Hüzün, Aşk, Bilgi ve Mustafa Kemal
HAYAT KISADIR
BİRAZ HAYAL
BİRAZ AŞK
VE SONRA ALLAHAISMARLADIK
Verlaine’ nin La Vie ’ sinden Atatürk tarafından çevrilmiş. Çoğumuzun farkına varmadan yaşayıp gittiği elliyedi yıllık kısa bir ömür ve çağları aşan bir dünya görüşü. Hayatın kısalığına dair duyguyu manevi olarak hissetmiş miydi bilmiyoruz. Düşünce ve eylemlerindeki kararlılığa bakılırsa bilincinde olduğu kesin.
Selânik’ te Ahmet Subaşı mahallesi (Hatuniye ’ de deniyordu) ’ nde iki katlı, iki daireli, pembe boyalı küçük bir ev... O anı ozanlarımızın dilinden dinleyelim.
...........................
1881 ’ de Selânik
Islahhane caddesinde küçük ev
Bir tarih doğuyorde yeniden
Elleri yumuk yumuk
Ve gözleri alev alev.
Hüsnü KÜÇÜK
................................
Yıl 1881
Yazıyor ki kitapta
Yedinci bapta
Kızıl kıyamet kopacak büyük çapta.
Yıl 1881
Kiraz mevsimi
Vakit alaca karanlık
Ay batacak, GÜNEŞ doğmak üzere
Toprak kabardı
Gök gerine gerine uyanıyordu
İki katlı kâgir evde.
İ. Bekir TEZ
Ve Güneş doğar. İleriki yıllarda kendisine doğum gününü soranlara 19 Mayıs diyecektir. Küçük yaşta babasını kaybeder. Dayısının yanında Langaza ’ da başlayan ve 10 Kasım 1938 Dolmabahçe ’ de sona eren kısa ama dopdolu bir yaşamın başlangıcıdır, 1881.
Herşeyi ciddiye alır. Çocukluk yıllarında dahi Mağrur ve büyük düşünür. Duygusaldır. Harbiye üçüncü sınıf öğrencisi iken arkadaşlarıyla muhtaç öğrencilere için yardım sandığı kurar. Sınıfından birinin Jöntürkler’ e yardım için kurulduğu jurnali ile Harbiye Nezareti Bekir Ağa Bölüğü’ ne götürülür. Mahküm edilmez ama subay olunca onu Şam’ a gönderirler. Oysa Erkan-ı Harb subaylarını Selânik’ e göndermektedirler.
Şiir, müzik, edebiyat, Türk Dil ve Tarihi, felsefe ile tutku derecesinde ilgilidir. Sadece iyi bir asker değil bir kültür sevdalısıdır. Bilinçli bir okuyucudur. Kültür ve bilime olan ilgisi; ulusuna ve insanlığa olan sevgisi onun gibi bir dahiyi dünya üzerinde eşsiz kılar. Okuduğu kitaplardaki katıldığı ya da katılmadığı düşüncelerin, eksik ve yanlış bilgilerin yanlarına notlar düşer, kendine özgü işaretlar koyar. Kısaca kendi görüşlerini dahi yazdığı olmuştur. İşte Yunus ’tan bir dörtlük ve altını çizdiği bir sözcük.
Ben yürürüm ilden ile
Dost sorarım dilden dile
Gurbette halim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi!
Ve Unmi Sinan’ dan bir başka dörtlük. Dördüncü satırı el yazısı ile not düşmüştür.
Bir pınarın başına
Bir testiyi koysalar
Kırk yıl onda durursa
ZULA DOLASI DEĞİL.
Mu Kıtası(Kaybolmuş Mu Kıtası) , James Churchword’ ün 1934 baskılı Kitabının Ives Wash çevirisindeki notları ise şöyledir:
Meksika tabletlarinin nerede yazıldığı meseledir. Ekseriyetle daha şimalde yahut Uygur işaretli harflarle yazılmıştır. İki kısımda da hakikat olan, yazının ana vatanı, Mu Alfabesi olmasıdır. Zelzeleler Yukatan ’ daki Maya binalarını temeline kadar sarstıktan sonra, volkanik bir kataklizm tahribatı tamamladı. Banileri olan Yukatan Mayaları (Atatürk burada yukarıdaki satırın altını çizdiği gibi Yukatan Mayaları sözcüklerinin de altını çizer ve el yazısıyla Yukatan zözcüğünün yerine Yakut sözcüğüğnü yazar) ’ da yeryüzünden silindi. Bu örnekler, rastgele seçilmiş örneklerdir.
Duyarlılığı Türk Ulusu ve insanlığın geleceği içindir. Bir dal için ray döşetip evi (Bursa ’ da yaşanmış gerçek bir olaydır.) 4 m taşıtır. Bataklık olan şimdi Atatürk Orman Çiftliği arazisi için verilen rapora kızar ve ’ Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terkedilemez. ’ der. Cemal Kutay ’ ın dediği gibi; tunçtur ama çiçek görünce eğilir.
