- 581 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
467- değerlendirmek nedir? ard. öyk.
Her olay sonrası değerlendirme yaparız.
İstisnasız her kültürden insan değerlendirmeği bilir. Değerlendirmenin yurdu yoktur. Yeri ve zamanı da yoktur.
İnsanoğlu kültür ve uygarlıklar değerlendirmeği öğrenmiştir.
Doğadan öğrendiğini tahmin edebiliriz.
Doğa, olayların ardından yeni bir olayla eski olayın yerini doldurur. Boşluk bırakmayan doğa yeni olayla eski olayın yerini almıştır: bu değerlendirmedir.
İnsan oğlu kendi zannıyla gördüğü şeyleri yorumlar. İlk değerlendirme budur kişiye bağlı yorumlamak. Her birimiz gözlerimizle sonsuz evrene bakarız. Bu gözler fikir üretir. beğenirsiniz- beğenmezsiniz kafa adedince fikirler uçuşur alemde. Kal-ü beladan böyledir. Öznel fikir adıyla andığımız şey insanların davranışlarını harekete geçirir. Düşünerek önce beyan ettiği fikrini kişi ardından yapar. Beğenir bir şeyleri veya beğenmez; bunu söyler. Bu o kişinin fikri olduğu değin değerlendirimidir pekâla.
Kendimiz dışında ikinci öznel kişi yine öznel şeylerle mukayese ve kıyasla öznel yeni yargılara varmakta değerlendirmedir.
Son değerlendirme tarihi ve toplumsal itiraz edilemez kurallardır. Normal karşılanmak dereceli normlar, yasalar, maksimler, teorilere yapılacak atıflar bu tür değerlendirimlerin özünü teşkil eder.
Fırtınalı geceden sonra güneşli bir sabah tepede güneş cadde boyu kıraathanelerin önü masa sandalyeleri boş bırakmamış ahali ve onların elinde kırmızı çay dudaklarına değmekte çay yudumu o da bir değerlendirme değil midir?
İnsan olmamak, olmak beynimde dank etti.
Kahvehanede adamcağız yere kapaklandı sese döndüm yüzükoyun kapılandığını gördüm.
Çıkardığı vizzahı ben’len bütün insanlar duydu. Koşan biri müdahale etti. Başı altına okunmuş gazete koydular.
İnsanoğlu çok acizmiş. İnsan eksikmiş.
Evrimsel biyolojik yapısıyla insan acizliği aşmamış. İnsan acul bir canlıymış.
İnsanın aciz olmamasını diledim. İnsan güçlü olmalıydı. Adamın kapaklanması emeklerin bir an yerle yeksan olmasıydı. İnsanî gururum kırılmıştı.
İnsan uygarlığı çok çabalamıştı. Sonuç yere kapaklanmaktı.
Biz buyduk demek.
Ayakta duramıyorduk.
Ayağa kalkmış bitkinin hazin sonu.
İki ayak üzerine dikilmiş organizmanın yığılıp yıkılışı... bu ha!
Kendimize fenalık yapmakla zaman yitirmişiz... biz.
Sonuç: aculuz, aciziz...
Çetin Altan’ın genç gazetecilere dünyaca tanınmak isterseniz şunları yapın nevinden salıkları olurmuş.
Tasarım veya yaratıcılık kokan bu taktikleri vermekte kendinin cömert insan olduğu aşikardır bence.
Dünya kültüründe bu yolu izleyen iş erbapları farkındalık yaptıkça başarı elde etmiştir. Ve Çetin Altan kestirişiyle günümüz paradigmasını yerinde okumuştur.
Gençlere, insanlara bildiğini esirgeyen bir sürü insanın olduğu dünyada mertçe yarar vermek herkesin payı değildir.
Bu yazı paragrafını gazetede okudum.
İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğumuz beşyüz yıl ikame etti. Beş asır boyunca binlerce sanatçı, dilbilimci, müzisyen, ressam, ticaret adamı, borsacı, fabrikatör, yazar, diplomat, düşünür, öğretmen, doktor vardı. Bunların bir envanteri günü bugün hâlâ yok.
S.S.C.B. ’nin tüm kültür adamları envanter altına alınmıştır. Onun gibi bir çalışma bizde yapılmamıştır.
Amerikalılar Afro- Amerikan kültür- sanat adamlarını listelemiştir.
Bizim beşyüz yıl içerisinde kültür- sanat adamlarımızın bir envanteri yoktur.
Değerlendirmek bazen bir başkasına bakarak özenerekte yapılacak şeydir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.