Cennet hayal mi?(dini konu)
Nerdeyse; kutsal dinlere inanan her insanın aklına ‘’din ve ahret’’ denince ilk gelen kavramlar kıyamet, cennet ve cehennemdir.
Birçoğu,
-kıyamet ne zaman kopar acaba, sorusunu sorar kendine(veya din adamlarına).
-cenneti hayal etmeye çalışır, tanımlamakta zorlanır, fakat oraya gitmeyi arzular.
-cehennemi düşünür,ürpermese de aklına ateş, eziyet sonsuza dek yanma korkusu gelir.
İslam dinine göre kıyamet, dünya aleminin son bulması ve yerkürenin yok olmasıyla çakışır.
Lakin; çağımızın bilimsel araştırmalarını neticesine bir bakalım:
Varolmamızın asıl kaynağı güneşimiz, ykl. 5-6 milyar yıl sonra bünyesindeki hidrojeni harcamış olacak, 150 kat kadar daha şişecek ve nihayet patlayacak ve bizim galaksimiz diye adlandırdığımız samanyoluna karışacak ve aynı zamanda da yerküreyi beraberinde alıp götürecektir. Bu kütle tamamen gaz haline dönüşecek ve uzayda muhtemelen yeniden başka güneşin/güneşlerin, yıldızların ve gezegenlerin peydah olmasına yol’açacaktır.
Yalnız; aynı saygın bilimadamlarına göre uzayın derinlerinde henüz keşfedilmemiş milyarlarca galaksinin ve güneşin varolduğunu kabul edersek, bu dönence her bir galaksi için sürekli yenilenmelerle sürmeye devam edecektir.
O halde; İslam dininin ‘’kıyamet’’ tanımlaması bilimsel yönden doğru değildir.
Sürekli patlayıp, yeniden oluşacak galaksilerin bu dönencesi nesnel olarak ancak gaz halinde mümkündür ki; güneşimizin dış sıcaklığının ykl. 5000 (beşbin) derece olarak düşünürsek, milyarlarca galaksilerde, samanyolundaki gibi bir güneş sistemi oluşup yeni yaşanabilir dünyalar meydana gelmediği müddetçe, ne kıyametten ne de nesnel bir cennet veya cehennmeden bahsetmek olanak dışıdır.
Dolayısıyla; kutsal dinlerin tanımladığı, ‘’ Tanrı’nın, iyi insanların cennete, kötü insanları cehenneme koyacağı’’ bildirisi sadece bir vaadden ibarettir ve asla gerçekleşmeyecek demektir.
Kısacası; bu bilimsel araştırmalara göre, insanların sonsuza kadar keyif süreceği bir nesnel cennet de olmayacak,ateşlerde yanacağı bir ‘’cehennem de’’.
(Merhum dahi ve bilim adamı Ömer Hayyam’da benzeri görüşteydi).
Buna göre; kutsal dinlerin beyan ettiği cennet ve cehennem nedir o zaman?
Cennet ve cehennem kavramları neden sürekli geçerliliğini korumaktadır?
Şimdiye kadar, yerküre yaşamının nihayetinde gerçekleşecek, diye öğrendiğimiz kıyamet, cennet ve cehennem kavramlarını ne yapacağız?
Yaşam sonunda Tanrı’dan beklentimiz ne olacak?
İnancımızın amacını nasıl değerlendireceğiz?
Dinler bize bu konuda yanlışı mı öğretiyor?
Bilimsel bilgileri gerçek kabul edersek, dünya yaşamımıza ne gibi etkisi olacak ve olmalı?
......
Yaptığım açıklamalar bilimadamlarının saptam ve öngörülerinden ibarettir. Kendim şimdilik yorum yapmıyorum.
Yoğun katılım, anlamlı bilgiler ve yorumlar dileğiyle
esenlikle kalın.
