- 1064 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Ekim'de Yiten Değerler
"Yıllarca ölüme yürüdük. Sağlam bir su üzerinde.." (Nilgün Marmara)
- En cok da sen acıtıyorsun içimi mağdur Maramara..
Sonbaharın ikinci gözdesidir Ekim ayı Eylül’den sonra.
Ki siz deyin hüzün mevsimi ben diyeyim ayrılık mevsimi..
Zira hangi şâir vardır ki bu aylarda şiir yazmasın ve ayrılığın o katran karasına banmış olmasın mürekkebini.
Bir de bu hüzünlü aylarda ölen şâirlerimiz var ve edebiyat adına değerli olan isimler.
- en cok da Nilgün Maramara acıtıyor içimi...
Evet,
bunları gözden geçirirken önce isimlerini sonra birer şiirlerini yahut sözlerini konuk ettim kâlbime, hepside ayrı bir dünya hepside ayrı bir cennet ve cehennem yaşatmış sol taraflarında.
Dolayısı ile bir göz atmak, dokunmak, okutmak istedim alakası olan tüm şiir severlere bu yitip giden değerlerimizi..
Olur ya haberdar olmayanımız vardır belki de kimbilir,
kimbilir ben de vesile olurum tanıyıp dua etmesine..
~
- Faik Ali Ozansoy (10 Mart 1876, Diyarbakır - 1 Ekim 1950, Ankara), Türk bürokrat, eğitimci ve şair.
Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti dönemi Türk edebiyatının önemli şairlerinden birisidir. Şiirleri Türk sanat müziği şarkılarına güfte olmuştur. Osmanlı Devleti’nde çeşitli yerlerde kaymakamlık ve mutasarrıflıklarda bulunmuş bir bürokrattır.
Şair Süleyman Nazif’in kardeşi, şair Munis Faik Ozansoy’un babasıdır.
- Orhan Şaik Gökyay (d. 16 Temmuz 1902, İnebolu - ö. 2 Aralık 1994), edebiyat tarihi ve dil araştırmacısı, şair, öğretmen.
“Bu Vatan Kimin” şiiri ile hafızalarda yer etmiş vatansever bir şairdir[1]. Edebiyat alanında şairliğinden çok eleştirmenliği ve araştırmacılığı ile öne çıktı. Dil konusunda yaptığı en önemli çalışma Dede Korkut hikâyeleri’ni sadeleştirmesidir[2]. Yetmiş yıl boyunca öğretmenlik yaptı, binlerce öğrenci yetiştirdi.
Bestesi Arif Sami Toker’e ait olan ve Türk Müziği’nin klasikleri arasında sayılan “Çıksam Şu Dağların Yücelerine” şarkısının güftesinin yazarıdır.
- Sabri Esat Siyavuşgil, (d. 1907, İstanbul - ö. 6 Ekim 1968, İstanbul), Türk şair, yazar, psikolog, çevirmen, ansiklopedist.
Yedi Meşaleciler Topluluğu’nun kurucularındandır. Psikoloji alanında akademik kariyer yaptı ve 1942’de profesör olarak ömrünün sonuna kadar öğretim üyeliğini sürdürdü. Fransız şairlerin şiirlerini Türkçeye, Sait Faik hikâyelerini Fransızca’ya çevirdi; Edmond Rostand’ın ünlü oyunu Cyrano de Bergerac’ın Türkçe çevirisiyle büyük ün yaptı.
- Sennur Sezer (d. 12 Haziran 1943, Eskişehir - ö. 07 Ekim 2015, İstanbul); şair, belgesel anlatılar yazarı.
İlk şiiri 1958’de, ilk kitabı Gecekondu 1964 yılında yayımlanan Sezer şiir, deneme, anlatı, inceleme türlerinde çok sayıda eser vermiştir. Gerçek ve müstear isimle özellikle Yeşilçam’a çok sayıda senaryo yazan; çeşitli ansiklopedi ve antolojilerin oluşturulmasında payı bulunan sanatçı[1] sol görüşü ve kadın hareketini desteklemiştir. Yazar Adnan Özyalçıner’in eşidir.
