- 446 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YA ODUNUM
MAZİYE YOLCULUKLAR -24
Vakit gece yarısıdır…
Kâhta sağlık ocağının telefonu çalar. Bir görevli telefonun avizesini kaldırır:
— Alo! Burası sağlık ocağı, der.
Karşıdan gayet yumuşak bir sesle yanıt gelir:
— Başınız sağ olsun. Alo, Allah’ın rahmetine kavuştu. Ben Hesso… Ben sizi x Köyünden arıyorum. Bizim Fate çok çok hastadır… Eğer cipi göndermezseniz, hastaneye kavuşturmasanız, bizim Fate’de Allah’ın rahmetine kavuşacaktır. Alo’nun yanına gidecektir.
Sağlık ocağı görevlisi köyün adını tekrarlatır. Cipi göndereceğini söyler…
Köy dağ köyüdür… Yol uzaktır.
Bir can söz konusudur. Fate’nin canı tehlikededir. Fate’nin alınıp hastaneye getirilmesi lazımdır.
Sağlık ocağı şoförü çağrılır.
Bahçede sigara içen şoför, içeri girer.
Köyün ve hastanın adı söylenir:
— Hastayı al gel, derler.
Şoför, sağlık ocağının eskimiş cipinin direksiyonuna geçer. Köye gitmek için yola çıkar.
Kâhta sessizdir.
Saat 24’ü geçtiği için yine elektrikler kesiktir…
Keban barajında üretilen elektrik enerjisi batının köyünü, beldesini aydınlatırken, Fırat’ın kıyısında olan güzelim Kâhta’da, saat 24 olduğunda şartel indirilir.
Gökyüzünde ay varsa, güneşten aldığı ışığı bize yansıtır.
İşimiz Allah’a kalmıştır.
Ne yazık ki bazı yüzünü yıkamayı bilmeyen abdestsizler, Allah’la aramıza girmeye çalışmaktadırlar...
İşimizi bozmaktadırlar... Neyse…
Şoför ay ışığında yola çıkar…
Hükümet konağının önünden geçer…
Kavak ve söğüt ağaçlarının süslediği bahçelerin arasından geçtikten sonra dağ yoluna döner.
Yolun sağında birkaç ev ve selektör dediğimiz bina vardır.
Sol taraf yemyeşil bağlarla doludur.
Yola devam eden şoför kendi kendine konuşur:
— Allah’ım! Yemyeşil bir ilçe, dürüst, namuslu insanlar… İyi ki Kâhta’da doğmuşum. Burada yaşıyorum. İşim ve maaşım var. Bin kere şükürler olsun sana…
Şoför kendi kendine konuşurken cip Karakuşu, Musa Peygamberi geçer.
Şoför asfalt yapılmayan bu tozlu yollara alışıktır.
Şoför bin kere de görmüş olsa, yol kenarındaki bağlara, ağaçlara, köylere hayranlıkla bakar.
Yalnız olduğu zamanlar düşüncülerini sesli dile getirir; sesli düşünür…
Cendere köprüsü karşıdan görününce şoför yine duygulanır.
Başlar kendi kendine konuşmaya:
— İki bin yıl önce seni yapan dedelerimiz akıllı insanlarmış. Suyun en dar olduğu yeri seçmişler. Seni öyle sağlam yapmışlar ki; iki bin yılın karı, boranı, gecesi, gündüzü seni yıkamamış. Üç sütun! Kocaman taşlar. İki bin yıldır akıp giden Kâhta çayını seyrederler. Kâhta çayının şanlı tarihisin Cendere…
Cendere köprüsünün üstünde durur…
Cipten aşağı iner… Sütunlara bakar. Sol taraftaki kayalıklara bakar.
Sağ tarafa gelir. Aşağı doğru akıp giden sulara, genişleyen Kâhta çayına bakar. Kısa süre dalar.
Hemen cipe döner ve biner. Kendi kendine kızar:
—Zaman kaybetme. Fate bacı seni bekler. Senin gecikmenden dolayı Allah etmesin ölürse, vicdan azabından kurtulamazsın…
Yola koyulur.
Birkaç kilometre sonra eski olan cipin tekerlerinden biri patlar.
Şaşırır… İki saat önce, Dargır tarafına gittiğinde de bir teker patlamıştı.
Patlayan tekeri değiştirmişti. Patlak tekeri sabah yaparım, demişti.
