığının, nerede oturduğunun öğrenilmesi onun karakteri, insani özellikleri, değeri hakkında bize bilgi verdiğini söylemek, sanırım oldukça güç. Acaba konuşacak başka bir konumuz olamayacak kadar sığ bir bilgi birikimine mi sahibiz?
Ben sadece bir soru sordum ve kendimce cevaplamaya çalıştım. Hepimiz objektif olarak düşünelim, hiç bir ön yargımız olmadan. Neden bu tür soruları sorarız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.