- Metin Eloğlu (d. 11 Mart 1927, İstanbul - ö. 11 Ekim 1985, İstanbul), şair ve ressam.Ortaokuldan mezun olduktan sonra, 1943’te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. 1946’da siyasi nedenlerden dolayı iki ay tutuklu kaldı. Olay üzerine Akademi’deki kaydı silindi. 1947’de başladığı askerlik hizmetini, disiplinsizlik nedeniyle aldığı uzatma cezaları nedeniyle ancak 5 yılda tamamlayabildi.
Edebiyata öyküyle adım attı. 1942’de Servetifünun-Uyanış dergisinde ilk öyküsü yayınlandı. 1943’te İzmir’de basılan Kovan dergisinde de Mehmet Metin imzasını taşıyan „Sabah Şarkısı” şiirine yer verildi. Ressam olarak birçok çalışma ve sergiye imza attı. 1967’de düzenlenen 1. DYO Sergisi ile ve 1976’da yapılan Yarımca Sanat Şenliği’nde birincilik ödüllerine layık görüldü. Eserlerinde adının dışında Mehmet Metin, Mehmet Emin, Ali Haziranlı, Etem Olgunil ve Nil Meteoğlu imzalarını kullandı. Ayrıca birçok eleştiri yazısı kaleme aldı. 1985’te İstanbul’da öldü.
- Cahit Sıtkı Tarancı (4 Ekim 1910, Diyarbakır - 13 Ekim 1956, Viyana), Türk şair, yazar.
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı’nın Fransız okullarında okumuş olmasının etkisiyle ilk şiirlerinde Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerlikler görüldü...
Kitaplarına almadığı şiirlerle şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar “Sonrası” adlı kitapta toplanarak 1957’de yayımlandı.
Ailesinin Diyarbakır’daki evi 1973 yılında "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı.
Öyküleri, “Cahit Sıtkı Tarancı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri" adıyla Selahattin Önerli tarafından 1976’da kitaplaştı.
Şairi anlatan kapsamlı bir araştırma, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz tarafından 2002 yılında İkaros’un Yeni Yüzü – Cahit Sıtkı" adıyla yayımlanmıştır.
Kimileri ’Muhit’ ve ’Servet-i Fünun/Uyanış’ dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 yılında yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en önemli şairlerinden birisidir. En ünlü şiirleri "Yaş Otuz Beş" ve "Memleket İsterim"’dir.
- Nilgün Marmara, (d. 13 Şubat 1958, İstanbul - ö. 13 Ekim 1987, İstanbul), Türk şair.
1958 yılında İstanbul’da doğdu. Ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi’nde bitirip, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı.
Sylvia Plath üzerine incelemeler yaptı. Çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı.
13 Ekim 1987’de 29 yaşındayken intihar etti.
- Mustafa Seyit Sutüven (d. 1908, Edremit - ö. 14 Ekim 1969, İzmir), belli bir akıma ya da kalıba bağlı kalmadan yazdığı duygusal şiirleriyle tanınan şair.
Liseyi dışarıdan bitirdikten sonra uzun yıllar Edremit’te kırtasiyecilik yaptı ve maden ticaretiyle uğraştı. İlk şiirleri Servetifünun-Uyanış, İnsan ve Yeni Ses dergilerinden yayımlandı (1940-41). Bir suskunluk döneminden sonra şiirleri Türk Dili, Yeditepe (1952-57) ve Yeni İnsan (1963-68) dergilerinde yer aldı. Edremit yakınlarındaki Sutüven Deresi ve çağlayanı için arzula yazdığı "Sutüven" şiiriyle ünlendi. Yapıtlarında halk şiirinin hece ve ses zenginliklerinden, ayrıca Yunan mitolojisinden yararlandı. Şiirlerinden derlenen tek kitabı, ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1976) adıyla yayımlandı.
- Asaf Halet Çelebi (27 Aralık 1907, İstanbul - 15 Ekim 1958, İstanbul), şair.