Halil Hasoğlu
YORUMLAR
Öncelikle merak ettiğim durum müslüman mısınız? Fakat kimlikte yazıp yazmadığını değil yaşayıp yaşamadığınızı soruyorum şayet cevap verirseniz. Eleştirilerinizden çıkardığım kadarıyla ki bir insan bu denli eleştiriyorsa müslümanların yaşantısını, gördüğü eksikleri vs. kendisinden -olabildiğince- eksiksiz yaşaması beklenir. Haa müslüman değilse yahut müslüman ama sözde kalıyorsa bu eleştiriler kendi görüşümce boş laftan ileriye gidemez. Ben eleştirileriniz veya yazılarınızdaki niyeti merak ediyorum tam olarak nasıl bir konumdasınız. Bu konuyla değilde genel tavrınızla alakalı bir yorum yapmış oldum.
“İnsan… kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: ‘Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor.
De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü o, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir… Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.” Yâsin suresi, 77, 78, 79 ve 81. ayetler.
Ahirete, tekrar dirilmeye inanmayanlar, bu çürümüş yok olmuş insanlar mı dirilecek diyenlere cevap veren ayetlerdir. İnsanlığı, evreni, gördüğümüz duyduğumuz veya görmediğimiz her şeyi ilkinde de şuan da yaratan odur. Ahirette de insanları tekrar yaratacaktır. İnsanlar dünyadaki hayatları için hesap vercekler cezalandırılacaklar veya ödüllendirileceklerdir. Allahü Teala göklerde, yerde, dünyada, ahirette tek yaratıcı mıdır?
Evet:“Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri yalnızca: “Ol” demesidir;
O’na tekrar Yaratmada, herhangi bir zorluk olmaz...
UYKU KÜÇÜK ÖLÜM..
Zümer;42
"Allah ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda ruhlarını alır. Bu sûretle hakkında ölümle hükmettiği rûhu tutar, ötekini muayyen bir vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır."
Tefsiri;
Yüce Allah, ecelleri geldiğinde ruhları bedenlerinden alır. Bu, büyük ölümdür. Yine Allah, ölmemiş olan ruhları da, uykularında öldürür. Bu da küçük ölümdür.
ALLAH CÜMLEMİZİ DERİN UYKULARDAN UYANDIRSIN VE GERÇEKLERİ KALP GÖZÜMÜZLE GÖRMEYE BAŞLAYALIM. YAZI HAKKINDA TEK SÖYLEMEK İSTEDİĞİM, SON BÖLÜME, YORUMUNUZU DA KATIN, EKSİK KALMASIN BİZLERLE PAYLAŞIMINIZ. FİKRİNİZ NEDİR, ZİKRİNİZ NEDİR, DAHA İYİ ANLAYABİLELİM...
Kişinin amacı inkar ise dini bir konu da bilimsel açıklama abesle iştigal etmektir...
Çünkü Aynur hanımın da belirttiği gibi din iman etmeyi gerektirir ki, Levent beyin dediği gibi .6,99999 sonra sonsuz sayıda 9 koyup sonunda 7 ulaşılamaz olmasın... Eğer inanıyorsanız ki bu iman etmeyi gerektirir,
İman edenler için Cennet ve cehennem vardır... İnanmıyorsanız ki bu bilimsel olmanın dışında kafir olmayı gerektirir... Sadece cehennem vardır... Çünkü bilimin işi inkar değil bilimsel verilerdir...
Peki bilimsel verilere göre cennet ve cehennem olabilir mı? İşte burada devreye Hikmet biriyor... Hem haddimizi hem bilgimizi aşan bir konu... Görünen o ki günümüzün yobaz hocaları bize hurafeden başka bir şey vaadetmiyor... Kuantum teorisi, siçim teorisi, m kuramı, foton telepatisi konusunda en ufak bilgi kırıntısı taşımayan günümüz takunyalı hocalarının bize bir Hikmet ışığı sunmaları kıyamet kadar yakın bile değil...
