- 1373 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİM VE İŞSİZLİK (PROJE)
Bu yazı nitelikli insan gücü bulamamaktan yakınarak Doğu’ya yatırım yapmaya yanaşmayan üreterek değil parayla para kazanmaya çalışan iş adamlarına ithaf edilmiştir.
Ne acıdır ki Türkiye az gelişmiş ülke kategorisindedir. Bu kategoride eğitim ve işsizlik hep birlikte anılır. Yüksek yaşan standardı sağlayan bir iş için; eğitim ilk şarttır.
Bu nedenle yıllardır zavallı anne va babalar zavallı çocuklarının; ona iş imkanı sağlayacak bir eğitim almaları için; bu çocukları ilkokul birinci sınıftan itibaren bir yarış atı gibi sınavdan sınava koştururlar.
Özel Dersaneler; yıllardır devlet okullarından içerik olarak pek farkları olmamasına rağmen, sırf üniversite sınavına yönelik test tekniğine yatgın eğitim vererek, bu zavallı anne ve babaları maddi ve manevi olarak sömürürler.
Devlet’te ÖSYM harçlarını katılanlar kendileri ödediği için ve masrafını çıkardığı için, bu sisteme pek müdahele etmez. Sistem tıkır tıkır yürür gider gözükür.
Bizce insan haklarının yaşama hakkından sonra en önemli ikinci unsuru olan; eğitimde fırsat eşitliği; Türk Devleti’nin Türk İnsanına sağlaması gereken en önemli görevidir. Zira cehalet bütün kötülüklerin anasıdır. Hani o bildiğimiz içki fuhuş kumar bütün kötülüklerin anasıdır sözündeki içki fuhuş kumarı silerek yerine yanlızca cehalet yazabilirsiniz.
Devlet eğitimde fırsat eşitliğini niye sağlayamadı bugüne kadar. Nerde hata yaptığını ve bunu kasıtlı yapıp yapmadığını bir çok makalemizde yazmıştık. Aslında hata kasıtlı yapılmayan bir davranıştır. O nedenle bunların yaptığına hata demek hatadır aslında. Yani bu hatanın ötesinde ihanete varan bir eylemdir.
Bizce bunun en büyük nedeni ülkemizin kendi şartlarına uygun milli bir eğitim politikası olmamasıdır. Eğitim bakanlığının sadece adı millidir. Geriye kalanı kötü bir ithal kopyadır.
İşsizlik problemi olmayan; nüfus artışı dengeli olan gelişmiş ülkelerin eğitimini; işsizlik problemi olan az gelişmiş bir ülkeye zamana yayılmış tebdirlerle uygularsan bu sonucu alırsın.
İşveren nitelikli insan gücü bulamamaktan yakınıyor. Kahveler ilk öğretim ve lise mezunu, niteliksiz, "ne iş olsa yaparım abi" diyen ve askere gitmeyi bekleyen gençlerle dolu. Askerlik sonrası karanlıklarla dolu bir dolu bir hayatı bekleyen genci vatan savunmasına motive edememekte ayrı bir konu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı diye bir bakanlık var. Merak ediyorum bu bakanlığın; eğitim ve işsizliği birlikte ele alan ve Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü kaç ortak projesi vardır acaba? Bugüne kadar nasıl bir yol aldılar? Böyle bir projeleri olsa ve yol alsalardı sonuçlarını görmezmiydik?
Türkiye’de nüfus artış hızının kırsal alanda, kentlere göre daha yoğun olduğunu görürüz. Bu kırsaldan kente göçüşün temel nedenidir. Kırsal alanda yerleşim dağınık olduğundan, ilk öğretim sonrası eğitimin oranıda düşmektedir. Eğitim seviyesi düştüğünden nüfus ve aile planlaması eğitimide etkili olmamaktadır.
Yıllardır devam eden bu kısır döngüye dur demek için; Türkiye’nin eğitim ve işsizlik problemini çözmek için, Atatürk’ün devrimci zihniyetine ve pragmatik anlayışına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
Oy kaygısı gütmeden; devleti yönetecek hükümetlerin, eğitim ve işsizlikle ilgili radikal kararlar almaları ve bu kararları süratle uygulamaya koymaları gerekmektedir.