İlhamını Asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir.[1]Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi kabul edilir.[2] Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı’ndaki ilk tanımlarını yaparak etkilemiştir. Divan ve Fars edebiyatı ile ilgili inceleme ve çevirileri vardır. Türk sanat müziği konusunda derin bir bilgisi olan sanatçı[3] resim, müzik ve bilimle ilgili makaleler de yayımlamıştır.[4]
- Enis Behiç Koryürek, (11 Mart 1891, İstanbul - 18 Ekim 1949, Ankara) Türk şair, öğretmen, diplomat, bürokrat.
Hecenin beş şairinden biridir. Türk denizciliğini şiire sokan şair olarak bilinir. Türk-Macar dostluğunun gelişmesinde, Gül Baba Türbesinin yeniden ziyaretgâh ve müze haline getirilmesinde büyük hizmetleri geçmiş bir diplomattır. İşçi meselelerine ciddi olarak yaklaşan ve çözüm yolları için kurumlaşma yollarını açan ilk bürokratlardandır.
- Sabri Altınel (d. 16 Nisan 1925, Susurluk, Balıkesir - ö. 19 Eylül 1985 İstanbul) Türk şair.
Sabri Altınel, ortaöğrenimini Balıkesir Lisesi’nde, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Çeşitli dergilerde şiirler yayınladı. Şiirlerde yalnızlık ve yabancılaşma gibi temaları ele aldı. Ayrıca, Federico Garcia Lorca’dan şiir çevirileri yaptı.
- Behçet Kemal Çağlar (d. 1908, Erzincan - ö. 24 Ekim 1969), Türk şair. Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte Onuncu Yıl Marşı’nı yazmıştır.Kendi dilinden yaşamı
Kendi dilinden yaşamını 1966 yılında şöyle anlatmıştır:
“ Babamın çeşitli bölgelerdeki memurluğu, benim bütün memleketi kapsayan Halkevleri Müfettişliğim ve Doğu sınırlarında geçen askerliğim sayesinde Anayurdu köşe bucak dolaşabildim. Anayurt gibi Atatürk’ü de yakından tanımak talihim var; bazı mısraları sofrasında yazdığım oldu. Zonguldak Yüksek Maden Mühendis Mektebi’nden diplomalıyım ama ilk günden beri Anadolu’nun insan cevheri ile haşır neşirim. Faruk Nafiz Çamlıbel, Eflatun Cem Güney edebiyat hocalarımdı. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sohbetlerinden yıllarca feyzaldım. Doğuda tanışıp kaynaştığım halk ozanları bana halkımı bir kat daha tanıtıp sevdirdiler. 1948 başlarında laiklik ve devletçilik ilkelerinde Atatürk’ün yolundan çıktığını gördüğüm için saflarından ayrılmaya karar verdiğim partinin bana sağladığı milletvekilliğini, Meclis kürsüsünden istifa etmek suretiyle bıraktım. Başka bir parti aday gösterdi, noter marifetiyle reddettim. Temsilciler Meclisi’ne çağrıldım, umutla katıldım. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olmam istendi. Günlük politikadan tiksindiğim için kabul etmedim. O gün bu gündür yazarlık ve öğretmenlik yapıyorum. ”
1942 yılına 34 yaşındayken Kayseri’de yazdığı bir şiirinde ise kendini şöyle tanımlıyordu: Behçet Kemal, sanat yolculuğuna nasıl bir düşünce ve inançla çıktığını 1935 de Yücel Dergisi’nde şöyle belirtiyordu:
“ Benim ruhum denizin, Ada camlarının, Boğaziçi mehtabının işlediği bir dantela değildir. Ben 20 yaşıma kadar büyük şehir ve deniz görmedim. Fakat acunun en büyük, en temiz ve en derin halkı içinde yetiştim. Anadolu’da doğdum ve büyüdüm. Daha 15 yaşındayken saçımda ak, ciğerimde verem tahayyül ederek yazmaya heveslendiğim zamanlar oldu zannetmeyiniz. Ben edebiyata ağlayarak değil, haykırarak; şüphelenerek değil, inanarak başladım. Haykıracağım ve inandığım şeyi yazmaktan başka bir şeyi yapmaya niyetim yok... ”
İlk şiiri arkadaşlarıyla çıkardıkları Hep Gençlik dergisinde yayımlanan Behçet Kemal, daha sonra Türk Yurdu ve Hayat (1927) dergilerinde göründü. Ulus’ta yayımlanan kimi şiirlerinde "Ankaralı Aşık Ömer" adını kullanmış, 1949’da Şadırvan dergisini çıkarmıştır. İstanbul Radyosu’nda, 27 Mayıs’tan önce ve sonra, aralıklı olarak Şiir dünyamız programını yönetmiştir.