Kişisel görüşümü hadsizlik ederek söylemememi kabul ederseniz derim ki; eğer kıyamet kopacaksa Allah Hak sahibi olarak kendi varlığının dışında bilinen bilinmeyen herşeyi huzuruna çağıracaktır cennet ve cehennem için... Peki nereden biliyoruz bunu, "zilzal süresi ( deprem) "kim zerre miktarı kötülük etmişse cezasını, kim zerre miktarı iyilik etmişse mükafatını görecektir" mealinde bir açıklama getiren bu süre aslında insanın hergün kendi cennetini ve cehennemini de haber verir...
Peki nedir uzayı doldurup yok edecek bu madde.... İşte insanı günah işlemekten alıkoyan dünya insanın evrendeki cenneti dünya bilinen uzayın sonudur... Çünkü insan halife olmanın sorumluluğunu taşıyamadan bilgi sahibi olmakta ve evrene saldırmaktadır... Fotontelepatisini gerçekleştirdiğinde bilinen insan algılamasının dışında bir güce sahip olacak ve sınır tanımazlığı evrenin sonunu getirecektir... Tabii bu sorular belki yüzyıl sonrasının soruları ama fotontelepatisinin ilk kuramları oluşturuldu bile... Fakat ortada hikmet sahibi insanlar yok...
Atilla Çakıroğlu tarafından 12/28/2015 6:37:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hayalden de öte bir yer bence, bilmediğimiz ; gizli olan zihnimizde.... bizler bize verilen kadarıyla kıyaslama yapabiliriz daha fazlası ile değil; hiçbirimizin beyni daha ötesini görmeye müsait değil çünkü.( istisnalar vardır muhakkak da Kaide'yi bozmaz)
Gönderilmiş olan kitapların hiç birinde net yazılan bir cennet tasviri bildiğim kadarıyla yok. Daha doğrusu bizim kafamızda bugüne kadar yerleşik olanlar sadece yazılı olandan yorumlanmış olanlar ve bize öğreti olarak sunulanlar.yani insanlar yorumlamışlar ; yanılma payı mevcut...
Ben mesela kutsal kitapları okuduğum, okuduklarımdan yorumladığım kadarıyla cennet ve cehennem ayrımını öldükten sonra sadece vicdanımızda yaşayacağımızı düşünüyorum. Ölünce öyle masum, yeni doğmuş bebekler kadar temiz olacağız ki yaptığımız kötü şeylerden dolayı vicdanen çok acı çekeceğiz ki aynı ateşte bedenimiz yanıyormuş gibi hissedeceğiz.eğer iyi şeyler yaptıysak da cenneti nasıl ve kimlerle hayal ettiysek öyle sonsuz bir rüyada yaşayacağız bence. Ki ben şu an yaşadığımız hayatında rüya olduğunu düşünüyorum; irademizle kaderimizi,çevremizdekileri, yaşayacaklarımızı belirlediğimiz.
Çok anlamlı bir konuya değinmişsiniz bence bazen hepimizin bilim ve din konusunda arka plana attıklarımızı irdelemişsiniz.
Cennet bu dünyada da hayal olmayabilirdi; eğer bizler "bir" olduğumuzu kabul edebilseydik diyerek bitiriyorum yorumumu.
Teşekkürler
Saygılar
Cennet dedikleri..
Işık hızı zamanın akma hızı olduğu için ışık hızına yaklaşıldığında zaman duvarına yaklaşmış ve tam ışık hızında da zamanı aşmış oluruz. Zamanı ve dolayısı ile mekanı aşmak sonsuzluğu "ölümsüzlüğü" yakalamak demektir.
Zaman olmadığında, zaman algılamasından kaynaklanan nedensellik kavramı da yok olur. İşte ışık hızının tamamen aşılması ile girilen bu boyut zaman, mekan ve nedensellik kavramlarının yok olduğu sonsuz enerjiye (rızka) sahip NUR yapıya sahip modern bilimin “takyon" (anti evren) olarak isimlendirdiği boyuttur.
Burası ''öz enerji'' evrenidir. Burada parçacık (madde) namına hiç bir şey yoktur. Bir ucuna dokunulabilse aynı an’da her tarafına dokunulmuş olur.