Langaza günlerinden itibaren bilgiyle beslenir. Okur okur okur... Hem kendisinin hem ulusunun kurtuluş yollarını, üstün zekasını, aklını bilgi ile donatarak bulur. Açık ve samimidir. O yüzdendir ki milletinin sevgisini kazanmıştır. Aşık Veysel ’ in dediği gibi:
.................................
Samsun’ a çıkınca bir asker idi
Bir aydınlık şarka doğru yürüdü
Emsali bulunmaz bir cevher idi
Edep, Efkâr, medeniyet membaı. ‘dır
Aşık VEYSEL
Bilime inanır. Altını çizdiği satırlardan biri de Cihan Tarihinin Umumi Hatları adlı eserin ikinci cildinin yüzyetmişbirinci sayfasında yer alan ’ Ancak, çağımızdadır ki, insanlar, BİLİM KUVVETTİR kuralının anlamını tam olarak anlamaya başlamıştır. ’ cümlesidir. Söyledikleri,
yazdıkları açıkça gösteriyor ki ulus sevgisi ve bilginin ışığı onu önder yapmıştır. Zaten ’Ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor; milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonraki beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar. ’ diyerek bilimi ve aklı miras bırakmamışmıdır?
İşgalciler ve hainlerden başka tüm dünyanın saygı duyduğu bir devlet adamıdır. Onun içindir ki 75. Yıl kutlamalarında Ankara ’ da toplanan yabancı devlet adamları arasında çoğunluğun mazlum milletlerin devlet ya da hükümet başkanları olduğu görülür. Ulusunun geleceği için özel yaşamını ve sağlığını feda edebilmiştir. Onun eşsizliğini yine ozanlarımızın dilinde aktaralım.
.....................................................
Biz seni bilmezdik
Saçlarını başağa
Gözlerini göklere denizlere benzetirdik
Bakışlarını kartala
..................................................
Oysa ki senin bakışların
Sana vergi
Büyük kararlı azimli
Mustafa Kemal gibi.
A. PÜSKÜLLÜOĞLU
..........................................................
Fikrin, güzelliğin, aşkın, herşeyin
Bağlıydı en tazesine
Yaşadı başı dik dünyaya karşı
Getirdi dünyayı cenazesine.
K. KAMU
Yüzlerce kitap okumuştu, yüzlerce kitap yazıldı hakkında ve yazdığı kitap yüzlerce kez basıldı(Bu konuda Atatürk ve kitap konulu bir başka yazıda buluşmayı dilerim.) Uğrunda Mustafa Kemal olarak Fikriyeler, Atatürk olarak Kubilaylar seve seve can verdi. Sevdi, sevildi. Asla haksızlık etmedi. Hak yemedi... Ulusun geleceğini bir bütün olarak düşünüp her alanda birbirini tamamlayan reformlar; devrimler yaptı. Oysa şimdi bizler, içi boş üç beş aylık sloganlarla gün geçiriyoruz. Bir altı ay sanayi toplumu olmak gerektiğini, bir başka altı ay bilgi toplumu olacağımızı söylüyoruz. Bugün en önemli konu eğitimdir, yarınsa kültürdür deyip kısır tartışmalarla Türk Ulusu’ na ve onun geleceğine zarar veriyoruz. Sanki biri eksik olunca diğerleri tam olabilirmiş gibi. Sanki herşeyi birlikte düşünüp hayata geçirmek imkansızmış gibi. Ben yerine biz, Türkiye için iyi olan benim için de iyidir yaklaşımını benimseyip O’ nun yaptıklarını örnek almalıyız.
İyiki teknolojinin imkânları sayesinde düşüncelerini okuyup işitebiliyoruz. Gün ışığına çıkan ses bantlarındaki sesini dinlediğimiz zaman; ince, tiz ama asla titremeyen, sevgi dolu,
kesinlikle çok kararlı olduğunu görüyoruz. Doğrusu kendi adıma dünü, bugünü ve yarını düşündüğümde örnek alabileceğim tek yolun Atatürk ’ ün miras bıraktığı akıl ve bilimin aydınlattığı yol olduğunu biliyorum. Ülkem ve Ulusum içinde ve tabiki bunun zor bir yol olduğunuda. Güneşin bizim Güneşimizin aydınlattığı yolda birlikte yürümek dileği ile…
Kaynakça: 1) Atatürk ’ ün okuduğu kitaplar,DR. Gürbüz D. Tüfekçi,İŞ., Yonca, 1983.
2) Açıklamalı Atatürk kaynakçası, cilt. 1, Türker Acaroğlu, iş., Yonca, 1981
3) Atatürk olmasaydı, Cemal Kutay, Kazancı, 1993.
4) Aatatürk ’ ten anılar, Kazım Özalp ve Teoman Özalp.,iş., Minpa,1994.
5) Türk Şiiri ’ nde Atatürk, Necdet Alpay, Hür. Yay., 1980
© ILDIZ