Behçet Kemal’in şiiri biçim ve öz olarak iki kaynaktan beslenir: Halk şiiri ve Kemalizm. Giderek ulusal duyguları dile getiren deyişleri ve yurt güzellikleri bile bu özle belirlenir. Hecenin olanaklarını, en yüksek sesi verebilmek için zorlar.Birey için değil, kalabalıklar içindir şiiri.
- Ali Canip Yöntem, (d. 1887 İstanbul) - (ö. 26 Ekim 1967), Türk şair, yazar , edebiyat tarihi araştırmacısı, siyasetçi.
Selanik Hukuk Mektebi mezunudur. İttihat ve Terakki Mektebi ve Ziraat Mekteb-i Âlisi Öğretmenliği, Çanakkale Sultânîsi Edebiyat ve Felsefe Öğretmenliği, İstanbul Gelenbevi Sultânîsi Öğretmenliği, Dâru’l-Muallimîni Âliye Öğretmenliği, Trabzon Sultânîsi Müdürlüğü, Giresun Maârif Müdürlüğü, Maârif Müfettişliği, Daru’l-Fünûn Edebiyat Şubesi Türk Edebiyat Tarihi Hocalığı, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu, Kabataş Lisesi Öğretmenliği, İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Heyeti Başkanlığı, Tarih Encümeni Üyeliği, Maârif Vekâleti Umûmî Müfettişliği, Bağçe, Kadın, Yeni Kalemler, Hayat Mecmuası, Yeni Mecmua, Türkiyat Enstitüsü ve Yakın Tarihimiz Mecmuaları Yazarlığı, Türk Tarih Kurumu Üyeliği, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 17. yy. Türk Edebiyatı Profesörlüğü, Yazarlık, TBMM IV. Dönem (Ara Seçim), V. ve VI. Dönem Ordu, IX. Dönem Bursa Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
Türk edebiyatının batılılaşma sürecindeki önemli edebiyat hareketlerine katılarak bu gelişmelerin de tanığı olmuş bir edebiyat adamıdır. Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp ile birlikte Yeni Lisan hareketinin kurulmasına öncülük etmiş; Milli Edebiyat akımının teorisyenleri arasında yer almıştır[2]. Şiirleri ve teorik yazılarıyla dilin sadeleşmesi, Türk şiirinin millileşmesi için çalışmıştır.
- Agâh Sırrı Levend, (d. 1893, Rodos) - (ö. 28 Ekim 1978), Cumhuriyet dönemi edebiyat tarihçisi ve siyasetçisi.Hayatı
Darülfünun Edebiyat Şubesi mezunudur. İstiklâl Sultânîsi Kurucu Müdürlüğü ve Edebiyat Öğretmenliği, İstanbul Erkek Lisesi Edebiyat Öğretmenliği, Eminönü Kazası İdare Heyeti Azalığı, Eminönü Halkevi Reisliği, Yazarlık, Konya Babalık Gazetesi Yazarlığı, Felsefe ve İçtimâiyyât Dergisi sahipliği, Yeni Türk Dergisi Yöneticiliği, Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Öğretmenliği, İnönü Ansiklopedisi Genel Sekreterliği, TBMM VI. (Ara Seçim) ve VII. Dönem Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
Birçok dergide eğitim, sosyoloji gibi konularda yazılar yazdı.
