- 609 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SANRILARIN MİZAH İ GERÇEĞİ
Gözleri duvardaki tabloya, at üstündeki Kızıl derilinin kararlı bakışına, takıldı, ok’ unu doğrultup bunun alnına nişan almışçasına gözlerine dikmişti gözünü “yeter içme artık, bu akşam son olsun bırak şu mereti” der gibiydi gözleri, silkelendi birden,başını iki yana döndürüp, göz kapaklarını yumup açtı bir kaç kez o bir resim dedi içinden.
Birden susadığını hissetti ve buzdolabındaki şişeden biten kadehini tazelemek için kanepenin kenarından tutarak kalkmaya çalıştı.
Bir sancı tutup oturttu sağ böğrünün hemen altından.
Oturma şeklinden oluştuğunu düşünüp ciddiye almadı, buzdolabının kapağını tam açacaktı ki sırtından yediği okun acısıyla irkildi, öyle bir acı ki olduğu yerde kala kaldı, azıcık kımıldasa ya da dönse taa! ciğerine batıyordu sanki.
Komşudan yardım istemek için, sırtındaki ok ile iki büklüm eğilmiş biçimde dış kapıyı açıp merdivenin tam başına dikilmişti ki Kızıl derilinin atı öyle bir çifte attı ki poposuna ne olduğunu anlamadan merdivenlerin dibinde buldu kendini, şaşkın ve acılar içindeydi öyle bir acı ve sancı ki kımıldamak imkansızdı.
Yüz üstü öylece kalakaldı, zaman sonra zihnini toparlayıp cep ten 112 yi çağırdı, sağlıkçılar ilk müdahaleyi yapıp hastaneye yattığında kaburgalarında kırık teşhisi konmuştu.
Sanrılar, yerini gerçek sancıya bırakarak uzaklaşmıştı zihninden.
Aliye Uyanık / BOZOK KIZI
05. 11.2015/ GEBZE