Yol Arkadaşı!
Yol Arkadaşı!
(Olayın kahramanları anlatmıştır).
Felâhiye’de Kâtip Dayı (Mehmet Yıldırım ) var şu meşur. Kâtiplik yaparken yanındaki tahsildar Hüseyin enişteynen (Hüseyin Erzurumlu) Acırlı köyüne giderler. Tahsilat için. O zaman ne yapılacaksa. Buğday parası mı? Artık neyse? Giderken Hüseyin Enişteye takılır ve der ki:
“Seni aç koyum mu burada? Der. O da:
“Nasıl aç koyacaksın? Köylü nasıl olsa yemek verecek, aç mı kalırım?” Der.
“Eeee… Peki, Üsüün (Hüseyin)!” Der. Köye varırlar. Hoşbeşten sonra köylü yemeği getirir. Kâtip Dayı besmeleyi çeker, bir lokma alır. “Yarabbi şükür.” Der. Kalkar. Tabi Hüseyin Amca’da utandığından /gençlik/ tek başına sofrada sıkılıyor. O da kalkıyor doymadan. Adamlar sofrayı toplayıp gidiyor. Kâtip Dayı:
“Tamam, mı lan aç koydum mu seni? Diyor.
“ Tamam, da ben nereden bilirim senin böyle edeceğini? Akşam oluyor. Hüseyin Amcanın karnı aç. Tabi doymadan kalktı adamcağız. Kâtip Amca:
“ Doyuruyum mu karnını geri? Der. Ev sahibine “Haydi Ağa! Yatma saatimiz geldi. “Yat Geber”i getir de yatalım artık” der. “Yat Geber de ney ki? Diye sorar ev sahibi.
“Yav (Yahu)! Siz misafire yatarken “Yat Geber” yani yemek vermez misiniz?
“Haa. Öyle mi? Diyor ev sahibi. Bir sini donatıp bir daha getiriyor. “Tamam. Koy da git” diyorlar. Kapıyı kilitliyorlar. Kâtip Amca:
“Al lan Üsüün (Hüseyin) şimdi ye!” Diyor. Hüseyin Amcayı hem aç koyuyor, hem de karnını doyuruyor. Çok zeki bir adamdı Kâtip Dayı. Allah rahmet eylesin her ikisine de…
Mehmet Akgül ile yapılan mülakattan…