Şimdi ne yapacaktı?
Cip, üçtekerle gitmezdi.
Bu ıssız yolda araba da geçmezdi.
Kara kara düşünür…
Fate bacının durumu nasıldı?
Durumu kötüleşmiş miydi acaba?
Bir sigara yakar. Yol kenarındaki büyük bir taşa çöker. Çaresiz bekler.
Bir mucize olmasını bekler.
Belki de bir cip geçer… Onun yedek tekerini alır, Fate bacıyı sağlık ocağına yetiştirir…
Aradan uzun bir süre geçer.
Kaçıncı sigarayı yaktığını bile unutur.
Uzaktan sesler kulağına gelir.
Gecenin sessizliğinde sesin geldiği yönü çabuk belirler. Bütün dikkatini o yöne çevirir.
Sesler gittikçe yaklaşır.
Hayvanların ayak seslerinden, bunların Kâhta’ya odun götüren köylüler olduğunu anlar.
Oturduğu taştan kalkar. Gider cipe yaslanır. Oduncuları bekler.
Oduncular gelir. Merhabalaşırlar. Odunculara bir katır odun yükünü Kâhta’da kaça sattıklarını sorar.
Fiyatını söylerler.
Şoför:
— Aynı parayı vereyim. Patlak iki tekeri eski Kâhta’ya götürüp, yaptırıp getirelim, der.
Oduncular şoförün çaresizliğini görünce biraz daha fazla para isterler.
Şoför mecburiyetten kabul eder…
Oduncu katırın sırtındaki odunu yolun kenarına boşaltır.
İki tekeri katırın sırtına bağlarlar.
Yola çıkarlarken oduncu:
— Ya benim odunum ne olacak, der.
Şoför:
— Ben o odunların parasını sana veriyorum. Odunlara ne olursa olsun! Sana ne?
Oduncu gitmez.
Şoföre tekrar sorar:
— Ya benim odunum!
— Ya benim odunum!
YORUMLAR
Saygıdeğer hocam, yne nefis bir anlatım ve bize yine keyifle okumak düştü. Sadece bu "maziye yolculuklar-24" başlığına takıldım. Bununla bağlantılı hiç bir yazınızı okuduğumu hatırlamıyorum... Bir dizi yazının arasından seçmece bir paylaşım mı oldu ki, diye düşünmeden edemedim. Saygılar
Mahmut Cantekin
Maziye Yolculuklar başlığı ile Kahta'nın en eski sitesinde (Kahtanet. com) köşe yazıları yazıyorum. Yani yazdığım yazılarla Kahtalıları güzelliğe, dürüstlüğe, iyiliğe davet etmeye çalışıyorum.
223. Maziye Yolculukları yazdım.
Edebiyat Defterinde bu yazıların birincisinden başlayarak yayınlamaya başladım.
Maziye Yolculuklar 1-2-3 diye yayınlamayı önce düşünmedim. 24. yazıyı yayınlarken Maziye Yolculukların sayısını da eklemeyi düşündüm. Zaten her yazının başında Maziye Yolculuklar yazısı ve sayısı var. Aslına sadık kal dedim kendi kendime.
Kitap olarakta Maziye Yolculuklar başlığını kullanmayı düşünüyorum.
Bundan sonraki Maziye Yolculuklar 25 olacak. Ve sırayla devam edecek.
Burada yayınlarken tekrar okuyorum. Yeniden ekleme çıkarma yapıyorum. Kitabı hazır hale getiriyorum.
Sevgili Üstat, bu yazıların Kahta'da belli bir okuyucu kitlesi var. Yazılarda Kahta tarihi var, eleştiri var, özeleştiri var. Okuduğum kitaplarda Kahta ile ilgili alıntılar var. Kahta'da feodalların yaptığı zulümlere eleştiriler var. 223 yazı oldu.
Siyasi Hatıralarım diye aldığım notlar var. Bazı kitaplarda (Yarılmalar, İbo vs.) adımın çok kısa geçirildiği olaylar var. Olayların detaylarını yazmak istiyorum. 12 Mart 1970 darbesinde Diyarbakır ve Mamak cezaevlerini, Denizleri, diğer fraksiyon önderleri ile içeride ve dışarıda yaşadıklarımı yazmayı düşünüyorum. 12 Eylül darbesinde içeride ve dışarıda yaşadıklarımı yazmak istiyorum.
Sevgiler selamlar üstadım.