Bu boyutta zaman yerine “an” kavramı geçerli olduğu için her şey bir an’da oluşur ve yok olur. Zaman olmadığı için olaylar arasında süreklilik de yoktur. Olmuş, olacak her şey “an” içinde olmuş, bitmiştir.
Burası, bildiğimiz fizik kurallarının tersine çevrildiği boyuttur. Yasalar burada tersine çalışır. Sonuç nedenden önce gelir.
Bu boyutta, Bir işi sadece istemek ve arzu etmek yetmektedir. Sebebe gerek kalmamaktadır. Bu alemde, insan önce zengin olur. Sonra çalışmaya başlar. Canının çektiği bir şeyi yemek isteyen kimse istediğini yedikten sonra onu temin etmeye başlar. Bu demektir ki istenen, arzu edilen şey sebebe bağlı olmadan istek oluştuğu an da açığa çıkmaktadır. Sadece arzu etmek ve istemek yeterli olmaktadır.
"Cennet"i de böyle tarif etmiyorlar mı!.. "Cennet yaşantısı" dediğimiz şey de bilincin uzay (mekan) zaman kısıtlılığından kurtulmak suretiyle kendini ışık hızı’nın üzerinde bulması ve sebeplere bağlı olmaksızın dilediği her şeyi an'ın da çabasızca kapasitesi oranında elde etmesi olayıdır.
Bu boyut kişisel, toplumsal, evrensel bilinç altının olduğu yerdir. Düşünce denilen çabasız süreç, burada gerçekleşir. Yaratıcı ilhamlarımızı, her şeyin var olduğu bu sonsuz uzay’dan alırız. Burada düş, hayal ve ilham vardır.
Bilinçli ve farkında olarak derin tefekkür, zikir, ibadet, namaz, vb. yollarla veya kimi zaman farkında olmadan bilinçsizce rüya, koma, ölüm, vb. hallerde girdiğimiz boyut aslında burasıdır.
Alıntı
hocam güneş sistemi elbet yok olacak ancak evrende yok olacak yani kainat denen bütün galakside yok olacak tabi bu yok oluş bilimsel olarak trilyonlar yıl sonra olacak olsa bile olacak yani bir başlangıç ve son. tabi buna kıyamet denir mi bilemem zaten o vakte kadar insanlık muhtemelen yok olmuş olur çünkü evren yaşlanıyor yaşlandıkça yeni yıldız oluşumları dolayısıyla enerji azalıyor canlı bir organizma gibi. içe çökme yahut büzüşme yada yırtılma teorilerini araştırrsanız daha derin bilgi edinirsiniz. cennet cehennem konusu ise inançtır karışmam lakin bilimsel olarakta bir son var ancak bu sona eğer insanlık güneşin ölümünden kaçarsa milyarlarca yıl var. kaçmasada koca uzayda tek zeki yaşam formunun insanlık olduğunu düşünmüyorum zaten.
Değerli kardeşim Aynur Engindeniz.
Herhangibir kırıcılık göremediğim için, uslubunuza ve fikilerinize ve görüşlerinize saygı duyuyor, samimi niyetinizi çok iyi anlıyorum.
Zaten; toplumsal sosyal yaşamımızın çok hassas bir konusu olması nedeniyle, insanımı kendi iradesini daha etkin kullanmaya ve daha sağlıklı düşünmeye sevketmek amacıyla yazdım bu makaleyi.
Hani atalarımız derler ya:
''Yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder.''
Aydın bildiğim bir kesime, bu konuyu sitede açmaktı tek gayem.
Evet; beni yanlış anlamışsınız, dersem; sizi kırmamış olurum inşallah.
Ben bu makale ile, hiçbirkimseyi ve hiçbir manevi değerini hele de din ve inancını zedelemeyi veya Tanrı'sını, Peygamber'ini sorgulamayı asla ve asla hedeflemedim. İnsan olarak buna, zaten hakkım ve yetkimde yok-
Kaldı ki; insanımın hemen hemen tümüyle de dinkardeşiyim.
