- 589 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
1400 Yıllık Kin
Bu sefer ki konu ağır. Çok fazla bilgi, analiz, bakış açısı istemez. Bu konunun ağır gelmesinin sebebi, meselenin manevi yükünün madde yüküymüş gibi gelmesindendir. Müslümanın demirden omzuna çelikten bir darbe... İslam’ın emretmediği bir şey üzerinden Müslamana saldırmak...
Öncelikle bu dertten mustarip olan tek nesil biz değiliz. Bugün bizlere yapılan, birkaç ajanın başını çektiği ve yine birkaç yoldan sapan, dini hakkında soru sorulsa dili tutulmuşa dönecek insanların bu tür örgütlere katılması, batı medyası tarafından dillendirilip kendi vatandaşlarının önüne sermesidir. Şu kan donduran güttükleri amaca bakın ! Avrupa ülkelerinden birinde bir haber sitesine giren şahıs şunu görüyor: "İslamcı terör örgütü ( adı ne olursa olsun, onların aşılamak istedikleri mesaj budur ) yine vahşet saçtı!" Bir din düşünün ki adının anlamı dahi barış olsun, o din birkaç kindar tarafından savaş dini olarak tanıtılsın, milyonlarca kitle bu hikayeye inansın ! Müslümanın başlıca davası bu ve bunun gibi meseleler olması gerekirken, o dine mensup olanların bir kısmı İslam’ın şartlarını sayamasın ! " Ben bu dine kalbimle inanıp, dilimle ifade ediyorum" dediği halde, bu bilinmesi gereken çok temel bir konu olmasına rağmen bunu bilemiyorsa Müslüman, durumun vehametini siz düşünün !
Bu meselenin üzerinde çok durmamın sebebi şudur ki; din, çok fazla değil, yeteri kadar bile anlaşılsa bu örgütlere katılım kesilecek. Fikrini ifade edenlerin kafalarını kesmez, fikirle mücadeleyi öğrenirler. Fikir yoluyla yapılacak tüm savaşlara işte bu yüzden karşılar. Sorgulama gibi hayati bir kavramla tüm bağlarını kesip atmış ve aklınca Allah’ın rızasını kazanacaklarını düşünen, işin aslında ise Allah’ın lanetleyeceği bir güruh olacaklarının farkına varamayanların ordusu... Akla gelen soru şu:"Silahla mücadele eden kişilerle, bizler nasıl mücadele vereceğiz?" Başta da belirttiğim gibi, fikir... Çünkü onları kukla gibi yönetenler bunu silah zoruyla yapmıyor.
Böyle örgütlere katılım bitmiş değil. Bu yüzden oraya gitmeyi kafasına koymuş yüzlercesini bu yoldan döndürebiliriz. Mesela onlara, " Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Sevdirin, soğutmayın." hadisini ince ayrıntısına kadar anlatmalıyız. Bu hadise taban tabana zıt o örgütlerin yanlışlarını ancak fikir vasıtasıyla gösterebiliriz. Tabii tek dert İslam’ı yanlış anlayanlar da değil. Bir de İslam’ı hiç anlamayanlar var ! Bu kişilerin gayeleri, İslam’ı bu örgütlerle bir tutarak başta kendini, sonra çevresini soğutmaktır. Kitleleri kandırmaları onların bu yoldaki ilerlemeleri için aşırı derecede elzemdir. Çünkü biliyor ki; bugün tekbiri, alay için kullanacak güruhlar çıkacak. Allah-u Ekber denilince bile o örgütler gelecek ki akla, onlar bu köklü amaçlarına ulaşabilsinler.
Eleştirilerimizin hedefi olan bu insanların bazılarındaki dava bilincinin ne boyutlarda olduğunu da yazmadan geçemem. Yiğidi öldür hakkını yeme misali. Davaları bozuk, ideolojileri sapkın bu insanlardaki dava bilinci, 1,5 milyar Müslümana ibrettir. Ne pahasına olursa olsun taviz vermeyenleri var. Tabii bizde de var böyleleri. Fakat mesele şu ki; içlerinde inançsız olanlar amaçlarının dünyalık olduğunu bilirler. Biz ise ahireti ! Bir adım önde olmamız gerek öyle değil mi ? Peki bu günlerde kaç adım gerideyiz ?
Elbette aradaki mesafe kapanacak ve Müslüman kazanacak. Çünkü Allah’ın bir vaadi var. Ama biz, bu davaya az da olsa katkı sağlayalımın derdindeyiz. Ne gelirse elimizden onu yapmalıyız. Kendimizi dev aynasında görmememiz gerektiği gibi küçükte görmemeliyiz. Umut kesmek hiç olmaz. Az önce de belirttik, çünkü Allah’ın bir vaadi var. Ve tüm bunların bilincinde olan Müslüman çalışacak. Dediğimiz gibi hak, batılı yenecek. İnanıyorsak zaten öndeyiz.
Tek derdi malının bir fazlası olan ile bizim safımızın ayrı olması lazım. Bu bir dışlama değil, davet ! Kavracak akıl, harekete geçirecek yürek lazım. Dikkatli olmak gerek. Öyle önemli ve ciddi bir mesele ki; Haçlının, Islam’a olan 1400 yıllık kini, aralıksız türlü oyunların meydana çıkışını tetikler. Acı olan; tetikçi, Müslümana karşı yine Müslüman olur !
YORUMLAR
Toprağın kana, toprağın kana doymak bilmediği öteki yerde bir dünya. Kıraata duran kıyıma kalkan Müslüman , ölüm ve savaş kabilden beri birini dünyada sürüyor. öyle ki ölümlerin çığlığı altında ezanı lanetleyen dünyada, tabutlarda, ne bir insan kokusu, ne bir çocuk kokusu,ne de bir yalnızlık belirtisi.
Barut kokan tabutlar, kan kokuyor ötemdeki dünya. Ve Habil'den beri ....
Ey insan ! Beri gel ötesinden, sen ölüyorsun, ben ölüyorum, biz ölüyoruz...
Dön Habil !
Saygılar