- 1239 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
AFET KIRAT VE "DENİZİN GÖZYAŞLARI"
AFET KIRAT VE “DENİZİN GÖZYAŞLARI”
Atifet GEZEK
Afet Kırat’ın ilk şiir kitabı “Denizin Gözyaşları” Mersin’de, Can Matbaacılık’ta yayımlandı. 106 sayfa ve 102 şiirden oluşuyor. Dize sayısı çok ve uzun kıtalar, en kısa şiir 15 dize, kitaptaki hemen hemen bütün şiirler hece vezninin 7+7=14’lü kalıbıyla yazılmış.
Şiirlerinin akıcı bir dili var, çoğu hece şiirinde rastlanan kelimeleri kalıba sokma telaşı sezilmiyor. Uyum sıkıntısına düşüp anlam kaybı olmadığı gibi, imgeler serbest şiir rahatlığında kullanılmış, önündeki mısralar el pençe divan duruyor. Serbest akan dereyi kalıba sokan dizeler…İmgeleri asılı kalemin ucunda, heceleri inliyor şiirin avucunda, çınlıyor duyguları bağırıyor avaz avaz…Damlayan gözyaşları dağları deliyor, gökyüzünü çelikten kafese koyuyor, alevin gömleğini közünden soyuyor, suya kılıf dikip güneşe seriyor, yıldızlar ayartırken denizi, ruhunun acısına dikiş atıyor. Çağlıyor hecenin ırmakları, oltayla yakalayıp hayal satıyor dizeleri…
İşte onlardan birkaçı:
“Gece gurbete gebe göğü delecek avaz / Izdıraplar sızarken yıldızların gözünden”
“Demde akrep üşüdü, suya düştü yelkovan / Gidip rengini çalmak avare bir yıldızın”
“Masmavi bir bilyenin içinde yüzüyorken / Güllerin gözyaşını şafakta süzüyorken”
“Dili saklı bir şehrin maviden geçişinde / Gecenin ceplerine garipliği sakladım”
Kafiyeden zengin, edebi sanatlar kullanılmış. Cinasın en zor türlerinden örnek vereyim:
“Her gece dua ettim, mehtabına doğ ay’ım / Bir hançerdi son sözü, ben mi dedim doğayım”
“Eli kanlı yaşıyor sanır mısın hayalet? / Dünya cennete döner bir de böyle hayal et!”
Bu bir mürekkeb cinas.
“Ebruli renkler ile işledim desen desen / Benden sana hayır yok bitmedi desen de sen”
Bu mefruk cinas.
“Sal artık coşkun suya his ve kin sandalını / Al yeni baştan yeşert kırmaz insan dalını
Bu da mefru cinas
Şiirler ayrılık, hasret, acı, hüzün, yalnızlık, matem gibi ağır temalara bulanıp, hayata sitem, başkaldırı ve isyan ediyor. Nedir şairin hayattan alıp veremediği, kederden çektiği?...Umutla göz kırparken sabaha, her şeyi kalır yarına, uzaklaşan huzuru gözüne ilişmeden, dün ile yolları kesişmez, doğrular yalan olur.
Umudun tohumunu yer yarılsa eker, gözyaşını toplayıp saksısına döker. Okşar, sever, öper ezalı düşleriyle, bir fidanın yeşerip çiçek açmasını bekler. Bir hamlede tutar dermanın ellerinden, uçar mavilerin en yüksek perdesine, saklanır merhametsiz, vicdansız canlardan. Kapağından girdiği korkulu bir masalın, savaşır durur cüceleriyle, devleriyle hep. Güneşe bağladığı kırmızı uçurtmasını, hayaller işlediği düş rengi püsküllerle süslüyor.
