- 521 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-15
....
Ne yapacağını bilemez halde, sinir dolu üzgün ve endişeli mavi tavşan bütün gün hiç bir şey yememiş sadece kahve ve sigara içmişti. Bu yüzden midesi bulanıyordu. Tam anlamıyla berbat gözüküyordu. İş yerinden erken çıktı ve eve doğru giderken yürüyerek gitmeye karar verdi. Kahve kesmiyordu onu başka bir şey içmeliydi. İçki satılan dükkanın önünde durdu. Özel günler yani doğum günü, yılbaşı ve herhangi bir kutlama vs. dışında pek içki içmezdi ama bugün bir istisna yapacak gibi gözüküyor. Dükkandan içeri girdi biraz düşündükten sonra sadece sigara aldı ve çıktı. Apartmanın merdivenlerini çıkarken ikinci katta nefes nefese kalmıştı. Dinlenmek için merdivenin kenarına oturdu. Midesi çok bulanıyordu ve başı da dönmeye başlamıştı. Kendisini bayılacakmış gibi hissediyordu. Gözlerini kapattı yan taraftaki daireden kavga sesi geliyordu. Bir an dikkati oraya yöneldi. Bir kadın sesi geliyordu. Ağlıyordu kadın. Zorla kendisini topladı kapıyı çalmak istedi. Yardıma ihtiyacı vardır belki kadının ancak sonradan vazgeçti. Kapıyı açan kişi ters tepki verirse diye düşündü. Tartışma yaşamaya hali yok. Ya kocası falan çıkarsa "Sana ne?" derse? Başkalarını düşünmekten vazgeç artık mavi tavşan.
Biraz kendini topladı ve kapıyı çaldı. Orta yaşlarda sarı saçlı bir kadın açtı kapıyı. Kadının gözleri yaşlıydı ancak ayrıca yüzünde bir gülümseme vardı. Bir an ne diyeceğini şaşırdı mavi tavşan sonra;
"Merhaba. Ben iki kat üstte oturuyorum. Buradan geçerken bir ağlama sesi duydum Bir problem mi var?" dedi gayet sıcak ve zorlama bir sesle. Sanki mavi tavşanın sesi yankılanıyordu. Bu yankıdan rahatsız olmuştu.
Neden bu yankı? Anlayamadı.
" Merhaba canım. Bir sorun yok. Biz şakalaşıyorduk yahu. Taklit yapıyordum onu duymuşsundur ama bak seni takdir ettim. İnsanlara değer vermen çok güzel" dedi sarı saçlı kadın yüzündeki gülümsemeyi eksiltmeden.
"Özür dilerim. Rahatsız ettim"
"Aslında olması gerekeni yaptın. Apartmanda kimse kimseyi tanımıyor. Ölsek kimsenin haberi olmaz anca kokunca anlarlar. Çok umursamaz olduk çok"
Mavi tavşan sarı saçlı kadını dinlerken başını sallıyordu ’maalesef’ der gibi.
"İyi akşamlar. Tekrar özür dilerim" dedi mavi tavşan utanmıştı.
"Sana da iyi akşamlar canım"
Mavi tavşan merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştı. Sarı saçlı kadın "iyi birisin" dedi son kez bakarken ona. Mavi tavşan gülümsedi ve yukarı çıkmaya devam etti.
Sarı saçlı kadın kapıyı hızlıca kapadı. Çarpma sesiyle yerinden sıçradı mavi tavşan bir an kendine geldiğinde yine aynı merdivenlerde oturuyor halde buldu kendini. Zaman geri dönmüş gibiydi.
Nasıl oldu böyle bir şey? Merdivenlerden yukarı çıkmıştı, sarı saçlı kadınla konuşmuştu. Sağına soluna korku içinde bakarken daireden sesler gelmeye devam ediyordu. Şaşkınlıkla ve korkuyla tekrar ayağa kalktı. Dairenin kapısını çaldı. Esmer uzun boylu, sinirli bir adam açtı kapıyı.
"Evet" dedi.
"Sen kimsin?" dedi mavi tavşan. Adamın sert tavrı karşısında sinirlenmişti.
Adam bu beklenmeyen soru karşısında bir an donup kaldı.
"Neden ağlatıyorsun kadını?" diye devam etti mavi tavşan aynı sinirle aynı zamanda kapıdan içeri bakmaya çalışıyordu.
"Sana ne lan? Polis misin sen? Yürü git milletin hayatına burnunu sokma"
Adam bunları söylerken sağ eliyle mavi tavşanı omuzundan ittirdi. Mavi tavşan sinir krizi geçirecekti. O kadar çok sinirlenmişti ki. İçinde bir alev topu harekete geçmişti.
"Evet, lan, polisim ben. Şimdi polise mukavemetten ve hakaretten tutuklayacağım seni" dedi bağırdı ve o arada çantasında bir şeyler arıyordu. Mavi tavşan çantasını karıştırmaya devam ederken adam ayakkabılarını giyip merdivenlerden aşağı koşmaya başladı.