Kapanışta, özellikle ''kendim -şimdilik- yorum yapmıyorum'' derken, önce site üyelerinin fikrini almayı amaçladım. Olur ya, ben de yanılgı da olabilirim. Örneğin; alimi, ilmi, bilimi ve bilimciyi, din adamlarımızdan ve din bilgilerinden, bize dini aktarış biçim ve yöntemlerinde daha da önde ve çok daha asli ve gerçekçi de görmüş olabilirim. Üç-beş gün daha bekleyip, kendi yorumumu yazacağımdan emin olabilirsiniz.
Esenlikler dilerim.
Sağlıcakla ve Yaratan'la kalın.
Kederli tarafından 12/28/2015 10:48:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kısaca Kur'an uydurma, Hz.Muhammed yalancı demek istiyor burada yazılanlar.
Ya inanırsınız, ya inanmazsınız. Ortası yoktur. Sözde bilimadamlarından örnek verip "Ben yorum yapmıyorum" demek de ne demek. Bu yazının amacı ne mesela. Dinleri ve Allah'ı sorgulamak mı? Peki. Biz yorumcular bilim adamı veya din adamı mıyız? Ya siz? Yetkin olmadığımız mevzularda fikir çarpıştıracağız. İnsanların aklını bulandırmaya ve imanlarını çalmaya hakkımız yok. Bana ister gerici deyin, ister örümcek kafalı deyin umurumda değil. Üstüne basa basa söylüyorum: Bu konuya ılımlı yorumlar yazan, cenneti cehennemi kıyameti, dolayısıyla Kuran'ı ve peygamberi sorgulayan Allah'ı sorgulamış olur. İmanından olur. Bu tip yazıların amacı da budur. Tartışıp bilimsel bir kuram üretemeyeceğimize göre.
"Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: gayb ancak Allah'ındır. bekleyin (bakalım) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."
"Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et."(Hicr Suresi), 85. Ayet
"Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki kimseleri diriltecektir." (Hac Suresi), 7. Ayet
İnanmayanlara sözüm yok. Ama Müslümanım diyen lütfen gibi kafa karışıklıklarına itibar etmesin.
Hep beraber bekleyelim bakalım.
NOT: Sayın kederli üslubumu yadırgayabilirsiniz. Niyetim sizi kırmak kavga etmek değil ama din bazı insanların hassas noktasıdır. ben istesem de daha ılımlı yaklaşamam bu konuya çünkü inancıma aykırı. Sözlerinizi yanlış anlamış da olabilirim, olur ya. Öyle ise lütfen uyarınız.
Saygılarımla.
Aynur Engindeniz tarafından 11/12/2015 2:35:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kederli
Uslubunuza saygı duyuyor, samimi niyetinizi çok iyi anlıyorum.
Zaten; toplumsal sosyal yaşamımızın çok hassas bir konusu olması nedeniyle, insanımı kendi iradesini daha etkin kullanmaya ve daha sağlıklı düşünmeye sevketmek amacıyla yazdım bu makaleyi.
Hani atalarımız derler ya:
''Yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder.''
Aydın bildiğim bir kesime, bu konuyu sitede açmaktı tek gayem.
Evet; beni yanlış anlamışsınız, dersem; sizi kırmamış olurum inşallah.
Ben bu makale ile, hiçbirkimseyi ve hiçbir manevi değerini hele de din ve inancını zedelemeyi veya Tanrı'sını, Peygamber'ini sorgulamayı asla ve asla hedeflemedim. İnsan olarak buna, zaten hakkım ve yetkimde...
Kaldı ki; insanımın hemen hemen tümüyle de dinkardeşiyim.
Kapanışta, özellikle ''kendim -şimdilik- yorum yapmıyorum'' derken, önce site üyelerinin fikrini almayı amaçladım. Olur ya, ben de yanılgı da olabilirim. Örneğin; alimi, ilmi, bilimi ve bilmciyi din adamlarımızdan ve bilgilerinden ve bize dini aktarış biçim ve yöntemlerinde daha da önde ve çok daha asli ve gerçekçi de görmüş olabilirim. Üç-beş gün daha bekleyip, kendi yorumumu yazacağımdan emin olabilirsiniz.