Yüreğinde şefkatli dokunuştur anne nidası, baba imgesi ise, fırtınayla yakan mühürlenmiş kanunlarla, türlü çeşit yasaklarla, çığlıkların üstüne yumruğunu çakarak, sakınacak nasihati haykıran… Oysa o yeşil gözlü kırların efsunkâr nazlı kızıdır, al duvakla kırlarda salınmaktır mizacı... Delikanlı bir baharın cilvesine aldanan, düşlerinden düş çalan, bir eli uzanırken kaynayan denizlere, diğer eli buzullarda kaybolan, beyaz gülleri solan, ruhunun çabası hiç dikkate alınmayan, keder dokuyan halıcı kızdır o; kurtuluşu arayan sevdanın güçlü gizinde ama umudu ölen, yarım kalmış bir mutluluk onunkisi, sevgiyi soluduğu kadardır onun mutluluğu…
Yaşarken demlenir kederi , kızıl gözlü çatılar olur sırdaşı, dirense de durmaz gözyaşları, mor bir çatı katında hayallere dalan düşleri, tutuşturur ruhunu, gecenin matemini içinde duya duya… Pembe düşlerini kaybeder, kamçılanır hayalleri kıratın terkisinde. Perişan bir geçmişten ister ki huzur getirsin mavi kanatlı kuşlar, önünde dümdüz olsun yükselen yokuşlar. Sararan yapraklarla ezilen kederi, hasrete mahkûm olan gönül denen ejderi, parçalanır bir örümcek ağında, zaman geçer üstünden tükenir aşk gamı, çağlayan gibi taşkın ilkbaharı özler, vuslata zincirleyip derdini yasaklar, hayalini cebinden alıp aya saklar, ezaya aldırmaz gülüp geçer artık!
Aslında derbeder bir anadır o, yarım düzine gülünü esirger fırtınadan, gönül fidanlarıdır onlar, onlarla kelepçelenir harfler defterde satır satır… Çılgın kelimeler anlatır, buzlu camlar ardında gözlediği yolları, kapıları çarpıp çıkıp giden her fidanına, devrilmiş cümlelerle yazar.
Bir ananın acısı, isyanı, bir ananın gücü, cesareti vardır onun dizelerinde, anaç bir ananın savaşı…Hiç minneti yoktur, dili sivridir, isyanını gizlemez. Kalemi kırk katıra bağlar, kötülüğü sarar, öldürür yılan gözlü asayla, hançer kılıç, tetik havada uçuşur en iyi niyetidir daha… Cam özlü şiirlere doldurduğu, kelebek kanadı gibi zarif, baharın coşkulu neşesi, meltem gibi ılık esen dingin, yumuşak dizeler yoktur onda. Asıl söyleyeceğini son dizeye saklıyor genelde, son dizede sıkıyor kurşunu:
“Sensizlik masalını atar yere vururum/ Geçmek bilmez saati eceline kur artık /
Daha ne bekliyorsun çek tetiği vur artık”
“Karşılık almadıysam sevemem kuru kuru / Parçalayıp yerlere çalar yine giderim /
Isırgan otu gibi dalar yine giderim”
Bazen de son dizelerde soru sorarak sorguluyor: “Paylaşalım derdini yetecek kadar var mı?”
“Acılı gözyaşıyla kara toprak kanar mı?”, “Beynimdeki son resim söyle sen değil misin?”
Üzerine yapışınca hüzün elbisesi, dilsiz bulutlar çarpınca yağmur gibi heceler dökülüyor kâğıda…
Üç beden daha büyük tonlarca yüktür onun taşıdığı, toparlar, derler, çıkartır anıları. Sevgisi eksilmeyen huzur dolu bir yuvayken, daha güneş batmadan çekip gitmek, kara bir kurşun gibi vurup da gitmek, toprağa gömülen bir aşk, hüzün,acı…
Dualardan, şiirlerden alır gücünü, eliyle çapalayıp ekip biçer hayatı, günün şavkını söküp yeni baştan dizer. Zengindir kalbi umudu avucuna saklayacak, mutluluk mimarı gibi eskizini hazırlayacak kadar zengin… Onun mutluluk resminde şen şakrak kahkahalar bacalardan tütmeli, coşan sevgi ateşi haseti üşütmeli, aşk, izdivaçla ümidi büyütmeli, resmi hiç silinmemeli, yaşamalı sonsuza dek. Bırakıp gitmeler olmamalı… Onun ihtiyacı ne güneş, nede ay küçücük bir tebessümdür . Al gülün yaprağına bağlanan, çiğ olan çileleri, ceylan olsun geçsin sarp yokuşları, mutlu olur gönlündeki anka kuşları…
Ona göre ölüm, bir anda çözülecek, ömrü saran bilmecedir. Zebaniler yakarken önü sıra kandili, bir yıldız gibi kaymak ölüm ”Ey hayat işte böyle bir iniş çıkış var / Önce topraktan doğuş, sonra yok oluş var” diyerek ölümü kabullenir. Ölüme isyanı yoktur onun, bir nefesle gelip, bir nefesle gidendir, isyanı hayatadır.