- İbrahim Alaettin Gövsa (d. 1889, İstanbul - o. 29 Ekim 1949, Ankara), Türk yazar, şair, eğitimci, mizahçı ve siyasetçi.
Türk çocuk edebiyatının öncülerindendir. 1911’de yayımladığı Çocuk Şiirleri adlı kitabı, Türk edebiyatının ilk çocuk şiiri kitaplarındandır.[1] Ünlü bir eğitimci olan Gövsa, Türkiye’de psikoloji ve pedagoji çalışmalarının henüz çok yeni olduğu bir dönemde konularda eserler vermiştir. Asıl kalıcı hizmetler yaptığı saha biyografi ve ansiklopedi alanlarıdır. "Meşhur Adamlar Ansiklopedisi" ile "Türk Meşhurları Ansiklopedisi" bu alandaki en önemli eserleridir.
Hepsini de DUA İLE ANIYORUZ...
Bilgi için teşekkürler Google, zira sen de olmasan nerden sahip olurduk bunca cevherlerin bilgisine..
19.10.2015
Z. Nâr
YORUMLAR
Nar-ı Çiçek
.. der yine rahmetli Nilgün Marmara
Ne çok acıyor içim bilsen.
ne çok kanıyor..
şiirlere sığındım hele bu aralar, elbette şiirler öncesi Allaha.
işte öyle eylül sonrası bir hüzün havli ile yaptığım araştırma sonu idi bu yazının doğması.
dediğim gibi en çok Marmara acıttı içimi.
Değer verip gelişine bin teşekkür.
sevgi ve selam ile sevgili Davidoff
Davidoff
Çok üzme kendini Nar Çiçeğim.
Her soluğumuz ölçüyle. Ekimin sadece adı çıkmış bakma sen. Yarın ya da bir ay sonra , kimin kime el sallamadan gideceği belli mi?
Öptüm güzel kaleminden.
Gecenin bu geç vaktinde tıkladım yazınıza. Son okuyacağım bu olsun dedim. İyi de etmişim. Tanıdıklarım tanımadıklarım ne çok değeri anlatmışsınız. Her birinin hayatı, ihtimaldir ki göçüp gittiklerinden, hayli hüzünlü geldi.
Nilgün Marmara ne kadar genç göçmüş bu dünyadan? Hem de çok elim gidiş yöntemi. İlk kez duydum adını. Yoksa duydum mu daha önce, hatırlayamadım. Şiirleri varmış, biraz okurum bunu tamamladıktan sonra.
Kaleminize sağlık. Güzel bir paylaşımdı.
Nar-ı Çiçek
Çünkü kişi eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar.
- demiştir Nilgün Marmara.
...
Bilinmeyen her şey birgün bilineceği ve öğrenileceği vakti bekler.
benimde vardır bilmediklerim ama okumak bunun için var.
Dua ile diyelim hepsine de.
Teşekkürler değer verip okuyuşunuza
saygılar
Asıl ben teşekkür ederim ki eminim yazınızı okuyan her yürek bunu yürekten söyleyecektir.
Hüzünlü bir mevsim hele ki ölüm de eşlik etti mi zaten yüreklerimiz nasıl da dağlandı son zamanlarda.
Hüznü paylaşmak belki de acıyı hafifleten.
Yüreğinize, emeğinize sağlık. Bilgilendik ve bildiklerimizi pekiştirdik.
Hüzün de keder de sadece yazılarda kalsın. Bu değil mi paylaşımın değerini ve kalemin gücünü arttıran...
Yürek dolusu sevgilerimle ve en iyi dileklerimle...
Ömrünüz çok olsun.
Nar-ı Çiçek
Kimbilir okunur, dokunulur yiten değerlere ki umudum bu.
Zira sözlerinde ve şiirlerinde kendimizi bulduğumuz nice değerlerin hayatını es geçip popluüer olmak için ama sadece sözlerini paylaşıp duruyoruz anlamına inmeden.
Naif yürekli insan, teşekkürler güzel düşüncelerine ve gelişine.
sevgiler çok.