- 402 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İz Bırakan Sevdalar -1 -
İzmir’i kuş bakışı seyredebileceğiniz ve huzuru çamların altında tarihi bir caminin çay bahçesinde yaşamak istiyorsanız buraya geldiğinizde mutlaka ziyaret etmeyi unutmayın ki gündüzleri âşıkların, yorgunluk için konaklayanların, namaz saatlerinde camiden çıkan yaşlı mahalle sakinleri ile rengarenk bir yaşamın armağanı sanki. Hele akşamları gün batımı seyre değer. İlerleyen saatlerde İmbat rüzgarının getirdiği kokular ve şehrin iki yakasının denize düşen siluetini renk cümbüşü ile seyrettiğinizde yerinizden kalmak istemez canınız.
Yaşantımızın içinde elbet hepimizin anlatacak bir hikayesi mutlaka vardır ama bir hikaye var ki uzun yıllar bu aşk hikayesine tanıklık yapanlardan biri de bendim. O yaşlı tonton mahalle sakinlerinden bu hikâyeyi bilenler anlattıkça dilden dile dolaşmaya başladı ve unutulmayacak kadar güzel bir hikâye olarak hafızalara yazıldı...
Yağmurlu bir eylül gününde kaderlerinin birbirlerine yazılı olduklarını onlar bile bilmiyorlardı. Sundurmanın altında bulunan masamda yağmurdan korunurken ön masalarda oturanların bir hayli fazla olduğunu gördüm tek başına oturanlar, romanını okuyanlar, yağmuru seyredenler, sevgilisiyle her şeyden habersizce gelecek için hayal kuranlar, benim gibi yağmurun yağışını seyredenler de vardı. İçeriye yirmi beş yaşlarında bir delikanlının girişi ve ön masalardan birisine ilişmesi bir olmuştu. Paltosunun içine yağmurdan ıslanmasın diye sakladığı kitaplarını çıkartıp masasına koyup ellerini ovuşturduğunda üşümüş olduğu ayan beyan belli oluyordu. Kısa bir süre sonra elini kaldırıp garson bey bakar mısınız diye seslendiğinde iki sesin aynı anda garsona seslenmesi ile başlamıştı her şey.
-Garson buyurun efendim demesiyle yine aynı anda iki ses ve aynı anda bir çay lütfen demesiyle benim gibi üç beş masanın da dikkatini çekmiştiler. Genç oğlan başını sol tarafına döndürdüğünde elinde Tolstoy’un Anna Karanina adlı romanıyla yan masada oturan kendi yaşıtı gibi olan kızla o an göz göze geldiler. Belki bu mekanda bir çok defa aynı yerde ve aynı masalarda birbirlerinden habersizce aynı havayı soludular ama o gün yaşanacak olan sevdanın ilk kıvılcımları yağan yağmurun altında ateşlendi.
Bir şey konuşmadan tekrar kız romanının kaldığı yerden okumaya oğlanda elindeki kalemle defterine bir şeyleri yazmaya başladı. Bel ki de biz öyle zannettik? Gerçekte böyle miydi acaba? Akıllarından neler geçiyordu kim bilebilirdi ki? Her şeyi zamana bırakmak en güzeliydi. Yaşayarak gördüğümüz ve şahitlik ettiğimiz çok şey gibi.
Akşamın ilk saatleri gelip çatmış yine birer ikişer boşalmaya başlayan bu çay bahçesi akşama gelecek olan misafirlerine hazırlanmaya başlanıyordu ki ilk önce kız kalktı masadan bir zaman sonra oğlan kalktı ve o gün hayat kapılarını aralamıştı o iki genç için. Benim dikkatimi çeken bir şey vardı iki kere çay istediler ve iki çay istemelerinde de aynı anda garsona seslendiler aynı anda çay istediler bu kadar tesadüf bir arada yaşanabilir miydi? Bence mümkün değildi. Benim için artık her gün bu güzel çay bahçesinde İzmir’i solumak huzurla buluşmak için onlardan evvel gelip olacak olan olaylara şahitlik etmek kalmıştı...
Günler günleri kovalamaya başlamıştı sanki kurgulanmış bir filim senaryosuydu yaşananlar. Her gün aynı masalar değişik kişileri ağırlasa da üç dört masa hiç değişmiyordu. Kaçamak bakışlar ufak ufak tebessümler ve gözlerle merhabalar ama ikisinin de birbirlerine söyleyecek ne kelimeleri vardı nede cesaretleri. Aradan uzun bir zaman geçti bir gün bir yandan yağmur bir yandan rüzgarın sert esmesiyle yan masada bulunan kızın üşüdüğünü fark eden ismini dahi bilmediğim oğlan paltosunu çıkartıp yan masaya dönerek bozuk bir aksanla merhaba dediğinde kızın da merhaba demesiyle ilk adımı atan oğlan olmuştu. ‘’Üşümüş olmalısınız buyurun giyinin biraz ağırdır ama sizi ısıtır siz daha 165.sayfadasınız ve romanınızın bölümü bitmedi bitene kadar sizde kalsın hem kalkma saatinizde gelmedi saat 16.45 daha 45 dakikanız var’, dediğinde kız saatine bakmak için kolundaki kazağını sıyırdı kolunda saatinin olmadığını fark etti...
‘’Hayret ilk defa saatimi takmayı unutmuşum’ , demesiyle o mahcup ve tedirgin yüz ifadesi gülümsemeye dönüştü her ikisinin de gözleri ilk merhabayla tanıştı. Oğlanın bu nazik davranışının karşısında ikinci atak kızdan gelmişti. ‘’Garson bey bize iki çay.’, diye seslenen kızın sesinde heyecanın ve sevincin coşkusu ayan beyan belli oluyordu. Çayın gelmesiyle kız romanının kaldığı bölümünden devam etmesi oğlanında defterine gömülüşü seyre değerdi.
Devamını Okumak için
Yarın yine bekleriz buralarda bir yerlerdeyiz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.