Esenlikler dilerim.
Sağlıcakla ve Yaratan'la kalın.
Aynur Engindeniz
Ben Rabbime gönülden inanıyorum. Her insan gibi soruyorum araştırıyorum ve bütün sorular beni O'na çıkarıyor. Ve bu beni iyi bir insan olmak yolunda ateşliyor.
Siz de hayırla, Allah'la kalın. Saygılar.
Merhaba değerli hocam
"Cennet dedikleri ne ki, bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları, bana seni gerek seni"
Demez mi Derviş Yunus?
Bilim kuşkusuz temel bir değerdir, çocukluğumda en sevdiğim program Kaptan Cousteau'nun araştırmalarını konu edinen "Yaşayan Deniz" belgeseli idi, bugün de bu algımın değiştiğini söyleyemem
Ne ki; bilimi kavramsal olarak mutlak kılmak suretiyle bir nevi totalitarizme yol açmakta mümkündür
Bilimin verdiği her yanıt bizi yeni bir soruya götürür, götürecektir de
Sonsuza kadar uzayıp gidebilecek ve hatta gidecek bir zincirin halkalarından söz ediyorum
Matematikte bilirsiniz sayılar dünyası eksi sonsuzdan artı sonsuza doğru açılım yapan bir yapı sergiler
Yine devirli ondalık sayıları biliriz de pek anlamına varmayız sanki
6,99999... ne zaman 7 olur
Takdir edersiniz ki virgülden sonra sonsuz adet 9 konursa, yani hiçbir dem
Demem o ki; sonsuzluk muhakkak
Din Allah'ın sonsuzluğunu dillendirir de maddeci felsefe evrenin
Müşkül şu ki; her ikisini de akıl almaz aslında
Allah'ın ezelden beri var olduğunu, ebediyete kadar da var olacağını akıl almaz bulanlar şurada yanılıyor bence, akıl evrenin sonsuzluğunu da almaz
İnancın özü şudur bence
Akıl sahibi bir varlığın sonsuzluğu mu, yoksa akıldan yoksun atom ve moleküllerin mi?
O atom ve moleküller; milyarlarca yıllık zaman deryasında bir insanın ömrü misali bir hiçlik birikintisini neden inşa eder?
Bizlerin doğup büyüyüp, para kazanmamızı, yiyip içmemizi, Ege'de yaz tatilleri yapıp sonra da günün birinde ölüp gitmemizi mi belirler atom ve moleküller
Düşünsenize bu dünya da yüz yaşına kadar ve krallar gibi yaşasak ölüm anı geldiğinde kocaman bir hiçlik kazanmaz mı?
"Hayat tatlı zehir" söyleyişi nasıl bir problematiğe sahip acep?
Diğer tarafta ise sonsuz akıl sahibi bir yüce varlığın tasarımı bizi böylesi bir hiçlik okyanusunda yitip gitmekten kurtarmaz mı?
Elbette bu tarz konularda cevabı verdim zannı da yanıltır insanı
Nihayet, güzel bir tartışma açan yüreği, emeği, kalemi, kelamı selamlıyorum...
bir Yaratıcı'nın varlığına inanıyoruz ve onun bütün galaksilerin, gökadaların, kainatın, evrenin, sınırı olan herşeyin üstünde daha yüce bir güç olduğunu tahayyül ediyoruz ya da inanıyoruz. hal böyleyken biz devasa uzayın içinde, devasa galaksilerden birinde, devasa bir gezegen sisteminde, dev gibi bir gezegende, kıyaslandığında vücudumuzdaki bir bakteri yahut bir atomdan bile daha küçük bir konumdayken, o beynin tahayyülü de bildiğiyle, yaşadığıyla sınırlı olacaktır.