Nereye gidiyor bu adam?
Aşağıdan silah falan mı getirecek acaba?
Başımıza iş aldık...
Yoksa adam inandı mı polisim dediğine? Bu kadar kolay olacağını düşünmemişti hiç. Adam gerçekten bu saçma yalana inanmış olamaz herhalde.
Mavi tavşan içinden kendi kendine konuşurken merdivenlerden aşağı baktı adam gitmişti ve gelmiyordu. Mavi tavşan kısa bir şaşkınlıktan sonra açık olan kapıdan içeriye doğru ilerlerken bir yandan da "kimse yok mu?" diye bağırıyordu. Mavi tavşan kapıyı dirseğiyle kapamıştı. Hiçbir yere dokunmamaya çalışıyordu. Birden sağ taraftaki odadan "Buradayım" dedi biri. O tarafa yöneldi mavi tavşan ve kapıyı ayakkabısının ucuyla ittirdi.
Kumral, yuvarlak yüz hatları olan, hafif çekik gözlü bir kadın yatağın ucunda oturuyordu. Dudağının kenarı kanıyordu. Sağ eli de elmacık kemiğinin üstündeydi ve ağlıyordu üzgün kadın.
"İyi misiniz?" dedi mavi tavşan kadının yanına yaklaşırken
"Gitti mi o hayvan?"
"Evet. Kocanız mı? Polisi arama mı ister misiniz?"
"Hayır, aramana gerek yok" dedi üzgün kadın telaşlı bir şekilde.
"Sizi dövmüş. Aramamakta emin misiniz?"
Üzgün kadın cevap vermeden oturduğu yerden kalktı kapıya yöneldi. Mavi tavşanın yanından geçerken "Gel" dedi. Mavi tavşan, üzgün kadını takip ediyordu bir yandan da etrafı süzüyordu. Hiçbir yere dokunmadan elleri ceplerinde oturma odasına gittiler. Üzgün kadın camın hemen önündeki koltuğa oturdu. Sehpanın üzerinden sigarasını aldı. Mavi tavşana ikram etti ama mavi tavşan istemediğini belirtmek için kafasını sağa sola salladı. Mavi tavşan halen ayaktaydı. Üzgün kadın "Otursana canım." dedi. Mavi tavşan bir an tereddütten sonra üzgün kadının karşısında kalan koltuğun ucuna oturdu. Uzun bir sessizlikten sonra kadın konuşmaya başladı.
"Kim olduğumu bilsen yardım etmezdin. Kimse yardım etmez... Çünkü... Ben kötü biriyim. Bu hayvanın yaptığı her şeyi hak ediyorum"
"Neden kötü birisin? Neden hak ettiğini düşünüyorsun?"
"Gece kulübünde çalışıyorum bu hayvanda benim takıntım. Konsa çıkarken tanışmıştık onunla ilk başta çok iyiydi. Koruyup kollardı beni ama sonradan şerefsizliği ortaya çıktı."
Mavi tavşan, üzgün kadının hakaret dolu konuşmasından rahatsız olmuştu. Rahatsızlığı yüzüne yansımıştı. Üzgün kadın anladı bu durumu ancak konuşmaya devam etti.
"Kons nedir biliyor musun tatlım?"
Mavi tavşan evet der gibi başını salladı.
"Ama hak ediyorum. Kendim ettim kendim buldum. Aile mi bırakıp İstanbul’a geldim. Daha fazla para kazanmak istedim. Sonuç bu..."
Üzgün kadın teker teker dökülmeye başlamıştı sanki yıllardır konuşmuyormuş gibi ilk gördüğü kişiye hayat hikayesini anlatıyordu.
Mavi tavşan, üzgün kadının söylediklerini dinliyordu. Yüzüne ve gözlerine kenetlenmiş bir halde. Kısa bir sessizlik oldu. O sessizlikte mavi tavşan ayağa kalktı.
"Sen kendini değersiz görürsen herkes üstüne basar ve senden daha değersiz insanlar için can verirsin. Sırf hak ettiğini düşündüğün için... Pişmanlıkla dolu olduğun için... Herkesin hayatı olumsuzluklarla dolu ancak nefes aldırmayı sürdürmek güçlü insanların işi... Cesaretin varsa pişmanlıklarını yeni başlangıçlarla yok et. Hiç bir insan şiddeti hak etmez."
Mavi tavşanın söylediklerini pür dikkat dinledi üzgün kadın.
"Güçlü değilim" dedi.
Mavi tavşan kapıya yöneldi. Son kez arkasını döndü ve
"Sen bilirsin... Hayat senin" dedi. Bir süre kadına baktı ve gitti.