Yıllardır devlet işvereni kırsal alanda yatırım yapması için teşvik ediyor. Ama maalesef sanayileşme ve yatırım Kayseri- Malatya- Gaziantep hattının doğusuna geçemiyor. Doğuda ki illerin girişlerinde dört duvardan ibaret yapılar görürsünüz. İşte bu devleti yatırım yapacağım diyerek teşvik almak suretiyle dolandıranların ve sonra doğudan batıya kaçan vatan hainlerinin görüntüsüdür. İstanbulun en pahalı yerinde dükkan alan emlak alan kimi görürseniz biliniz ki onların yüzde 90’ı bunlardır. Ve bunlar ki devlet işçi primlerini biraz artırdı ve vergileri bir kaç puan yükseltti diye fabrikalarını söküp trenle vergi cenneti Bulgaristan’a taşıyanlardır. Bunların doğuya yatırım yapması için, devletin önce bunların ruhuna vatan, bayrak, devlet ve millet sevgisinin yatırımını yapması gerekmektedir.
Şimdi bize sermaye düşmanı diyecekler. Asla! Biz vergisini veren hiç kimsenin düşmanı değiliz. Yeter ki onlar sermayenin sahibi değil bekçisi olduklarını kabul etsinler.
Devletin yukarıda çizdiğimiz hattın doğusuna işvereni çekmek için bir proje revizyonu yapması gerekmektedir. İşveren bu hattın doğusuna gitmiyorsa, sen Atatürk’ün yöntemi ile onun yaptığı gibi doğuya gideceksin, fabrikayı kuracaksın, işçiyi temin edeceksin yani işverenin doğuya gitmesi için gerekli tatlı kar koşullarını oluşturacaksın sonra onu davet edeceksin.Yani tıkır tıkır işleyen fabrikayı ona saracaksın. Yani özelleştirme yapacaksın.
Tabi bu doğuda ki bölgesel çabaları lokal olarak yapmayacak, ülkenin tamamı için yapılacak bir eğitim ve işsizlik projesinin parçası olarak organize edeceksin.
Bakın üniversite sınavını kaldıracaklarını bütün siyasi partiler söylüyorlar. Ama yerine ne koyacaklarını hiç birisi söylemiyor. Yok ki söylesinler.
İşe Doğu’da geniş kapsamlı bir nüfus planlaması ile başlayacaksın. İkiden fazla çocuğun maaliyetini aileye yükleyeceksin. Yani vergisini verecek vatandaş fazla çocuk için. Böylece ya batıya göçüş hızlanıp sona erecek yada az çocuk doğduğu için batıya göçmesine gerek kalmayacak. Yani insan canı ve yaşama hakkı önemli olacak aile reisi için. Çünkü az çocuk sahibi olacak ve doğan çocukta az olduğu için babası kadar ağa ve tarikat şeyhi içinde kıymetli olacak. Kan davaları sona erecek. Kadınlarımız infaz edilmeyecek, intihar etmeyeceklerdir. Aile reisinin çocuğunu okutmak için azda olsa bir maddi imkanı olacaktır. Doğuda oturupta ikiden fazla çocuğu olmayı vergiye bağlamayı kanunla teminat altına alacaksın. Uymuyanları en ağır şekilde cezalandıracaksın.
Yaşama hakkını veremediğin çocuğu dünyaya getirmenin cezası, bir insanın yaşama hakkını onu öldürmek suretiyle elinden almanın cezasıyla aynı olmalıdır.
Kırsal alan için düşündüğümüz eğitim projesi özetle şöyle işleyecektir.
Devlet hizmet sektörü ve imalat sanayi diye istihdam alanlarını temel iki gruba ayıracaktır. Bu ayrımdan sonra Meslek Odalarına ve kuruluşlarına imalat sanayinde eğitim tesisi açma işletme ve diploma verme planlama yapma kapatma denetleme yetkisi verecektir. Devlet bu verdiği yetkileri denetleme yetkisine sahip olacaktır sadece. İmalat sektöründe imalata yönelik her türlü çıraklık, kalfalık, ustalık, mühendislik, tekniksiyenlik eğitimi dahil olacaktır. Bugünkü orta öğretimin 6-8’inci sınıfları çıraklık eğitimine, 9-12 sınıfları kalfalık eğitimine eş değer olacaktır. Ustalık eğitimi yüksek öğretim yıllarına denk tutulacak ve 30 yaşından önce kendi işyerini açma hakkı olmayacaktır. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa, ustalıktan patronluğa geçiş sınavla olacaktır. İmalat sektöründe temel çıkış noktası "Ahilik Kültürü" nün günümüze revize edilmiş şekli olacaktır.