o yüzden cenneti gördüğü en güzel şeylerle yeşillikler, akan sular, zevk sefa olarak hayal edecek, cehennemi de ateş, bedensel işkence ve korkutucu yaratıklarla bezeyecektir. görmediğimiz veya tecrübe etmediğimiz bir şeyi hayal ederken hep bunlarla sınırlı kalacak.
ama şöyle bir şey var ki, eğer gerçekten bu dünya imtihan dünyasıysa ve bir başı ve bir sonu varsa. sonsuz hayat düşüncesinde küçücük bir yer işgal ediyorsa, dünya sonrası ebedi bir ödül veya ceza varsa, bu dünyada zaten küçük bir kısmını kullandığımız küçücük etten beyinlerin imgelerinin dışında çok farklı boyutlarda bir mekan olması gerekir diye düşünüyorum.
hatta zaman ve mekan fiziksel dünyaya ait şeyler, bunlardan da azade bir durum hayal ediyorum. tabi ki insan beyninin sınırları orada bitiyor ve daha fazlasını düşünemiyorum.
sadece eflatun'la aynı fikirdeyim. dünya sadece gölgelerden ibaret ve bu gölgeler aslının ufacık kötü birer taklidi. keza fiziksel herşey buna dahil, biyolojik yaşam, fiziksel boyutlar, kimyasal açıklamalar, matematiksel düzen.
elinize sağlık.
Konu ile iilgili fazla bilgiye sahip olmadığım bilimsel bir yorum yapamayacağım ama inanç girince işin içine herkes gibi bende şöyle bir duraksadım Yazacakklarım kendi düşüncelerim ama ortak katılacağınız noktalar olacaktır. Bilim hergün yeni bilgi keşfettiğinde önceki bilgi ya eskiyor yada yanlış kalıyor bu yüzden ileride bilim adamlarının ulaşacağı yeni bir bilgi dünyanın parçalanacağı tezini de çürütebilir ve yine de
çoğu bilim adamı bu gidişle dünyanın 5-6 milyar yıl daha yaşayacağını söylemez yada 5-6 milyar yıl daha dünya üzerinde canlı varlık yaşayabileceğine kimse ihtimal vermez . Bilim adamlarını bir kenera bırakıp dine gelnce ayetler ve hadislerde bahsedilen alametlerin bir kısmı gerçekleşti ne zaman kopar Allah bilir ama kıyamet yaklaştı Bilm adamlarına mı İnançlara mı hak verirsiniz bilemem ama bana kalırsa ne canlılar nede dünya milyarlaca yıl yaşar ....
Benm yorumum anlamlı gelir mi bilemem ama Anlamlı bir tartışma konusu ortaya çıkarmış ve güzel bir yazı yazmışssınız tebrik eder saygılarımı sunarım...
Hocam merhabalar.. Doğru mu anlamışım bilmiyorum. Teori ; 1.adımda güneşin patlaması ve yer küreyi de beraberinde yok etmesiyle başlıyor. Bu kıyamet anlayışına uyuyor. Uymayan tarafı ise bundan sonrasında.
İkinci adımda patlayıp gaz kütlesi haline gelen güneş uzayda tekrar başka güneşin,güneşlerin peydah olmasına sebeb oluyor. Yeni bir güneş, yeni bir dünya yaratılıyor. Bu ise herşeyin yok olacağı kıyamet anlayışıyla uygun değil. Çünkü yeni dünyaların oluşması , yeniden canlılığın oluşması demek..
...
Burdaki olaya dar bir bakışla sadece canlıların yeniden oluşması açısından bakarsak , herhalde evrim teorisine göre bu çok uygundur. Önce maymun oluşur , sonra insana döner filan.
Ama bugünkü şartlarla , doğada bulunan elementleri , bileşikleri birbirine katıp karıştırsak içinde haberleşme kanallarının, boşaltım besin sistemlerinin, enerji sağlayıcılarının, yönetim çekirdeğinin , üreme organlarının, hepsine sahip bir hücreyi , o zerre kadar hücreyi , bilim adamlarının yapabileceğini sanmıyorum. Bu kadar akıllı insanlar bir hücreyi yapamazken, akılsız bir doğanın bunu tesadüfi şekilde gerçekleştireceğine inanmıyorum. Canlılığın oluşmasını gayet basit olarak şöyle cevaplandırabilirim: Allah yarattı, ama sırrını bilmiyorum.
