CEVİZ AĞACININ GÖLGESİ
Evimizin hemen önündeki ceviz ağacının altında otururken aklıma yıllar önce yaşadığım bir hatıram aklıma gelmişti. O zamanlar belki dört belki beş yaşlarındaydım. O zamanlar evimiz yeni yapılmış ve etrafında hiçbir yeşillik yoktu. Rahmetli dedem bir gün elinde küçük bir ceviz fidanıyla evimize gelmişti. O günün ertesi şiddetli bir yağmur yağdığını köyümüzün ortasından geçen dere sel sularıyla dolup taştığını dedem hep anlatır dururdu. Bu ceviz fidanını da o gün sel sularının getirdiğini ve bir yerlere takılıp öylece kaldığını sonrasında ise dedemin bu fidanı alarak bizim evin önüne diktiğini çok iyi hatırlıyorum. Babamın, baba bu fidan kurumuş tutmaz dediğini ama dedemin ısrarla belki tutar oğlum tutarsa altına oturup gölgelenirsiniz hem de beni hatırlasınız dediğini de hatırlıyorum. İşte şu anda altına oturduğum ve çayımı yudumladığım ağaç bu ceviz ağacı idi. babamın kurumuş tutmaz dediği o ceviz ağacı tutmuş ve hem de kocaman bir ağaç olmuştu. Yaz mevsimi geldiğinde ailecek bu ceviz altının altında oturur kahvaltımızı burada yapardık. Babamın ceviz ağacının altına yapmış olduğu sedirde uzanıp uyumak bana o kadar iyi gelirdi ki. Misafirliğe gelen komşularımızla bu ağacın altın oturur çaylar içilir koyu sohbetlere dalınırdı arada bir rahmetli dedem akla gelirdi herkes Allah mekânını cennet eylesin diye hayırlı dualar edilirdi. Ne büyük adamdı benim dedem. Kendisinin oturmayacağını bile bile cevizin meyvesinden yiyemeyeceğini bile bile bu ağacı buraya dikmişti. Ama şimdiki biler öyle miyiz? Hep hazıra konuyoruz. Birilerin yapmış olduğu şeyleri tüketmeyi marifet sanıyoruz. Üretmiyoruz. Üretmek için hiçbir caba göstermiyoruz. Bizler için dedelerimiz ninelerimiz bir şeyler yapmış ve bırakıp gitmiş ya bizden sonra ki gelecekler ne yapacak? Acaba onların aklında bizimle ilğili nasıl bir hatıraları olacaktı. Eminim bu yazıyı okuyanlar acaba diyeceklerdir. Acaba onları nasıl bir dünya karşılayacaktı. Günümüzde dev gibi dikilen beton binalar karşısında ne yapacaklardı. Yeşilden yoksun bir yeryüzü ile karşı karşıya mı kalacaklardı. Gelişen teknoloji her ne kadar hayatlarını kolaylaştırsa da aslında onların yaşam haklarını kısıtlayacaktı. Benim çocukluğumda oynadığım o dere kenarları yeşil alanlar onlarında olacakımıydı. Benim dalından koparıp yediğim taze meyve ve sebzelerden onlarda doyasıya yiyebileceklerimiydi. Yoksa her şeyden önce temiz bir bardak su için birbirlerini ölümle mi tehdit edeceklerdi. Betondan evler yapmak için yakıp yıktığımız yeşillilikleri yeniden onlarmı yapmaya çalışacaklardı. Her şeyden önemlisi doğayı böylesine katletmeye hakkımız var mıydı? Efendimiz peygamberimiz Muhammed s.a.s “kıyamet günü olsa dahi bulduğunuz bir fidanı yerine dikiniz” hadisini ne çabuk unutacaktık. Gelecek nesiller için şimdiden üzülmeye başlamıştım. Ama hiçbir şey içinde geç değildi doğanın kirletilmesine yok edilmesine dur diyebilirdik ki gelecek nesillere de bize bırakılan yeşil bir dünya gibi onlarada yeşil birdüynya bırakabiliriz. Dedemin gölgesinden meyvesinden faydalanmayacağını bile bile dikmiş olduğu o ceviz fidanı gibi bizde bir fidan dikebiliriz. Hiç bir şey için asla geç değildir zaman en azından elimizdeki kalanları koruyabiliriz yeni fidanlar dikebiliriz. kirletilen yakılar yıkılan doğayı koruyabiliriz.her insan bir fedan dikse milyonlarca fidanlıklar olur parolasıyla işe koyulabiliriz.bence bu mümkün sizce de mümkün mü acaba ………..adem aydınlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.