Sılasını hatırlatır şiirindeki imgeler. Sıla özlemi duyar, ay ışığı içtiği meltemli geceleri, sapı kırık su tasını, sokağının tozunu bile özler Amasya’nın. Amasya’nın sevdası emanettir yüreğinde, Amasya’da yaşamak, solumaktır yeşili, ipek ibrişim ile oyalamaktır dili, Amasya’da yaşamak, giyinmektir umudu. Süzülen sızısını kirpiğinde saklar, onsuz gördüğü düşü kendine yasaklar.
O, gözyaşı deresinin coşkun akan seli olsa da, hızla kayan yıldıza uzaktan selam eder. Huzur adlı meyveden artık tadar. Yalan dünyanın gönlü bol mutsuz kızı, elini uzatır geceye! Dağların nazlı kızı, keder dokuyan, kederden halı dokuyan halıcı kızı olmuştur. Bir dereye tutulur düşlerinden düş çalan…Kimi zaman kudurur çileye kanar gönlü, öfkesini içine, sakin mizacına akıtır. Firar eder mutluluk, hüzünlerle dost olur, inleyen ney gibi sızıyla dolar. Uykusuz gecelerde yıkar gönül tahtını, anlar ki kara yazmıştır kara bahtını kader, anlar ki ne Kül Kedisi nede Pamuk prensestir, anlar ki cefayı çekecektir son nefese dek. Yaşam bir savaştır, olamaz masal, çözüm yazmaktadır. .
Mutluluk kalemdedir … Tüm renkleri tülleşen ufkuna salan, kayaları döverken ak köpüklerin sürüklediği kumların acısıdır onun acısı. Züleyha’nın acısıdır onun acısı.
Kitaba adını veren “Denizin Gözyaşları”dır onun akıttığı… Son sözü şair söylesin:
“Öyle bir heceyim ki;
En güzel şarkıların nağmesinde coşarım
Gönüllere şevk veren ahengin kızı benim
Nerede dize varsa düşünmeden koşarım
Edebiyat cenginin altın yıldızı benim”
YORUMLAR
'Edebiyat cenginin altın yıldızı' Dediğim arkadaşımi uzun yıllardır hem şiirlerini hem şahsini tanimaktan çok mutluyum.
İyi ki tanımışım dediklerimden biri.
Kitabı hayırlara vesile olsun, okuyanı bol olsun inşallah.
Güzel bir tanıtım yazısı Atifet Hanimi ayrica tebrik ederim.
Sevgilerimle
Sevgili Atıfet, bu kitabımda yer alan tüm şiirlerde arkadaşlarımın, tanıdıklarımın izleri vardı. Belki çok başarılı olamadım, yaşımın ve yetersiz bilgimin de etkisiyle. Elimden geldiği kadar, aklımın yettiği kadar çabaladığımı söyleyebilirim ancak. Sana bu özverili çalışman için teşekkür ederim. Gerçekten okumuşsun, araştırmışsın, düşünmüşsün. Benim için vaktimin sınırlı olduğu bir zamana dek geldi, konuştuk biliyorsun. Yoksa çok daha fazla yazmak isterdim. Sen ilk tanıdığım, sevdiğim arkadaşlarımdan birisisin. Sizler cesaret verdiniz bana yıllar önce Mersin'e geldiğimde. Sen, dernek arkadaşlarım ve buradaki dostlarım bana çok destek oldunuz hepinizi seviyorum, hakkınızı helal edin.