Bu düşünceye göre güneş patladıktan sonra , sonsuz kadar yaşanabilecek dünya meydana çıksada, yaşam kendiliğinden ortaya çıkmayacağı için kıyamet canlılar için bir son olur. O yüzden kıyamet bilimselliğe aykırı değildir.
Hocam selamlar, sizin yorumunuzu da çok merak ediyorum
Çok kıymetli dostum
Yazınıza nasıl bir yorum yapmak gerekir doğrusu bilemedim, nihayetinde dini konular bir inanç meselesidir. Başlığının yanına parantez içerisinde (dini konu) demeniz bana çok esprili geldi. Aman ha! Siyasi değildir kazayla silmeyin der gibi))) Yazınızı okuyunca bir fıkra aklıma geldi izninizle onu paylaşmak isterim.
Yaşam tarzları çok farklı olan iki arkadaştan biri dine inanan günahlardan kaçınan doğru düzgün düsturlu bir hayat yaşarken, diğeri de hiçbir şeye inanmayan hazcı yaşam felsefesini benimsemiş içki kumar zina eğlence vur patlasın çal oynasın şekliyle hayat yaşayan biriymiş. Gün gelmiş ilk önce inançlı olan arkadaşı ölmüş. Sağ kalan da bundan ders çıkaracağına aynı aykırı yaşamını sürdürmüş. Nihayetinde oda ölmüş. Ahirete gittiğin de onu zebaniler karşılamış sorgusuz sualsiz direk cehenneme götürüyorlarmış. Bir ara yanında ki zebaniye dönüp-Ya benim bir arkadaşım vardı cennettedir herhalde onu bir kez olsun görebilirmiyim? Demiş bu talebi zebaniler tarafından kabul edilmiş cennetin kapsını açmışlar oooo ne görsün arkadaşı yeşillikler içerisinde elinde sazı etrafında huriler harika bir ortam yeniden zebanilere dönmüş – müsaade ederseniz arkadaşıma bir şey söyleyebilir miyim? Diyerek izin istemiş peki demişler.
Arkadaşının yanına gidip, yav ben senin yaşadığın gibi bir hayat yaşamadım. Yedim içtim zina ettim çalgı, cengi eğlendim sen cennete keyif çatarken ben cehennemde yanmaya götürülüyorum keşke bende senin gibi bir hayat yaşasaydım. diyerek arkadaşına dert yanıp imrenmiş.
Arkadaşı da derin bir iç çekip yoook arkadaş yok öyle gördüğün gibi değil. Ne yapayım böyle cenneti sazım var teli yok. Kadın var şeyi yok. Oturmuş geyik muhabbetti yapıyoruz en iyisini sen yapmışsın demiş.
Tabi bu fıkra bizler yinede hayatı ve yaratanı çok ciddiye alalım.
Sonuçta; Kainatı kusursuzca yaratacak güce sahipse, kıyameti koparacak ve yaşamı sonlandıracak kudrete de sahiptir.
Saygı sevgilerimle.
İnsanın bir çok tanımı var ve hepsinde ona "hayvandır" denir...
İnanç onu böyle bir tanımlamaya karşılık, Yaratanının bilincinde olan bir seviyeye yükseltir...
İnsanı insan yapan sorumluluk duygusunu omurgası haline getirir ve toplumsal kurallar ile yasaların dayatmalarından azade, gönülden bir benimseyişle doldurur, tamamlar, bütünler...
Doğanın zeki varlığına bir 'üst-zeka' kazandırır...
İnançla çelişkileri, hayvani tarafının çelişkileridir...
Yeryüzündeki 'uygarlığı' inancından soyutlanabilir mi, sanmıyorum...
Benden bu kadar...
Saygılarımla.