- 883 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞ ŞEHİDİ BİLGEN PARLAK
Güle güle gül yüzlü hemşerim Bilgen Parlak.
Güle güle doğduğum toprakların fidan boylu, güzel yürekli yiğit evladı Bilgen Parlak.
Güle güle arkadaşımın oğlu, duyarlı güzel insan Bilgen Parlak.
Güle güle vicdan sesinin, barış umudunun bombalarla yok edilemeyeceğini anlamayan vicdansızların bizden ayırdığı sevgili mert insan Bilgen Parlak.
Güle güle insan hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğu ülkemin barışsever, yiğit insan Bilgen Parlak.
Güle güle barış istediler diye insanların bombalandığı tek ülke olan ülkemin vatandaşı, onurlu insan Bilgen Parlak.
Güle güle ülkemin başkentinde, Ankara’nın orta yerinde arkadaşları ile birlikte kahpece düzenlenen bombalama eyleminde barış şehidi olan, acısı bir hançer gibi yüreğimize saplanan canım ciğerim Bilgen Parlak.
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; iki gündür tek çektirdiğin resmine bakıyorum. Masmavi denizin kenarında çektirdiğin o güzel resim.
Mavi barıştır. Mavi umuttur. Mavi güzelliktir. Mavi gelecektir.
Barışa, umuda, güzelliğe ve geleceğimize bomba attılar. Attırdılar…
Karanlığın bataklığında debelenenler ve tetikçileri döktükleri kanda boğulacaklardır.
Tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklar ve nefretle anılacaklardır.
Zalimler, katiller, cellâtlar insanlığın yüz karalarıdır. Er veya geç hak ettikleri cezayı bulacaklardır.
Lanetleniyorlar ve Dünya döndükçe lanetlenecekler…
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; iki gündür tek resminin yanına koyduğum bir resim daha var: Geniş bir meydanda sen, eşin ve Dünya güzeli iki kızınız.
Yüzünüz gülüyor. Mutlusunuz. Mutluluk yüzünüze, gözünüze vuruyor.
Mutlu aileyi babasız bırakan barış düşmanı zihniyet, döktüğü kanda boğulacaktır.
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; resimlere baktıkça canım hemşerim babana benzediğini gören gözlerimden yaşlar akıyor.
Genç yaşta barbarların seni bizden almanın acısı, kahpe bir hançer gibi yüreğime saplanıyor.
Barbarlığa öfkeleniyorum.
Ekranlardaki görüntüler kıllı kirli cellâdın elleri gibi boğazımı sıkıyor.
Üst üste yaktığım Adıyaman tütününden sarılı sigaralar, acımı bastırmıyor. Öfkemi dağıtmıyor. Yüreğimin sıkışmasını engelleyemiyor…
Yürekleri barış için atan; ülkenin hemen hemen her yerinde gelen; genç, yaşlı ve çocuk; kadın ve erkek yüzlerce insanın içinde bomba patlattıranlar ve patlatanlar insanlıktan zerrece nasibini almamış vicdansızlar, merhametsizler alçaktır. Adidir. Zalimdir. Katildir.
Bunlar insanlık düşmanıdır.
Bunlar bu güzelim ülkenin düşmanıdır.
Bunlar kardeşliğin, birliğin, beraberliğin düşmanıdır.
Bunlar sevginin, saygının, hoşgörünün düşmanıdır.
Bunlar güzel günlerin, huzurlu günlerin düşmanıdır.
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; babanı Kâhta’da tanırım. Sevdiğim, saydığım değerli bir hemşerimdir.
Ben Mersin’e geldiğimde de yanıma geldi. Görüştük. Hasret giderdik.
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; ben sana bir anımı anlatayım.
Ben Atatürk İlkokulunda öğrenciyken, Mehmet Amcan sınıf arkadaşımdı.
Sınıf öğretmenimiz bir gün bizi pikniğe götürmeye karar verdi.
Bir gün önceden bize haber verdi:
- Yarın pikniğe gideceğiz. Herkes yiyeceklerini getirsin.
Hepimiz sevindik. Eve gidince annelerimize söyledik. Pikniğe götüreceklerimizi hazırladık.
Sabahı zor ettik. Her gün okula gittiğimiz saatten daha erken evlerimizden çıktık. Okula daha çabuk vardık. Öğretmenimizi beklemeye başladık.
Öğretmen gelince bizi sizin köye doğru yürüttü. Sizin köyün altındaki çeşmenin başında, ağaçların gölgesinde durdurdu.
Öğretmen, Mehmet Amcanla, biz birkaç öğrenciyi dedenlerin evine gönderdi. Kilimler alıp getirdik. Ağaçların gölgesine serdik.
Biz ağaçların gölgesinde oynarken, deden ve nenen bize yemek gönderdi. Ekmek gönderdi. Sebze gönderdi. Meyve gönderdi.
Piknik yiyeceklerimiz gönlü güzel deden ve nenenin gönderdikleri ile düğün yemeğine döndü.
Yarım yüzyıldan fazla bir zaman geçti. O güzel günü, o güzel insanları unutmadım.
Sevgili hemşerim Bilgen Parlak; bu gün Kâhta toprağı seni bağrına bastı.
Ölüm haberini geç aldım. Kâhta’ya gelseydim de cenaze törenine yetişmem imkânsızdı. Cenazene katılmak, tabutuna omuz vermek isterdim.
Seni ölümsüzlüğe uğurlamak isterdim.
Barış şehidimizi uğurlamak benim için görevdi. Olmadı. Beni af et.
Resmini paylaştığımı gören sevgili arkadaşım Nihat, cenaze törenindeymiş. Bana, cenazenin Kâhta’ya geldiğini, seni uğurladıklarını yazdı. Bir de cenaze töreninde çektiği resimleri gönderdi.
Oturdum ağladım.
Dedeni, neneni düşündüm.
Sevgili Hasan’ı, değerli hemşerim babanı düşündüm.
Sensiz kalan eşini düşündüm.
Babasız kalan Dünya güzeli iki küçük kızını düşündüm.
Seninle birlikte bedenleri parçalanan, Türkiye’nin her tarafına giden o güzel insanların ailelerini düşündüm.
Bir yıl önce evlenen genç karı kocayı, dokuz yaşındaki oğluyla ölen babayı, barış annesini, genç üniversite öğrencisi erkekleri, kızları, iki aylık öğretmeni, diğer öğretmenleri, işçileri, sendikacıları düşündüm.
Barış sevdalıları yaralıları düşündüm.
Parçalanmış çocuklarının bedenleri alamamış, hastane önünde bekleyen anne babaları düşündüm.
Barışı kana bulayan zihniyeti düşünüyorum ve lanetliyorum.
Bir gün mutlaka ülkemize kardeşlik havası hâkim olacaktır. Huzur gelecektir.
Kin, nefret ve ötekileştirme hastalığı son bulacaktır.
Güle güle gül yüzlü hemşerim Bilgen Parlak. Seni unutmayacağız.