- 711 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HACI TAŞAN VE HALK EDEBİYATINDA AŞIK GELENEĞİ
HACI TAŞAN VE HALK EDEBİYATINDA AŞIK GELENEĞİ
Bildiğimiz gibi islamiyetten önce Türkler şaman dinine inanıyorlardı. Şamanlık insanlarla ruhlar arasında aracıların var olduğu inancına dayalı bir inanç sistemidir.
Söz konusu aracılar " kam ya da şaman " adıyla bilinmektedir. Şamanın en büyük özelliklerinden biri ağızdan ağıza söylene gelen çok zengin şiir ve anlatı geleneklerinin toplayıcısı ve söyleticisi bir saz ustası olmasıdır. Şaman özünde bir ozandır kam olarak da bilinir. Taşıdığı sazla ruhlar çağırarak " vecd" dediğimiz kendinden geçişe girer. Bu olay bize sazın yarı dinsel bir özelliği olduğunu da göstermektedir.
Bu nedenledir ki "Ozan" saygı gösterilen, el üstünde tutulan bir kişilik olarak "Aşık/ Ozan" adıyla Anadoluda günümüze kadar mevcudiyetini koruyagelmiştir. Hem islamiyetten önce, hem de islamiyet sonrası şiir dilinin Türk toplum yaşamında önemli bir yeri olmuştur. Duygu ve düşünceyi ifadenin yanında; toplumsal kural, töre ve geleneklerin de şiir diliyle anlatıldığı görülmüştür. Büyüklerimizin nasihatlarını da şiir diliyle yapma geleneği günümüze kadar ulaşabilmiştir. Dede Korkutun şu dizeleri bu nasihat geleneğine örnek olarak gösterilebilir.
Hani dediğim erenler
Dünya bizim diyenler
Ecel aldı, yer gizledi
Fani dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Bu dizeler de kadınlar için.
Ayıpsız kadın önünde
Başı eğmek gerek
O zaman temizlik ile
Hayat kılmış demek
Hakikaten temiz olsa
Ona can vermek gerek.
Türk şiirinin her dizesinde halk vardır, Halkın sevgisi, neşesi, acısı, hüznü, isyanı; kısacası insan yaşamının her kesitini dizelerde bulmak mümkündür. Bu konuda ünlü edebiyatçılarımızın görüş ve düşüncelerine girmeyeceğim.
16. Yüz yıl başlarında doğmuştur aşık edebiyatı. Aşık edebiyatı söz ve müziğin birbirini tamamladığı edebiyat türüdür. Günümüzde de varlığını sürdüren aşıklar bir yandan eski destan geleneğini sürdürürken diğer yandan da doğaçlama şiirler söyleyerek, sazlarıyla, sözleriyle çeşitli törenlerde yerlerini alırlar.
Aşık geleneğinde yer alan şiirler doğal güzellikler hem direk olarak ele alınmış, hem de bol bol benzetmeler kullanılmıştır. Kuşların özellikle de turna kuşunun aşık edebiyatında önemli bir yeri vardır. Bunun nedeni türklerin inandığı yaratılış destanında Tanrı turna kılığında bir kuştur. Hacı Bektaş Pir’i Türkistan’dan fırlattığı yanan odun parçasının ardından turna kılığında havalanarak dalın yer düştüğü Soluca Kara Höyüğe konar.
Aşk odu, ılgıt ılgıt esen seher yeli ile gönderme, zülfe dokunan yel, ecel şerbeti, gönül köşkü, ahu zar etmek, kiraz dudak, yavru şahin, kızılırmak gibi çağlamak, gül yüz, gülüstan dil, engin gönül, muhabbet bağı, feleğe küsmek, kafeste kuş gönül, çeşm’i siyah, sine yarası, zülfü siyah, ahu gözlü gibi binlerce tanım, tamamlama ve benzetmeler aşık dilinde ustalıkla kullanılmıştır.
Hacı Taşan abdal geleneğini temsil eden en önemli şahsiyetlerden biridir. Bizlerin düğünlerde saz çalıp türkü söyleyen kişiler olarak tanıdığımız abdalların; kökleri orta asyaya uzanan engin bir kütürün temsilcileri olduğunu pek kimse bilmez. Abdalların en önemli özelliklerinden birisidir dürüslükleri. Kendi hallerinde yaşamaya çalışan; kimsenin malında, namusunda, canında gözü olmayan, erenler felsefesiniz temsilcileri olarak tarihte yerlerini almışlardır.
On iki yaşlarında sazla tanışan Hacı taşan sesiyle sazıyla, kişiliğiyle gönüllerde taht kurmuş bir müzik üstadıdır. ÖZellikle "bozlak" türünün en önemli yorumcusu olmuştur ülkemizde.
Allah bana Hacı Taşan’ı tanımayı nasip etti. hatta onunla başa baş oturup sohbet etme, sazını, sözünü dinleme imkanım da oldu. Kimbilir kaç hemşerimizin gurbette "allı turnam" türküsünü dinlerken yüreğine sıla özlemi düştü, yanaklarından bir kaç damla yaş süzüldü. Ya da "yüce dağ başında yağan kar idim" türküsüyle birlikte yüreği ayrılık ateşiyle kavruldu. Kimler onun ağzından "Seferin türküsünü" dinlerken göz yaşlarına boğuldu, kimler onun havalarıyla halaya durdu,
Cennet mekanın olsun büyük üstad. Ruhun şad olsun
Davut Tunçbilek/ Elmadağ