Üzgün kadının kapısını yine dirseğiyle açtı mavi tavşan ve ayağıyla geri kapattı. Hızlıca merdivenlerden çıktı. Kapının önünde anahtarı çıkarmaya üşendi. Nasıl olsa asi kız evdedir diye düşündü ve zili bastı. Kapıyı kızıl açtı.
"Hoş geldin"
"Hoş buldum"
Kızılın yüzüne bile bakmadan direk odasına gitti. Çantasını yere attı ve hemen yatağına uzandı. Midesi daha çok bulanmaya başlamıştı. Biraz evvel yaşananların gerçekliğini sorguluyordu. Üzgün kadınla konuşmadan evvel yaşadığı şey bir sanrı mıydı? Neden böyle bir şey yaşadı? Bu nasıl olmuş olabilir? Kafasının içinde neler dönüyor? Ya daha sonraki yaşadıkları onlarda mı birer sanrıydı? Deliriyor mu? Gerçekten yardım mı almalı yoksa direk hastaneye mi yatmalı?
Mavi tavşan karmakarışıktı. Gözlerini tavana dikmiş bir şekilde sessizce düşünürken birden karşısında kızılı gördü.
"Bizim ki geç gelecekmiş" dedi. Mavi tavşan halen kızıla bakıyordu.
"Yemek yaptım. Gel yiyelim" diye devam etti kızıl ve gülümsüyordu.
Kızılın son derece çekici bir gülümsemesi vardı. Her erkeği baştan çıkartacak ve her kadını kıskandıracak cinsten...
Kızıl her daim mutlu gözüküyordu. Nasıl başarıyordu hep mutlu olmayı?
Mavi tavşan yattığı yerden doğruldu kapıya doğru baktı. Kızıl hemen konuşmaya devam etti.
"Kapı açıktı. Seslendim ama duymadın o yüzden içeri girdim" dedi çekingen bir halde.
"Önemli değil. Ne yemek yaptın? Açlıktan ölmek üzereyim"
Kızıl, mavi tavşanın olumlu tepkisinden memnun ve daha mutlu bir şekilde
"Sürpriz" dedi.
Mutfak masasında yemek yerken mavi tavşan, üzgün kadınla yaşadığı olayın her detayını anlatmıştı kızıl saçlı kıza. Tabii ki öncesinde yaşadığı sanrıdan bahsetmemişti.
"Keşke karışmasaydın. Başına bela olmasın."
"Bana bir şey olmazda kadının başı belada. Kendisini de değersiz görüyor. Garip değil mi?"
"Evet, öyle... Ama kim bilir neler yaşadı."
"Doğru. Karışmak gibi olmadı zaten. Sen bilirsin. Hayat senin dedim. Gerisi ona kalmış..."
Üzgün kadın konusunda daha fazla konuşmadılar. Kızıl hakkında konuşmaya başladılar. İşten kovulmuştu bu yüzden evdeydi. İşten kovulmuştu ama hiç de üzgün bir hali yoktu. "Sıkılmıştım zaten dinlenmek iyi olacak" diyordu.
Pollyanna’nın ta kendisi...
Masayı beraber topladılar o arada mavi tavşan çay yapmıştı. Bardaklarını alıp oturma odasına geçtiler. Konuşmaya ve gülmeye devam ediyorlardı. Bir an mavi tavşan çevremizdekileri bile gerçekten tanımıyoruz diye düşündü. İlk kez kızılla bu kadar uzun sohbet ediyordu ve ne kadar eğlenceli, cana yakın biri olduğunu yeni anlamıştı. Kızıl, bir şey anlatırken her cümlesinde mutlaka gülünecek bir şey söylüyordu. Bu sohbet mavi tavşana iyi gelmişti. Resmen kafası dağılmış az da olsa stresten uzaklaşmıştı. Sevimli çocuk arada sırada aklına gelse de kızıl anlıyormuş gibi hemen konuyu değiştirip mavi tavşanı güldürüyordu.
Birden kapı açıldı asi kız gelmişti. İçeri girdi her ikisine de selam verdi. Kızıl saçlı kız hemen;
"Yemek yaptım" dedi heyecan dolu bir halde.
"İyice aile olduk desene" diye cevap verdi asi kız gülümseyerek
"Evin kızı olarak gideyim de terliklerini getireyim" dedi mavi tavşan asi kıza bakarak ve o arada ayağa kalkmıştı. Asi kız ve kızıl gülerken o da gidip kendisine bir bardak çay daha aldı. Bir süre oturdular. Saatler nasıl geçti anlayamamıştı. Muhabbet etmeye devam ettiler. Mavi tavşan birden kendini tuhaf hissetmeye başladı. Garip bir his oluştu içinde. Anlam veremedi. Rahatsız oldu ve yatağına uzanmak için ayağa kalktı. Odasına girerken kapı çaldı. Hemen döndü ve kapıyı açtı. Karşısındaki sevimli çocuktu.
...