- 562 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İfrat Tefrit Meselesi
İfrat Tefrit Meselesi
İfrat, aşırılık; tefrit, yetersizlik! Denge ise “Optimum”, ne ifrat ne de tefrit; ne aşırı ne de eksik! “Sırat” gibi!
Evren “Denge” üzerine kurulu! Pozitif (artı), negatif (eksi) dengesi üzerinde işliyor! Her şey hassas bir denge üzerinde işliyor! Denge bozulduğunda, evrensel işleyiş bunu dengeliyor! “Hak”, denge sağlamak için! Bu denge, evrensel, ilahi bir sistem tarafından sağlanıyor! Yani “Hak” yerini buluyor!
Örnekte takılmayalım, anlayalım; matematikte, sayı doğrusunda “Sıfır” denge noktası olsun! Artı ve eksi yönündeki sapmalar da salınım! “Mutlak değer”, bir sayının sıfırdan uzaklığını gösterir! “+5” ile “-5” in sıfırdan uzaklıkları aynıdır yani mutlak değerleri aynıdır! İkisi de sıfıra aynı uzaklıkta! Denge için ikisinin de sıfıra doğru “5” birim gitmesi gerekir! Sarkaç gibi, sıfır noktasında iken pozitif ya da negatif yönde bir kuvvet uygulandığında salınacak bu salınım karşı yönde de olacak! Uygulanan güç, “Entropi” yüzünden azalarak bitecek ve denge sağlanacak! Artı yönde verilen enerji, otomatik olarak eksi yönde de hareket edecek! Yani verilen etkinin negatif ya da pozitif olması, salınım açısından bir anlam ifade etmiyor! Önemli olan, mutlak değer!
Kuantum fizikte, “Sicim” teorisini hatırlayalım! Zerre, titreştiği için varlık sahasında görünüyor! Zerreye yapılan tahrik dengeyi bozuyor bu da 3. Boyutta bir titreşim sağlıyor! Bu titreşimi dengelemek için de başka etkiler doğuyor! Zincirleme olarak “Denge” sağlama titreşimleri 3.boyutta bildiğimiz maddi alemi oluşturuyor! Yani ortada titreşen yani dengesi olmayan ama denge sağlamaya çalışan “Sicim” var! Evrenin toplamda artı-eksi değerleri sıfır! Artı kadar eksi var ya da biri gözlendiğinde diğeri kaçınılmaz olarak açığa çıkar!
“Gözlem” konusunu “Kuantum fizikte çifte yarık deneyi” gibi düşünelim! Gözlemci, aslında zerrenin, sicimin, kuantum durumunu belirliyor! Her şey gözlem ile açığa çıkıyor! Neyi gözlemek istersen onu çekersin! Gözlem titreşimi adeta sabitler! Gözlem, sınırsız kuantum durumdan bir durumu belirlemektir! Gözlenmediğinde belirlenmiş olmayacak! Potansiyel olarak her durumda, her yerde olabilir bir sicim!
Gözlemci, gözlemi ile bir “Mutlak değer” oluşturur! 3. Boyutun tüm gözlenenleri, aslında bu “Mutlak değer” dir! Yani denge noktası ile gözlem noktası arasındaki (pozitif veya negatif) fark! Bu gözlemle oluşan fark da dengelenirken hayat, yaşam devam ediyor! Yani 3. Boyuttaki maddi alan, denge kurulmaya çalışılan alan! Dengesizlikte, denge sağlama işine 3. Boyuttaki maddi alan diyebiliriz! “Yalan dünya” denmesinin nedeni de bu aslında; denge mutlak manada sağlandığında 3. Boyut da algılanamaz! Titreşim olmaz! “Entropi” bu dengenin mutlak manada oluşmasını engeller! Bu sayede maddi alan devam eder! Kıyamet ise mutlak denge halinin oluşması olarak düşünülebilir! Pozitif-negatif, köşe kapmacalar zaten 3. Boyutu algılatan! Ayrıntılar, zaman-mekan ve boyutlar ile alakalı yazdığım yazılarda var!
