Ben sana, hayatına aşık oldum…
O kadar biçimsizdi ki hayatı o kadar çizgisiz ve o kadar düz…
Hayatında her şey çok karmaşıktı ve o kadar yalın anlatırdı ki olanları; birden o yıllarını yaşamış olmak isterdim, ona kattıklarını görürdüm… Aslında hiçbir şey katmamış gibi anlatırdı ve bazen cesurca ‘boşa geçirilmiş bir hayat işte’ derdi.
O kadar düzdü ki her şey, hayatında kurallar var sanırdım, sonra anladım ki hayatındaki tek kural kuralsız olmaktı.
Tepkileri o kadar netti ki; bütün kartları hep açıktı, neyse oydu, sinirlendiyse, kızdıysa, sevindiyse çok net ve açık söylerdi…
Bana kimse hiçbir şeyin değerli olduğunu göstermedi. Hep her dersin sonunda her şey ne kadar anlamsızmış dedim; şimdi her şeyin anlamını görüyorum… O kadar çok şey öğretti ki bunu gerçekten istemeden yaptı. Herkes etrafına dersler vermek için hayatını yaşarken, o hayatı yazdı bana.
Yapsam mı dediğim birçok şeyi o çoktan yapmıştı ama bu beni hiç korkutmadı.
Böyle hayat hikayelerini anlatmasıyla başlamış meğer her şey, şimdi anlıyorum, şimdi anlıyorum hayatım artık neden bu kadar düz, neden artık hiçbir şey bu kadar anlamsız değil.
Belki de tüm bunlar yeterdi ona aşık olmaya ama ben bunu çok sonra anladım…
Bir gün geriye çekildim anlattıklarını düşündüm, yaşadıklarını, onun artık benim hayatımda hiç istemeden çizdiklerini ve hayatımda ki bu çizgiler olmadan hayatımın ne kadar ölü olduğunu, sonra birden gözleri aklıma geldi rengini bilemedim çok şaşırdım kendime, artık ben, ben değildim, aylardır saatlerce yüz yüze konuştuğum adamın gözleri ne renkti? Sonra her görüşmeye ‘gözlerinin rengine bak’ diyerek gittim, bu onu görünce aklıma bile gelmedi…
Bir gün onu özlediğimi fark ettim oysaki dün görmüştüm onu, sonra kendimi deniz kenarında, onun söylediklerini kendi kendime gülerek düşünürken buldum ve gözlerini hatırladım gözleri yeşil ve kahverengi arasında bir şeydi hatta güneşte yeşil olanlardan…
Onu çevresindeki herkesten kıskandığımı fark ettim, ilk defa birini kıskandığımı hissettim; oysa o kadar sevgi geçmişti ki hayatımdan, çoğu da en hırçını...
Onunla içmek şimdiye kadar içtiklerimin anlamsızlığıydı, onunla gülmek eski gülüşlerimi kıskandırıyordu, onunla susmak aslında kocaman bir haykırıştı.
Aşktı ya bu, yine hiç olmadık şekilde olmuştu, en olmayacak adama, en olmayacak zamanda… Öyle bir aşktı ki bu, yaşadığım her şeyi anlamsız kılmıştı, aslında her şey çok güzeldi.
Ondan önceki hayat ölüydü ya, o artık benim canlı kalan tek yanım…
Tüm bu anlatılanlar hep geçmiş zaman olsa da bunlar o gidince anlaşılmış şeyler değil ben ona ve onun hayatına aşık oldum ama onun hayatı artık benim hayatım onun mutlu olması beni mutlu ediyor ve ben artık mutluluklarımı dile getirebiliyorum.
Ondan henüz öğrenemediğim bir şey daha var; aşık olursa ne yapar bilmiyorum ve öğrenmeyi sabırsızlıkla bekliyorum çünkü şuan ne yapacağımı bilemiyorum…