Hizmet sektöründe ise eğitim tamamen devletin tekelinde olacaktır. Yani Hukuk, Eğitim, Sağlık, Güvenlik, Siyaset, Bürokrasi, Sanat, Spor, Adalet gibi üst yapı kurumlarının tamamında devlet var olacaktır ve eğitim sınavsız olacaktır. Bu branşlarda her ilde üniversite alacaktır ve kontenjanını o ilin ihtiyaçları belirleyecektir.
Her ilin işleyebileceği yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları tesbit edilir. Bunların üretimini yaparak, mamul hale getirmek için, devlet fabrika ve entegre tesisleri kurar. Buralarda çalışacak her türlü işçi, şef, mühendis gibi bütün elemanları yetiştirecek uygulamaya yönelik; ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite öğretimi verecek bir eğitim yapılanmasına gider. Yani her ilde üniveriste olur. Her ilde meslek lisesi olur. Ve devlet orada fabrika kurar. Ve o okullarda o ilin üreteceği ürünlerin bölümleri açılır.
Türkiye genelinde ise bu proje aynı esaslarla şu şekilde uygulanır. İlk öğretimin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı genel yetenek sınavı yapar. Her ilin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün çeşitlerine göre mesleki eğitim liseleri açılır.
Öğrenciler bu liselere yeteneklerine göre yerleştirilir. Bu liselerde eğitim yarım gün olur. Öğleden sonra ise okulda öğrenilen bilgiler; o ildeki tüm işyerlerinde öğrenciler bir çalışma programıyla çalıştırılarak, uygulamaya dönüştürülür.
Yani 15-18 yaş arasında bir genç hem okumakta hem çalışmaktadır artık. Hemde devletin güvencesi ve sorumluluğunda yapılmaktadır bu. İşverenin keyfiyetine bırakılmamıştır. Her iş yerinde bu şartlara uygun elaman çalıştırılması kanunla teminat altına alınmalı, hatta işyeri açmak için temel bir şart olarak işverinin önüne konmalıdır.
Mecburi olan lise eğitimini tamamlayan gençler bu defa ildeki uygulama üniversitelerinde meslek içi tekamül eğitine tabi tutulur. Başarılı olanların ihtiyaç kadar olan bölümüne ustalık belgesi verilir. Ve usta olarak maaşı yükseltilir. Üniveriste eğitimi istemeyenler ise işçi olarak çalışmaya devam eder.
Buraya kadar yazdıklarımızdan anlaşılacağı gibi bu eğitim sisteminin esas amacı çıraklık ve kalfalık sistemini mevcut meslek eğitimi sistemi ile entegre ederek bir teşkilat yapısına kavuşturmak; endüstrinin ve fabrikaların ihtiyaç duyduğu arar eleman denilen nitelikli iş gücünün temellerini atmaktır.
Mühendislik, doktorluk gibi sağlık eğitim ve endütiriyel üretimle doğrudan ilgisi olmayan üst düzey yöneticilerin eğitimini verecek üniversiteler ise kendi lise eğitimlerini kendileri vermeli ve bu okullara giriş işlemi ve sınavları ilköğretim sonunda yapılmalıdır.
Böylelikle bu okullara giremeyenlerin umudu kesilecek ancak ara eleman yetiştiren okullara yönelmeleri için üç yıl zaman kazanacaklardır.
Amaç eğitimi işsizliğe çözüm bulacak şekilde organize etmektir. Nitelikli insan gücü yetiştirmek hiç bir faydası olmayan normal lise, yani "düz" liseleri bir an önce eğitim sisteminden çıkarıp atmaktır.
Bu yeni sistemde aileler ilk öğretimi bitiren çocuklarının eğitimi için daha sağlıklı ve zamanı geçmeden karar verme imkanına kavuşacaklardır. Tamirci çırağı denilen ve atelyelerde beş yıllık eğitimden sonra eğitimi bırakmış, körpe bedeni sömürülen çocuklar olmayacaktır.
Çocuklarımızın okulları doldurduğu ve hepsinin iş garantisi olduğu bir Türkiye’de yaşamak dileğiyle....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.