Fazla yemek-içmek veya eksik yemek-içmek, vücudun dengesini nasıl bozuyor ise bireysel veya toplumsal davranışlarda da aşırılık veya yetersizlik, bireyin veya toplumun dengesini bozuyor! Şunu unutmayalım ki hiç kimse asla mutlak denge sağlayamaz, yani günlük harcadığı enerji kadar alıp sıfır denge sağlayamaz; illa eksik ya da fazla olur! Fazla olduğunda ve eksik olduğunda ne hale geliyor insanlar bilirsiniz! Açlık ve tokluğu dengelemeye çalışır vücut! Hayat böyle devam eder! Açlıktan ölmek de aslında bedenin bu salınımı yapacak pozitif enerjiyi bulamamasından kaynaklı! Yani denge açlık yüzünden bozulamadığı için “Ölüm” olur! Denge tokluk yönünde fazla bozulunca da hastalık olur, ölüme kadar gider! O da salınımın negatif yönde yapılamaması yüzünden olur! Denge ölüm demektir! Bunun mana alemindeki karşılığı; “Ölmeden önce ölünüz!” yani tüm davranışları dengeleyiniz! Zaten yaşam, denge sağlamaya çalışmaktan ibaret!
Toplumsal alanda görülen ifrat-tefrit (aşırı-yetersiz), durumlara bakalım!
Bir ideolojinin aşırılık hali, o ideolojinin ölümüne doğru bir yol açar! Evren, salınım üzerinde “Denge” prensibine göre işler! Mutlak denge, “Entropi” yüzünden sağlanamadığı için evren, 3. Boyutta algılanıyor; devam ediyor! İdeolojilerde de aynen bu işler! Yetersizlik, ideolojinin salınımı yani hayatta kalması için gerekli enerjinin olmamasıdır! Aşırılık ise karşı yönde salınmaya müsaade etmediği için o ideoloji çöker! Yani salınımla sağlanan “Mutlak değer” oluşmaz!
Dinde aşırılık da buna benzer; belirli bir yönde hareket etmeye zorlanınca diğer yön kapalı olduğundan salınım da olmaz! Salınım, olmadığında “Mutlak değer” oluşmaz! Günah-sevap; tövbe konusu! İnsan günah-sevap işlemese, salınım olmaz; salınım olmaz ise “Mutlak değer” oluşmaz. Meleklerin terakki etmemeleri veya günah-sevap salınımları olmaması konusu! Bu nedenle 3.Boyutta yani maddi alemde bildik manada algılanmaz! Manada hissedilir, tesiri mana aleminde olur; 2. Boyutta olur, bu 3. Boyuta, gözlemci insan tarafından yansıtılır!
Son tahlilde; evren dengesizliğin dengelenmesi için titreşen “Sicim” gibidir! “Zerre, bütünün aynasıdır!” Salınım var ise maddi alan da gözlenir! Gözlem ise gözlemciye izafidir! Nasıl gözler ise onu bulacak! Aşırılık ve yetersizlik ise evren tarafından dengelenecek! Yani salınım kaçınılmaz! Salınmaya müsaade etmemek, “Ölüm” getirir! Fazla salınmak da ya da eksik salınmak da yukarıda izah ettiğim gibi “Ölüm” getirir! Ya da kalitesiz bir yaşam sürmeye sebep olur!
Bir Temel fıkrasıyla konuyu bitiriyorum; Temel, safari anılarını abartılı anlatıyormuş! “Birden karşıma bir aslan çıktı, bastım tetiğe; tüfek ateş almadı!” Dinleyenler hayret içinde; “Peki sonra ne oldu?” Temel; “Aslan peni yedu!” Dinleyenler; “Karşımızdasın, yaşıyorsun!” Temel; “Ha penim hayatıma, yaşamak mı denur?”
Ahmet Bektaş